Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '15

 
Kategori
Kitap
 

Ferhan Şaylıman'ın son romanı, "Şila'nın Gözleri"

Ferhan Şaylıman'ın son romanı, "Şila'nın Gözleri"
 

"Biz iki dilsiz, sonunda ortak noktamızı bulmuştuk galiba" - kitaptan...


'Kadınları anlama sanatı'.. 'Kadınları çözme kılavuzu'... Büyük büyük laflarla ha bire bizi anlatıyorlar! Peki, erkekleri de anlamak gerekmiyor mu? Çok mu düz canlılar!? Tamam canım, tavlamak için değil ama bize karşı, içlerinden ne geçirirler de öyle davranırlar? Aslında ne isterler; niye yaklaşır kadına veya çekip giderler? Derler ki erkek düzenini bozmak istemez, dışarıda gönül eğlendirse de evdeki eşine bağlı kalmaktan vazgeçmez... neden? 

Bence bunu anlamanın yollarından en iyisi, bir erkek yazarın kaleminden yine erkek kahramanın iç dünyasını okumaktır. Sorsan yazara, ‘sizce erkekler şöyle durumlarda ne yapar ve kadından ne bekler’ diye, bir sürü lafı sıralar da en önemlisi ağzından çıkmaz; belki de sıralamaz, olur a, üstünde bile durmak istemez yani önemsemez. Ama kahramanına gelince onu dillendirir özgürce, sakınmasız, dışardan içe bakarak ve işte o zaman bir bir dökülür gerçekler; ak mı kara mı gerçeğin yüzü... 

Yeni bitirdiğim Şila'nın Gözleri'ni okurken, romandaki baş kahraman ve hikayenin anlatıcısı Göksoy'dan ilişki kurduğu dört kadını dinlerken işte en çok bunları düşündüm. Bir de Şila ismindeki kedinin hikayedeki varlık sebebini.. 'Kitaba isim verecek kadar önemli görünen bu kedi, acaba hikayenin neresinde' meselesini.

Hayattaki en büyük fobim kediler iken ve yazar, kedileri büyük sevgiyle, detaylarıyla anlatırken kitabı okumayı neredeyse bırakacaktım, olmadı kedili satırları okumayacaktım fakat merakıma yenilip gözümü kısıp da okudum Şila ve diğer iki kediyle ilgili kısımları; iyi ki okumuşum... Değilse, yazarın çok yerinde vurgulamalarla belirginleştirdiği, kitabı derinleştiren ve ikinci kısımda beni içine içine çeken anlatıda, Şila'nın kişiliği ile Göksoy'un seçtiği hayat - beceremediği yeni hayat- arasındaki bağlantıyı kuramayacaktım. 

'Pi'nin Yaşamı' filmini izlemiştim geçen senelerden birinde. Film, kazazedenin hayal gücünü kullanarak dehşetli bir masal izletmişti seyirciye ve film bittiğinde, sinema salonunu kafamızda bin bir soruyla terk etmiştik hangi hayvan kimin veya neyin yerindeydi diye düşüne düşüne. Şila'nın Gözleri'nin sonuna hızla geldiğimde şaşırtıcı sonu okuduktan sonra aynı türden düşünceler sardı beynimi. Şila'nın varlığıyla sembolleşen bir hayat hikayesi okumuştum! Etkileyiciydi... 

Bir hayat ve aşk hikayesi, zamandan ve mekandan soyutlanamaz tabii. Hikayede sözü edilen kişinin/ kişilerin hayatı, elbette güne ait olaylarla, memleketteki durumla, durumlar karşısında oluşan fikirlerle koşuttur; onların içinde şekillenir. Yani bunlar da var romanda ancak beni ilgilendirip bu yazıyı yazmaya iten, kitabı tavsiyeye yönelten, kitabın özellikle bu yönüdür. 

Okurken aklımdan bir sürü şey geçti:

"Vay be, kendine ne mükemmel bir düzen kurmuşsa adam, ilk sapmada  sarsılmaya başladı hayatı! Acaba bu kadar mükemmel olmak mümkün mü? Neredeyse abartı diyeceğim..."

"Bak sen! Demek böyle mi düşünürmüş erkek milletinin çapkın kimliği?! Ben bu kadının yaptığını yapabilir miydim? Hiç şu kadın gibi davrandığım oldu mu? Öteki kadın gibi biri olamam asla! Yaa, karısı da acaipmiş!"

"Sendikanın size ne zararı var! Ya düşünmenin ezileni, o yolda çalışmanın?...

"Yalnız Bursa'nın değil, her şehrin bilinmez yüzü/ yüzleri vardır mutlaka. Ben ne biliyorum ki şu Ankara'da kim, neler çeviriyor!?"

"Heey, beklemediğim bir son oldu bu!"

Her bölümün başına, kitaptan cümleler koymuş yazar ya da editör. İşte onlardan bir kaçı:

" unutma çukuruna düşmeye gör, yalnızlığın en uzun mevsimini yaşarsın"

"bilmeden yaşamak, ruhumuzda gizlenen tedirgin tırtıla hareketsiz kalması karşılığında verdiğimiz ödündür.. ne zaman ki bilmeye başlarız bilmediklerimizi tırtıl ayaklanır, kemirir durur içimizi"

"an gelir hayat da mola verir.. tam zamanıdır çünkü ruh kendi yalnızlığından yorulmuştur; sürekli iç sesini dinlemekten bıkıp usanmıştır. hayatın mola verdiği anların değerini bilmek gerekir"

"sence biriktirilebilir mi sevişmeler? paylaşımlar bir köşede toplanıp zor günler için saklanabilir mi? yoksa yaşanması gereken anlarda, yaşanır ve biter mi her şey?"

"ayrılığın ölüme benzetilmesinin nedeni de belki budur: ölüm zamansız bir boşluktur, ayrılık da..."

"herkes kendi hikayesini yazar, bitirir ve gider. sonrasında okunur mu, okunmaz mı, yoksa rafa mı kaldırılır, önemli mi?"



Şia'nın Gözleri- Ferhan Şaylıman    Parafiks Yayınevi/ 2015  237 sf.

 

 
Toplam blog
: 33
: 3988
Kayıt tarihi
: 07.06.09
 
 

İyi bir okurum. ..