Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '12

 
Kategori
Tiyatro
 

Ferhan Şensoy'u izlerken...

Ferhan Şensoy'u izlerken...
 

Ferhan Şensoy’un Şans Kapıyı Kırınca filminin çekimleri sırasında yazdığı kitabın adı Hacı Komünist’tir.  Politik görüşünü yelpazenin epey bir solunda konumlandıran Şensoy, rol gereği Küba’da bulunduğu için, kendisini hacı olarak nitelendirmiştir.

Dün akşam Ses 1885’te, Ferhan Usta’yı, Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği oyununda izledim. Bilenler bilir, on yıldan fazladır, ustanın iflah olmaz hayranlarından birisiyim.  Neredeyse tüm kitaplarını okudum, çoğu oyununu ekranlardan izledim. Ve fakat, sanırım tembelliğimden, sahnede izlemek kısmet olmamıştı. Eh, bugünden itibaren artık ben de kendime Hacı Ferhanist diyebilirim.

İşin şakası bir yana, dün akşam tiyatroya giderken hakikaten çok heyecanlıydım. Heyecanımın sebebi, tahmin edeceğiniz gibi, bunca zamandır beğeniyle izlediğim Ferhan Şensoy’u yakından görecek olmaktı. Bunun için de, bilet alırken en ön sırayı tercih etmiştim.

Tabi bir de endişem vardı, kafamda yarattığım efsanenin, efsanenin kendisini görünce yerle yeksan olması… Usta’nın dillere destan tersliği de bu endişemi artıran bir unsurdu elbette.

Her neyse, saat 17:00 sularında biraz heyecanlı biraz gergin vasıl oluyorum, Taksim meydanına. Oradan İstiklal Caddesi’ne geçiyorum. Derken, Halep Pasajı ve işte Ses 1885’in gişesindeyim. Netten satın aldığım bileti, gerçek bilete çevirtiyorum. Çıktısını gişe memurundan alıyorum ve tedirgin adımlarla Ses 1885’in kapısından içeri giriyorum.

İçeri girer girmez karşıma fuaye alanı çıkıyor. Biraz köhne, bir o kadar etkileyici, duvarları eski oyunlardan fotoğraflarla süslü, nostaljik bir mekan. Bir köşesinde ustanın kitapları var. Diğer köşesinde de küçük bir büfe.

Büfede duran geç arkadaşa Ferhan Ağbi’nin kitaplarını imzalayıp imzalamadığını soruyorum. Oyun sonunda sahnede imzaladığını öğreniyorum. Kitap standından “İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You” adlı kitabını satın alıyorum. Bu, benim okuduğum ilk Ferhan Şensoy kitabı.

Kitabımla birlikte geçiyorum salona, oturuyorum yerime. Üç defa çalıyor tiyatronun zili. Oyun başlıyor. Bir süre sonra kulisten teneke sesi geliyor ve Usta, Kel Hasan Efendi’ye nazire yaparcasına çıkıyor sahneye. Kırk yıldır tanıdığım birisini görmüş gibi hissediyorum kendimi. Son derece pozitif bir elektrik yayıyor seyircilere Ferhan Şensoy.

Oyun biraz barkovizyondan biraz sahneden devam ededursun, dikkatli gözlerle süzüyorum Usta’yı. Uzun boylu, çok zayıf, renkli gözlü, hayli yıpranmış bir adam duruyor karşımda. Sesi arada bir çatallaşıyor. 61 yaşında Şensoy. Üzerinde yılların yorgunluğu ve biraz da hayal kırıklığı var.

Hayal kırıklığının nedenleri malum: Yozlaşan değerler, bir türlü çağdaşlaşamayan Türkiye, tiyatroya ilgi göstermeyen yeni nesil… Alkol ve tütünle haşır neşirliğini de düşününce yine dinç buluyorum kendisini. Sanki düşüncelerimi okurmuşçasına daha hızlı vuruyor elindeki gitarın tellerine Ferhan Şensoy ve birinci perde sona eriyor.

Kısa bir ara, yine üç zil ve teneke sesi derken Usta tekrar sahneye çıkıyor. Gümbür gümbür başlıyor ikinci perde. Espriler, şakalar, şarkılar havada uçuşuyor. Kara mizah nasıl yapılır, adeta uygulamalı şekilde anlatıyor salondakilere. Hep birlikte “Nasri Hoca Çok Yaşa” şarkısını söylerken ekip, final şakasıyla sona eriyor oyun, bizler zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan.

Işıklar yanıyor, seyirci selama çıkan Ferhan Şensoy’u ve oyun arkadaşlarını ayakta alkışlıyor. Usta da arkadaşlarıyla birlikte bizleri alkışlıyor ve gözleri dolu dolu kulise çekiliyor. Elimde kitap heyecanlı bir şekilde tekrar yanımıza gelmesini bekliyorum. Üzerini değiştiren Şensoy, aile bireylerini evinde ağırlayan bir baba sevecenliğiyle tekrar salona teşrif ediyor. Kendisini bekleyen onlarca seyircisine hoş geldiniz diyor ve sıradan kitaplarımızı imzalamaya başlıyor.

Ve beklenen an. Usta tam karşımda, bana bakıyor ve adımı soruyor. Sonat diyorum, Sonat diye tekrar edip gülümsüyor. Kitabımı imzalıyor, tokalaşıyoruz. Yerimi sıradaki hayranına bırakıp, iyi akşamlar diliyorum tiyatronun bana göre yaşayan en büyük ustasına.

Zihnimdeki Ferhan Şensoy’un, gerçeğiyle birebir örtüşmesinden memnun, bir rüyadan uyanırcasına Halep Pasajı’ndan çıkarken, gayri ihtiyari şu sözler dökülüyor dudaklarımdan: “Ai ai ai a, Ferhan Ağbi çok yaşa!"

Oyunu merak edenler için not:  

Açıkçası Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği’ne giderken tek amacım Ferhan Şensoy’u sahnede görmekti. Oyun benim ikinci plandaydı. Üstelik, internette okuduğum bazı olumsuz yorumlardan dolayı beğenmeyeceğimi düşünüyordum.  

Ancak beklediğim gibi olmadı. Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği, Ferhan Usta’nın da sahnede sık sık tekrar ettiği gibi, dar bütçe ile kotarılmış olmasına rağmen, güzel bir oyun. Keyifle izleniyor. Elbette Ortaoyuncular’ın eski pırıltısı yok. Efsane kadrosunun çoğu üyesi artık yalnızca dizilerde oynuyor. Seyirci de eskisi gibi hınca hınç doldurmuyor Ses 1885’i ve diğer tiyatro salonlarını.

Ferhan Şensoy buna rağmen, 4-5 kişiden oluşan ekibiyle, sınırlı olanaklar içerisinde, ayakta tutuyor Ortaoyuncular’ı. Köşesine çekilerek, yalnızca film ve dizilerde rol olma kolaycılığına kaçmadan, inandığı değerleri, yazdığı ve oynadığı oyunlarla inatla savunuyor tiyatro sahnesinden.

Sırf bunun için bile olsa, bütün hayranları ve tüm tiyatro severler yılda en az bir kere Ses 1885’e giderek, Ferhan Usta’ya ve arkadaşlarına destek vermeli diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 4
: 1015
Kayıt tarihi
: 07.04.12
 
 

Edebiyat ve siyaset tarihi meraklısı, tiyatro ve müzik delisi, acemi şöför, zoraki iletişimci :) ..