Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '06

 
Kategori
Kitap
 

Ferrarim kişisel gelişimime armağan olsun

Ferrarim kişisel gelişimime armağan olsun
 

Kitap deyince akan sular durur. Geçen yaz akan suyun durduğu bir anıyla giriş yapayım.

Bir Cumartesi sabahı Silivri’ye giderken kitabımı evde unuttuğumu farkedince yol boyu boğazıma bir şeyler düğümlendi. Sokağa çırılçıplak çıkmak gibi alışık olmamanın getirdiği çok ağır yük bindi omuzlarıma. Yükte hafif kalmıştım ama çıplaktım işte... Silivri’ye 16 kilometre kaldığını gösteren levhayla birlikte gözüm bir kez daha saate kaydı.

Yazlığın yakınındaki tek büyük alışveriş merkezi Maxi saat 10.00’da açılıyordu. 09.55’te kapısına park edip koşarak içeriye girdim. İnternet üzerinden siparişini verdiğim halde bana gelen koliden çıkmayan bir kitabı bulmak için şimşek gibi kitap reyonuna daldım. Günün ilk müşterisi olarak, ayağımdaki şortla hızlı hızlı hareket ederken kasada duran kızın nazarında tuhaf bir görüntü çizdiğimin farkındaydım ama onun kaygılarıyla uğraşacak durumda değildim. Gözümü hırs bürüdü de diyebilirim. Bir an önce giyinmeliydim.

Polisiye, gençlik, Türk ve dünya edebiyatı, kişisel gelişim vesair raflarını delip geçtim. Yoktu işte.. Aradığımı bulamasam bile oturup koklayacağım, kapağına bakıp içindeki denizi hayal edebileceğim bir şey de yoktu.. Kitabımı unuttuğum için kendime demediğimi bırakmayarak kasadaki kıza doğru yürümeye başladım. Soracaktım... Sormak sorun değildi ama kitabın adını söylediğimde bana kasap dükkanında “sizde semaver var mı?” diye sormuşum gibi bakmasından korkuyordum...

Yaklaştıkça gerilimim tüm şehri aydınlatacak kadar arttı. Kasaya iki adım kala sağa sola saçtığım kıvılcımlar işe yaradı ve minicik dükkanın girişinde yeni çıkanların arasına konmuş kapağı farkettim.. Ben mi ona doğru yürüyordum yoksa kapaktaki adam mı bana doğru yürüyordu bilemedim. Ortada buluştuk gibi geldi bana..

Kasadaki kıza kocaman bir günaydın çekerek, o kredi kartımla oynarken ıslık çaldım.. Ya da çalmadım, farkında değilim. Aşka düşmek gibi bir tutku bu.. Veya 90+2’de ezeli rakibe bitirici darbeyi indirmek gibi bir şey.. Zihnin hükmü kalkıyor.. Hareketler, mimikler, ağızdan çıkan sözcükler bir anda boşalan enerjinin keyfine teslim ediliyor..

Kitap tavsiye etmek zor iştir. “İster oku, ister okuma” deyip, sorumluluktan yırtmak mümkün olmuyor… Karşındaki insanı biraz olsun anlamış olman, zevklerini, beklentilerini kestirebiliyor durumuna gelmen lazım ki bu durumda dahi yanılma payı hayli yüksektir… “Ben okudum, beğendim. Eğer senin de şu şu şu.. konular ilgini çekiyorsa, okuyabilirsin” gibi uzun bir sunuş cümlesini sarfetmek kaçınılmaz oluyor. Bu arada her kitabın bir okunma zamanı olduğu da ayrı bir gerçek. Ruhen hazır olmak, düşünce olarak saman sayfalardakileri arıyor olmak lazım.... ki buluşma gerçekleşsin. Evet, buluşma uygun bir tanım. Hayatta her kitabın ayrı bir randevusu vardır bana kalırsa. Geç buluşursan, o zamana değin geçen vakte yanarsın.. Erken buluşursan, belki de hayatının aşkını bulduğunu farketmeden hovardalık eder geçersin.. Doğru zamanlama zordur kısacası.

Geçen yaz yaşadığım hikayeye konu olan kitap “Ferrari’sini Satan Bilge” idi. Okurken ve okuduktan sonra buluşma zamanıyla ilgili karara tam varamamıştım. Hatta “nasıl?” diye soranlara şüpheli ve karmaşık cevaplar verdiğimi hatırlıyorum. Geçenlerde kitapçı rafları arasında dolanırken Robin Sharma’nın diğer kitaplarına rastlayınca bu yazıyı yazıp, kitap hakkında tahterevallide sallanan düşüncelerimi yere indirmek istedim. Robin Sharma’nın yıllarını verip emek döktüğü kitabı iki-üç paragrafla değil ancak üzerinde benzeri emek harcanacak yeni kitaplarla anlatmayı uygun buldum. İşte tanıtımım:

Yeni Kitaplarım-1
Kapakta örümcek ağının içinde biribirine sarılmış yaşlıca bir çift olacak. Resmi gören herkes onların mutluluğundan saçılan ışıklardan etkilenecek. Örümcek, kapağın sağ üst köşesinden sırıtacak ve örümcek fobisi tarihe karışacak.
Sezgileri kuvvetli insanlar örümceğin, hayatta karşılaştığımız yersiz korkuları, güvenli ağın içindeki çiftin de fobileri evcilleştiren yoldan giderek, aydınlanmış insanlar olduğunu hemen anlayacak.
Kapağın ortasında "mutluluk 9 ayaklı örümcekte gizli.. pod-art: ayakları kullanma sanatı" yazacak.
Sağ alt köşedeki "4.99 YTL" yazısı, damlayıp sıçramış bir boya lekesinin içinde çarpıcı bir şekilde duracak.
Arka kapakta benim omuzuma attığım çarşafla çekilmiş bir fotoğrafımın altında, pod-art felsefesinin Sri Lanka'nın güney batısında doğan çok eski bir mutluluk yolu olduğu, ancak yüzyıllar sonra nasıl keşfedildiği ve benim o memlekette geçirdiğim 14 seneden bahsedilecek.
Kitap izin verirlerse Dharma yayınlarından çıkacak.

Yeni Kitaplarım-2
Yıllar süren çalışmalarım neticesinde ortaya çıkardığım ikinci kitabım, seçkin kitapçıların "kişisel gelişim" reyonunda yer alacak.
1. hamur kağıda basılacak 265 büyük boy sayfalık kitabım, 11 ana 121 ara bölümden oluşacak.
Her bölümde sadece bir sonraki bölümün hangi konuları içerdiği yer alacak.
Kitabın sonuna gelenler, başarı için çok laf edip, hiçbirşey söylememek gerektiğini kavramış olacaklar.
Kavrayamanlar için kitabın 2. ve 3. baskısı yapılacak.
Cilt kapaklı olanı 49 YTL + KDV, karton kapaklılar 34 YTL + KDV bedelle satılacak.

* * * * *
Daha fazla uzatmadan çalışmalarıma başlamam lazım. Kaybedecek vaktim yok, tren kaçıyor. Bir an önce kişisel gelişimimi tamamlamalıyım.

Sevgiyle Kalın.

 
Toplam blog
: 33
: 2040
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Evli. Baba. Ailesine düşkün. Mühendis. Fenerbahçeli. Suya yazar.   ..