Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Festivalimiz vardı; Mavi Kuş’ların uçuştuğu…

Festivalimiz vardı; Mavi Kuş’ların uçuştuğu…
 

Canım çay içmek istedi, omuzlarımıza şal aldıracak kadar serin yaz akşamının keyfini çıkarmak adına,“Hey görevli” diye bağırdım, az ötedeki on iki –on üç yaşlarındaki çocuğa ama velet beni görünce üzerinde koskocaman “görevli” yazan isimliğini boynundan çıkarıp, öfkeyle(!) yere çaldı: “İstifa ediyorum” diyerek.

Evet, çocuklar canla başla çalıştılar, en çok çayı ve suyu onlar sattılar festivalimiz boyunca ve amaçları “para kazanmak” değildi, Mavikuş Derneği’nin gelirini artırmaktı. Çayı ikram gibi götürüp, sonra “elli kuruş” diyerek ücretini istemek gibi küçük hileleri de olmadı değil ama biz bu yaptıklarına sadece gülümsedik. Ama bazıları, “Konuklar da mı para ödeyecek?” itirazına, çocuğun “Ama bu Mavikuş Derneği’ne yardım” demesine rağmen yine de elli kuruşu ödemedi. Bazı minik çocuklar da “bozuk para yok” diyen babaannelerine nüfus cüzdanı demeyi bilemeyerek “Sen resmini ver, parayı ödeyince geri alırsın” dedi de asla elli kuruştan vazgeçmedi.

Festivalimiz; "Ölüdeniz Kültür ve Sanat Festivali" vardı. Benim gibi sadece keyfini çıkaranların dışında bir yıl boyunca süren bir emeğin sonucuydu; altı yıldır olduğu gibi. Festival alanında kurulan stantlarda Mavikuş’a üye olan ya da gönülden üye olan kadınlar elişlerini ya da yaptıkları ev yemeklerini, börekleri pazarlıyorlardı ve minik ya da tombul kuşlar da onların satışına katkıda bulunuyordu. Bir köşede ise konuklarımız; yöremizden olanlar da vardı, akşamüzeri yaptıkları söyleşilerin ardından, gece boyunca, kendilerine ayrılan günde kitaplarını imzalıyordu. Bu sırada sahne ise kendi renkleriyle halk oyunları ekiplerini ya da güzel sesleriyle diğer konuklarımızı ağırlıyordu. Bir başka alanda ise, festival boyunca resimleriyle konuğumuz olan Milliyet Blog yazarlarımız (Bülent Göncü- Yeşim Koç) ve Foça’dan sevgili Sevgi Çekiç vardı.

Programda olmasına rağmen sağlık sorunları nedeniyle gelemeyen konuklarımız da oldu. Ama biri vardı ki ismi yazılı olmasa da festivale kendi rengini kattı; Mülayim. Hani şu Seda Sayan’ın televizyondaki sabah programına katılan Mülayim. Adını sordum “Mülayim” dedi gülümseyerek. Zaman zaman stantlarda kitap satarken gördük onu, ya da elinde kitaplarla, oradan geçen İngilizlerin bile peşinden koştuğunu ve “Adam karısıyla kavgalıymış, yoksa kitabı garanti satıyordum.” deyişine gülümsedik. Hatta bir ara “Aramızda Hakan Şükür var” diyerek ki biz de benzetirdik, kardeşimin şöhretine(!) şöhret kattı; imza isteyen çocuklar dolandı peşi sıra.

Bir de Dalaman Havalimanı’na kadar gelerek, on beş dakika sonra, “Burada beni karşılayan kimse yok, dalga mı geçiyorsunuz?” deyip, telefonunu da kapatan ve geri dönen bir konuğumuz(!) vardı. Onu karşılamaya giden kişi nereden bilebilirdi ki Sayın Alev Coşkun VIP’te beklemektedir. Onu dinlemek için bekleyenlerin gönlünde VİP'ti o ama…

Festival Komitesi’nin başkanı kız kardeşim; Ümit. İlk günden bu güne festivale rengini katan ve sürükleyen kişi. Eminim onunla altı yıldır bu işi yapanlar bundan çok daha fazlasını söyleyeceklerdir. Boynundan isimliği yere atan “Görevli” de kardeşim Tayfun’un büyük oğlu; Görkem. İlk günden itibaren “Şişşşt, görevli” diyerek olur olmaz şeyler istememin acısını çıkardı sanırım. Babaannesinden, elli kuruş için nüfus cüzdanı isteyense, küçük oğlu Umut.

Festivale emeği geçenler; bir cümleye sığmayacak kadar çok ve “varlıklı” olanlar; aklınıza, yüreğinize ille de emeğinize sağlık. Gönül dolusu sevgiler size.

Ümit dolu günlerimizin, evlatlarımızın geleceğini aydınlatması dileğiyle. Sevgi ve saygılarımla.

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..