Fetih 1453’ü herkes seyretmeli

Bilhassa İstanbullular, İstanbul’da yaşayanlar!

Bu güzeller güzeli şehir ne pahasına ve aslında ne kadar zor fethedilmiş, herkesin görmesi, yaşaması lâzım.

Evet, yaşaması lâzım diyorum, çünkü yapımcı hakikaten gerçekçi sahnelere imza atmış ve adetâ fethi ikinci defa yaşatıyor insana. Yönetmen Faruk Aksoy’u tebrik ediyorum.

Fimdeki sahneler insanı derin düşüncelere sürüklüyor.

Herşeyden önce, İstanbul gibi bir şehre sahip olmanın çok ağır bedeli var. Korkunç kayıplar verilmiş.

Gencecik insanlar İstanbul fetholunsun diye şehit düşmüş, sakat kalmış.

Ne uğruna?

Dünyanın incisi bu muhteşem belde Türk ve Müslüman olsun diye...

“Biz ölüyoruz ama soyumuzdan gelen kuşaklar, asırlarca, kıyamete kadar bu harikulade şehirde yaşayabilsinler” diye...

Biz torunları, bu muaazzam beldede büyük medeniyetler, kültür, hatta sanayii kuralım diye...

Hz. Peygamber’in “Ne güzel kumandan, ne güzel asker” övgüsüne mazhar olan Fatih ve onun ordusunu şükranla, Fatiha’larla anıyorum.

x   x   x

BÜTÜN ŞEHİRLER BÖYLE FETHEDİLDİ

Tabii filmde biz bir tek İstanbul’un fethini görüyoruz...

Ama haddizatında, üzerinde bayrağımızın dalgalandığı bütün şehirler aynı şekilde, aynı zorluklarla fethedildi...

Bütün beldeler, toprakları şehit kanıyla sulanarak elde edildi.

Anadolu’ya, 26 Ağustos 1071’de, bir günlük bir meydan muharebesiyle sahip olmadık.

O bir gün, daha önce, yüzyıllarca zorlanan kapıların açıldığı “şanlı bir gün”dür.

Ondan önce ve ondan sonra, binlerce yılın emeği, gözyaşı ve milyonlarca şehitin kanı vardır bu kutsal yurdun harcında...

Düşünelim ki, pek çok belde ve şehir asırlar boyunca tekrar tekrar kaybedilmiş ve kazanılmıştır.

İstanbul bile 1918’de kaybedilmiş, 4 sene İngiliz-Fransız işgali altında kalmış ve 1922’de yeniden hürriyetine kavuşmuş, kurtarılmıştır.

Fetih 1453, İstanbul’un ve bütün ülkenin kıymetini bir kere daha hatırlatan bir eser.

x   x   x

SİLAH VE MÜHİMMATLAR DEHŞET VERİCİ

559 sene önceki bir fetihten bahsediyoruz.

Filmde gördünüz veya göreceksiniz; o gün kullanılan silahlar bile “kitle imha” edebilecek kudretteymiş.

Korkunç, acı verici, yakıcı, delici, öldürücü, sakatlayıcı...

İnsan onları görünce, bugünkü geldiğimiz noktayı hayal etmek bile istemiyor.

Denilebilir ki, fen ve teknikte en büyük ilerleme “silah sanayiinde” olmuştur.

Allah, bugünkü silahlarla bir harbi asla göstermesin, diye dua etmek lâzım!

x    x   x

GÜZEL  BİR ÜLKEYE SAHİP OLMANIN BÜYÜK BEDELİ VAR

Bu kadar ağır bir bedelle sahip olunan bir vatanı elde tutmanın da büyük bir bedeli olacağını idrak etmemiz lâzım.

Elbette bütün dünyanın gözü böyle bir memleketin üzerinde olacaktır...

Elbette o ülkeyi mümkünse bütünüyle, mümkün değilse “parça parça” yutmaya çalışacaklardır.

Bunun için Türk Milleti son derece uyanık, hep uyanık ve dipdiri bir şuura sahip olmak zorundadır.

Yoksa en küçük bir gaflet son derece pahalıya mâl olur...

Nitekim mâl oluyor!