Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Fidan dikimi

Fidan dikimi
 

Ninem öldüğünde 99 yaşındaydı. Huzur içinde öldü. Bir hafta yattı, helalleşti ve ruhunu teslim etti. Ölümünden hemen sonra ninemin yüzü dolgunlaşıp güzelleşti. Bunu görenler, “yüzüne nur indi” dediler. Sonra da meraklanıp sordular; “ne sevap etti acaba?” diye. Ninemin yüzündeki nurlu huzura bakıp da sevabını soranlara annem şöyle demişti: “Ne yapsın kadın; dizleri bile tutmazdı ki namazını ayakta kılsın. Zengin değildi ki yetim öksüz doyursun. Ama gençliğinde nerede boş bir yer bulsa oraya bir fidan diker ve onu büyütmeye çalışırdı. Yediği meyvelerin çekirdeklerini çöpe atmaya kıyamazdı. Onları biriktirir ilk fırsatında toprağa gömerdi.”

Annemi duyanlar başlarını sallayarak, “Gördün mü bak! Nankör insan kırıp indirse de dalını, ağaçların meyvesinden yiyen kuşun, dibinde yatan kurdun duası yeter” dediler birbirlerine.

Bir de hadis vardır: “Kıyamete bir gün kala elinde bir fidan varsa onu dik ve sula” der.
Bu gönülden inananları ağaç sevgisine, ve dolayısıyla doğal çevreyi kollama ve üretme sevabının bilincine erdirecek güçte bir hadistir. Uyanlarına cennet kapısını aralayacak güçte bir hadistir. İnancı olmayanlar için de çok kıymetli bir özdeyiştir. Hatta inananlardan daha fazla değer verip sahiplenmeleri gereken bir hadistir. Çünkü onların inananlar gibi ölümden sonra bir cennet umutları bile yoktur. Onlar için yaşadıkları zamanın dünyasını cennet yapmaktan başka seçenek yoktur. Kısacası herkes eline bir fidan almalı ve onu toprakla buluşturup bir müddet suyla beslemeli.

Ekim ayı adı üstünde ekim zamanı olsa da, Kasım ayı da dikim ayıdır; fidan dikmek için en uygun aydır. Kökler kış boyu toprakla uyumunu tamamlar, bahara güçlü çıkar. Bahçesinde boş yeri olanlar bu kışa bir fidan dikerek giriniz. Bahçesi olmayanlar balkon saksılarına kışlık sebze dikiniz; maydanoz, soğan, kıvırcık, pazı. Tohumlarını pazarlardan alabilirsiniz. Baharatçılar da yardımcı olurlar. Hatta balkonunda kış boyu yeşil görmeyi sevenler biraz büyükçe bir saksıya defne dikmeliler. Balık yaptığınızda birkaç adet taze defne yaprağı elinizin altında durur. Defnenin çiçeği de çok hoş kokar. Defneyi ormandan minik haliyle söküp alabilirsiniz. Büyümüş defne ağaçlarının dibine düşen defne tohumları küçük fideler oluşturur; bunlar hiçbir zaman büyük defne ağacı olamazlar, çünkü büyümüş ana defnenin kalın gölgesi altında onlar boy verip serpilemezler. Ya da siyah zeytine benzeyen bu defne tohumlarını dalından alıp saksınıza gömebilirsiniz. Zahmete girmek istemiyorsanız internetten bir fidanlık bulunuz. Anadolu yakasında Beykoz Fidanlığı, Avrupa yakasında Sarıyer Fidanlığı vardır; bunlar il özel idaresince işletilen devlet fidanlıkları olduklarından nispeten ucuzdurlar.

Hadi bakalım çevreciler, iş başına. Tabi ağaç dikmekle, saksıda lahana büyütmekle çevreci olunmuyor. Asıl mesele çevreyi öldüren zehirlerden arınmak. Örneğin alış veriş poşetleri… bunların her biri doğa katilidir. Rüzgâr ve sularla denize kadar gidip deniz kaplumbağa ve deniz kuşlarının ölümüne neden olurlar. Kaplumbağa poşeti denizanası sanıp yuttuğu için ölür; kafasına geçen poşeti çıkaramadığı için deniz kuşu boğulur.

Tüm plastik poşetlerin ham maddesi petroldür. Güneşte bozulur ve daha zararlı maddelere parçalanırlar. Denizlerin dibi plastik çöplüğüdür. Plastik poşetin yasak edilmesi gerekir. Birçok ülkede zaten yasak veya paralı hale gelmiştir. Bizdeyse tık yok. En azından alışverişte bireysel tavrımızı koyup bez torba kullanmalıyız. Torbalarımızı kendimiz yapmalıyız. Pazarda bir liraya satılan yastık kılıflarından kolayca yapılıyor. Erkek halimde ben bile yaptım. Hiç olmazsa alışverişten biriken plastik torbaları çöp torbası olarak değerlendirmeliyiz.

Bir fidan dikemiyorsanız, bari bez torbanızı dikin…
Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..