Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '11

 
Kategori
Deneme
 

Fikrime tuz ban'dım!

Fikrime tuz ban'dım!
 

Merhaba;

 
kimine göre yaşlı, bana göre daha yaşayacak milyonlarca yılı kalmış olan dünyamızın, kabuk değiştirme zamanına rast gelen yaşamlarımız, gelecek nesillere ışık olacaktır. Yeter ki; doğruyu ve iyiyi çözebilip, analiz edelim.
 
Doğru nedir? Aslında doğru tektir ama her doğruyu bir başka kavram esir almışsa, siz bu doğruların arasında cambazlık yapmaya başlarsınız. Misal; eğer karşı olduğunuz bir parti enteresan bir şekilde, sizin de doğru gördüğünüzü savunuyorsa, kalkıp ta “Hayır!” diyemezsiniz. E doğrudur çünkü söylenen! Yalnız bir takım fikri-kabuk kişiler vardır ki, onlara ölseniz bunu anlatamazsınız. Çünkü fikirleri zarar görmesin diye, üstünü bir kabukla koruma altına almışlardır ve o kabuğun altındaki yanlışlar ile üstündeki doğrular onu asla ilgilendirmez. Kabuğun altında ne varsa savunmak üzere kendilerini konunun mücahidi gibi görürler. Ve konudan sapanı davadan dönmekle suçlarlar.
 
 Biz toplum olarak ne kadar ön yargılı ve fikri-sabit bir yapıya sahibiz diye düşünmeden edemiyorum. Misal; en sevdiğimiz ebeveynlerimiz, çoluk-çocuğumuz hakkında hep bir önyargımız vardır ve bu nedense kolay değişmez.
 
Annemiz kırılgandır, babamız çalışkan, kızımız hassas, oğlumuz saldırgan, anneannemiz sevimlidir, babaannemiz antipatik, halamız serttir, teyzemiz yumuşak, doktorlar dalgındır, avukatlar asabi, öğretmenler serttir, müdürler vahşi, sağcılar milliyetçidir, solcular evrensel gibi... Sanki bunların hiiiç alternatifleri olmazmış gibi, fikirlerini çatıştırır dururlar.Oysa fikir çatışması bence insanlarda herhangi yeni bir ufuk açmıyorsa  o fikirlerin bir değeri yoktur.
 
Koskoca üzerinde yaşadığımız dünya, nice evrimler geçirmiş ve bugünkü haline gelebilmişse bizler niye sabit kalalım. Kalabilir miyiz ayrıca. Ve kalırsak ilerleme kaydetmemiz mümkün müdür? Değildir tabii ki!
 
Bu konuda kendimden örnek vereyim; evrensel ve sosyalist düşüncelerim var sanıyordum. Oysa benim son zamanlarda iyice milliyetçiliğim tuttu. Ülkemi, üzerinde yaşayan farklı milletleri ile genel anlamda çok sevdiğimi, ona bağlandığımı ve başına hiçbir şey gelmemesini isterken asla bölünmemesini dilerken, bu konuda milli görüşlerimin sivrildiğini hissediyorum. Ayıp değil ya, baya milliyetçiyim işte. Bayrağıma, vatanımın her bir karış toprağına, üzerinde yaşayan her türlü etnik insanına tek bir zarar gelmesin, ayrışmayalım istiyorum. Bu sıralarda İstiklal Marşını daha bir aşkla söylediğimi saptadım.
 
Tüm padişahlarımız, karıları, kızları ve hatta vezirleri ile Atatürk başta olmak üzere tüm atalarımıza sevecen bakışım var. Onlar hakkında ne okursam okuyayım sevgimi hiçbir şey bozamıyor. Misal sonuna kadar savunurum ki; Osmanlı bu toprakların atasıdır. Ne kadar cumhuriyet kızı gibi hissetsem de kendimi, Osmanlı benim düşmanım asla olamaz, bu açıdan! Hatta Osmanlı’nın gelişme dönemlerindeki tüm padişahlara bakarsak; onların kendilerini eğitmesine göre şimdilerdeki politikacıların eğitimleri çok zayıf kalıyor. Bir ülkenin idari kısmı ne kadar yetkinse o kadar ilerleme kaydediyor. Bunu tarih bize ispatlıyor. Eski ve güçlü tüm devletlerin sırrı bilime ve sanata verdiği önemden ileri gelir. Peki biz bilim ve sanata hakettiği önemi veriyor muyuz? Hayır aksine şu sıralar oluşan kültür yozlaşmasının faturası ağır bir şekilde SANATla ödetiliyor.
 
Atatürk Kültür Merkezinin kapatılması ne sebepledir? Nihai dertleri nedir? Ve oradaki sanatçılar niye ortada bırakılmak isteniyor? Bu milletin gül bahçesi niye talan edilmek isteniyor? Sanata verilen zayiat bizim yurt dışında elimizi güçlendirmez, aksine zayıf gösterir. Misal geçen aylarda Cemal Reşit Rey’de olan çalışma ve gösteriler niye iptal edildi, bileniniz var mı? Ben söyleyeyim; bir gün orada çalışan, prova alan opera ve bale sanatçıları kulislerine gitmek üzere her zamanki güzergahları olan bir salondan geçmişler ve salon o gün hıncahınç namaz kılan adamla doluymuş. Bunlar; o adamlarla -provada giydikleri mayo ve şortlarla- karşılaşınca acayip bir durum olmuş. Ve o günden sonra o muhteşem adamlar orada namaz kılmaya devam ettiler mi bilemem ama artık bizim kızlara orada prova almak yasak.
 
Sonuç olarak; bu ülkede bir sanat merkezinde prova almak yasak ama camii yerine konup, orada  namaz kılmak değil!!! Vah benim medeni ülkem..Sanat gitmiş elinden!
 
Herkese iyi hafta sonları ve uygarlık seviyesi yüksek bir yaşam dilerim.
 
Berrin Aksu
 
Toplam blog
: 171
: 522
Kayıt tarihi
: 18.12.10
 
 

Üniversite mezunuyum. Dekoratörüm. Yazmayı çok seviyorum. 200 kadar şiirim var. Sinema ve tiyatro..