Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Fili tanımlamak

Fili tanımlamak
 

Önce sorunu anlamalıyız. (Sabahattin Gencal)


Bazı durumları, daha iyi kavramak için yaygın fıkralardan, masallardan, şundan bundan faydalandığımız olur. Bunlar yaygın olduğu için her zaman tekrarlanması gerekmez. Örneğin bir gerçeği tam olarak göremeyip tartışanlar için fili tarif hikâyesi ( körlerin fili tasvir etmesi) deyip geçeriz. Örneğin Türkiye’de terör sorunu tartışmalarının yoğunlaştığı bu günlerde ağzı olan konuşuyor, herkes bir şeyler söylüyor. Bütün bunlar için fil hikâyesi desek ne anlarsınız? Tartışmacıların kör olduğunu, soruna tek cepheden baktıklarını anlarsınız değil mi? Sorunlara bütün yönleriyle bakmak gerek. Bakabilmek için de, her şeyden önce kör olmamalı. 

 

Yanlış anlaşılmaması için belirteyim ki kör deyince engellileri kast etmiyorum. Öngörüsü olmayanları, ufku dar olanları, gönül gözleri olmayanları kastediyorum. 

Yanlış anlamalara neden olmayacak yazı yazmak kolay olmuyor. Bu son cümlemle sanki herkesi kör gibi kabul ettiğim anlamı çıkarılmasın. Haşa, bu konuyla ilgilenenlerin hepsinin kör ve sağır ve dilsiz olduğunu söylemek istemiyoruz. 

Körlerin fili tarifi fıkrasını bilmeyenler için, internet ortamında bulduğumuz yazıyı ekliyoruz: 

Meşhur bir hikaye, her yerden farklı bir versiyonu çıkmış görünüyor ama en eskisi yanılmıyorsam bu olacak. 

Udana 68-69 bölümden bir kesit. 

 

Bir gün birkaç öğrenci Buda'ya gitti ve şöyle bir soru sordu "Efendim, burada Savatayda (Buda'nın yaşadığı yerlerden birinde.) sonu gelmez tartışmalara dalan pek çok münzevi ve bilgin yaşamakta, kimi dünyanın sonsuz ve bitmediğini ve diğerleri de sonlu ve bittiğini söylüyor, kimi ruhun bedenle birlikte öldüğünü ve diğerleri sonsuza dek yaşadığını iddia ediyor ve bu böyle devam ediyor. Siz, efendim bu konularda ne demek istersiniz?" 

 

Buda yanıtlar; " Bir zamanlar bir raca (Hindistan'da kral anlamına geliyor.) hizmetkarını çağırıp şöyle dedi, ' Gel, ahbap, git ve Savatay'da doğmuş bütün körleri bir araya topla... ve de onlara bir fil göster.' 'Pekala, efendim, ' diye yanıtlar hizmetkar ve kendisine söylendiği gibi toplar bütün körleri. 

'İşte bir fil' diye orada toplanmış bütün körlere seslenir hizmetkar. Adamlardan birine filin kafasını, bir diğerine kulaklarını, diğerine dişini, bir başkasına hortumunu, ayaklarını, sırtını, kulaklarını, kuyruğunun püskülünü tanıtarak anlatır her birine. 

 

"Körler fili hissettiklerinde, raca her birinin yanına gider ve 'Evet, kör adam, fili gördün mü? Anlat bana, ne çeşit bir şeydir bir fil?' diye sorar. 

 

"Bunun üzerine kendisine kafası tanıtılan adamlar yanıtlar, 'Efendim, bir fil çömleğe çok benzer.' Kendilerine kulakları tanıtılanlara gelir sıra, 'Bir fil daha çok harman sepetine benzer.' Sonra dişleri tanıtılanlar söz alır ve filin bir saban demiri olduğunu söylerler. Sadece hortumunu tanıyanlar onun bir saban olduğunu anlatır; diğerleri filin gövdesinin bir tahıl ambarı olduğunu; ayağının, bir sütun; sırtının bir mortar (İngilizce metinde mortar ile ne kastedildiğini anlayamadım.) kuyruğunun; bir havaneli, kuyruğun püskülünün bir fırça olduğunu söyler. 

 

"Sonra hep beraber bağırıp çağırmaya başlarlar, 'Evet öyle!' 'Hayır, öyle değil!' 'Bir fil öyle değildir!' 'Evet, aynen öyledir!' ve bu böyle ta ki dövüşecek noktaya gelinceye kadar devam eder. 

 

"Raca ortaya çıkan sahneden oldukça memnundur." 

 

"İşte böyledir çeşitli fikirlere tutunmuş kör ve görmeyen vaizler.... bilgisizliklerinde onlar tabiatları gereği kavgacı ve tartışmacıdır, ve her biri gerçeğin şu veya bu olduğunu iddia etmeyi sürdürmekte." 

 

Buda, şu dörtlükle anlatımını noktalar. 

 

Nasıl tutunuyor ve atışıyorlar, kimi iddia edenler 

Vaazcılar ve rahipler kutsal ismi! 

Atışıyorlar, her biri kendi bakışına tutunmuş. 

Bu insanlar sadece bir yüzünü görür şeylerin. 

 

(http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:yDUofjsU9CcJ:hemzemin.net/

Kimileri, yanlış da olsa barışa katkı sağlar umuduyla fikrini beyan ediyor. Tabii, bunlara saygımız var. Var ama kafa karışıklıklarına sebep olmamak için konuyu enine boyuna mütalaa etmeyenlerin susmalarında yarar vardır. Çünkü yanlışlar, doğrulardan daha çok yaygınlaşıyor. Olumsuz davranışlara sebep oluyor. Kısaca bilenler konuşursa daha yararlı olur. 

Biz bu konuları tam olarak bilmediğimiz için ahkâm kesmiyoruz. Sorunlara duyarsız da değiliz. Okuyanlar hatırlayacaktır, Gencal Masası başlıklı yazımızda her sorunu Gencal Masasına yatırmak gerektiğini vurgulamıştık. Kısa deyişle terör sorununu da, hukuk, eğitim, ekonomi ve yönetim boyutlarıyla ele almak gerekir. 

Gerekir, merekirle, -meli, -malıyla, -cek –cakla vakit öldürmeyelim. Önce fil gibi sorunu tanımlayalım, sonra da ürettiğimiz çözümleri uygulayalım. 

 

Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 28. 07. 2011 

 

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..