Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

07 Haziran '16

 
Kategori
Siyaset
 

Filler tepişirken çimenler ezilir…

Filler tepişirken çimenler ezilir…
 

Başında ki filler tepişiyor sen eziliyorsun, ben eziliyorum, bir millet eziliyor ama sen bunun farkında bile değilsin.


Ülkemizde koltuk sevdalısı bir iktidar,

Zavallı bir iki muhalefet partisi,

Ve ruhunu şeytana satmış bölücü bir parti…

Birinin “ak” dediğine” diğerlerinin “kara” veya “gri” demekten başka yaptıkları bir çalışma yok.

Bunlar, bu ülkede çocuklar ölürken umursamazlar, bombalar patlarken umursamazlar, ülke birbirini yerken umursamazlar, kanunlar ve yasalar ayaklar altına alınırken umursamazlar. Sadece klişe taziye mesajları ile günü kurtarıp sorunu ve acıları zamana havale ederler.

Nasıl olsa biliyorlar ki bu halk her koşulda sessizliğini sürdürmektedir.

Nasıl olsa biliyorlar ki bu halk “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye düşünmektedir.

Bundan dolayı da bu dört parti mecliste, medyada, sokakta, mitinglerde ortaoyunu oynayıp milleti uyutmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.

Çoğu zamanda mecliste fil misali tepişip bir birlerini ezdiklerini zannederek milletin geleceğini bir güzel eziyorlar.

Her güne terör haberleri ve şehit haberleri ile başlayıp, günü bu haberlerle bitiriyoruz.

 Ey millet!

Tüm bunlara kimin sebep olduğunu sen iyi biliyorsun.

Tek derdimiz “başkanlık” meselesi.

Dört parti başkanı bir araya gelip “nereye gidiyoruz?” diye bir birlerine sormuyorlar.

Bu demektir ki sen vatandaş olarak hiç birinin umurunda değilsin.

Seni çimen yapmışlar üzerinde tepişiyorlar farkında bile değilsin.

Çünkü sen korkuyorsun. Kimden mi korkuyorsun? Seni, beni yönetsin diye oy vererek seçtiklerimizden korkuyorsun. Asil olduğunu unutmuşsun. Hesap bile soramıyorsun. Korktukça kabuğuna çekilmişsin. Başını bile çıkarıp neler oluyor diye bakamıyorsun bile…

İşte asıl mesele burada başlıyor.

Bombalar işte tam bu zamanda patlıyor.

Bu bombalar korkaklığımızdan patlıyor.

Dön bir kendine bak.

Övünecek neyin kalmış ey Türk Milleti...

Ne birliğin kalmış ne dirliğin.

Her geçen gün ölüme daha yakınsın hala uyuyorsun.

Ülkeyi yakan ateşin senide yakacağını düşünmüyorsun bile.

Sabah sabah 7 polis ve 5 vatandaşın hayatını kaybettiği 36 vatandaşımızın yaralandığı haberi ile uyanmak nasıl istikrardır bunu düşündün mü hiç?

O vatandaşlardan birisinin kendin veya çocuğun olacağının farkında bile değilsin.

Sen ne yapıyorsun? Bu günde ölmedim, eve sağ salim geldim diye seviniyorsun.

Ülke git gide mayın tarlasına dönmüş sen hala “Osmanlının gururunu” yaşayıp yeni Osmanlı devleti kurmayı düşünüp hayaller içinde yaşamaktasın.

 Başında ki filler tepişiyor sen eziliyorsun, ben eziliyorum, bir millet eziliyor ama sen bunun farkında bile değilsin.

Sen öylesine sindirilmişsin ki, üstünde yaşadığın son Türk Devletinin farkında bile değilsin.

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh ki bütün vatandır” diyen atanı çoktan unutmuşsun.

Bu sessizliğin senin tükenmişliğin olamaz.

Titre ve kendine dön!

Yoksa sen hala yorulmadın mı bedel ödemekten.

Biz vatandaşlar, yolda yürürken, trafiğe çıkarken, askerlik yaparken, iş yeri açarken, işsiz gezerken, anasınıfından itibaren okula giderken, okurken, sokakta evsiz yaşarken, aç karnına gezerken, kazandığımız her kuruştan vergimizi verirken, vatan için ölürken, yetim kalmış çocuklarken hep bir sorumluluk taşıdık değil mi?

Sorumluluğumuzu ihmal ettiğimizde, devlet en acımasız yüzüyle hesabını sormuştur değil mi?

Peki, biz halk olarak bu kadar sorumluluk taşırken; bizi yönetenlerin, ülkenin bu hale gelmesinde hiç mi sorumluluğu yok?

Bari bunu düşün.

Vatandaş olarak gerektiğinde canımızı vererek en ağır bedelleri öderken, bizi yönetenlerden, basiretsiz olanlardan neden hiç bedel ödeyen yok?

Neden “ben bu işi yapamıyorum, özür diliyorum, istifa ediyorum” diyen bir tek devlet sorumlusu yok?

Neden, hep bedel ödemek bizlere, bedel ödetmek onlara düşer?

Bu millet Osmanlı’dan bu güne çok ağır bedeller ödedi.

Ama ne acıdır ki, ödediği bedellerin karşılığını ne kendileri nede çocukları görebildi.

Her sabah bir bedel ödemek için evlerimizden çıkıyoruz değil mi?

Kimimiz canımızla, kimimiz bedenimizle, kimimiz sürünerek en ağır bedelleri ödüyoruz.

Yorulduk artık bedel ödemekten.

Yorulduk artık, savurulmuş cesetler olmaktan.

Yorulduk artık, sorgusuz sualsiz can pazarlarında tesadüfen yaşmaklardan.

Yorulduk artık, her sabah gözümüzü felaket haberleriyle açmaktan.

Yorulduk artık, kan ve gözyaşı görmekten,

Yorulduk artık ay yıldızlı tabutlar önünde boynu bükük bebekler, çocuklar görmekten, ağlayan eşler, anneler, babalar görmekten.

Yorulduk artık “savaştan savaşa” vatanın bizim olmasından.

Yorulduk artık can vermekten!

Lütfen birileri bir siyasi bedel ödesin artık.

Demenin zamanı değil mi?

Ali Galip AKYILDIRIM

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..