Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '10

 
Kategori
Sinema
 

Film Eleştirisi

Film Eleştirisi
 

Final sahnesinden


Bir film Eleştirisi:’’Whatever Works’’ Ocak 2010 ortasında meraklısının çoktandır beklediği bir film,Woody Allen’ın son filmi Whatever Works vizyona girdi.Biz de gidip izledik.Bu hafta sonu gazete eklerinde film üzerine o kadar anlamsız yorumlar çıktı ki,ben kendi yorumumu yazmadan edemedim! Öncelikle filmin adından başlayalım.Filmin orijinal adı ‘Whatever works’,sözlüğe bakmadım ama bana göre ‘Nasıl Uyarsa’ anlamına geliyor. Ama Türkiye’li yayıncıları nedense ‘Kim,Kiminle,Nerede’ adını koymuşlar,yanlış olmuş!Bu bir vodvil değil ki!Bu filmin hitap ettiği kitle,pembe dizi izleyicisi değil ! Woody Allen sinemasını bilenler ne dediğimi anlarlar. Size bir fikir vermesi için filmin arasında diğer seyircilerden kulağıma gelen yorumlarını anlatayım. Birileri:’Ne kadar çok diyalog var diyordu. Doğruydu ama Bu tipik bir Woody Allen filmi, başrol oyuncusu geveze serçe gibi devamlı konuşur! Ama bu filmde hiç olmazsa arasıra felsefi düşünceler de sayıklıyordu hiç olmazsa. Bir diğer izleyicinin 'hiç aksiyon yok!' dediğini duydum. O da doğru ama W.A. hiç aksiyon filmi yapmaz ki! Zaten yönetmen de bunun farkında ki,filmin sonunda baş oyuncunun ağzından doğruca seyirciyle konuştu. Oyun sona ererken, oyuncu yavaşça kameraya döndü ve seyirciye hitap etti: ‘Bu film bazılarınıza hitap etmemiş olabilir,bazılarınız film bitmeden salondan ayrılmış olabilirsiniz.Ama kalanlara söylüyorum bu film sizlere muazzam bir vakit geçirtmemiş olabilir ama böyle bir hikaye işte!’’ (Bu sahne bana ‘La Bamba’ isimli eski bir filmin yine son sahnesini hatırlattı. O filmin son sahnesinde Brigitte Bardot aniden seyirciye döner ve seslenir: ‘Hey siz seyirciler!Hadi siz de evinize bakalım!’ dedikten sonra elinde yaptığı bir kartopunu kameraya atar.Objektifin üzerinde patlayan kartopu seyircinin yüzünde patlayan bir sürpriz gibidir!) Filmin fonunda yine W.A.nın sevdiği o cazın ilk dönemlerindeki dixieland tarzı müzik vardı. Yine filmin felsefik mesajına koşut olarak, ‘Que Sera Sera’(Her şey olacağına varır!) çaldı. Film varoluşçu felsefe üzerine. Ama varoluşçu felsefeyi Kuantum felsefesi ile harmanlıyor.(Filmin saf karakteri Melodi bile bir süre sonra kocası gibi Heisenberg’in belirsizlik felsefesinden söz etmeye başladı!) Filmin konusu: New York’lu yaşlı, topal Boris Yellnikoff varoluşcu sorunlar yüzünden(sıradan ve değersiz hissetme,kendisini anlamayan dünya ile uyumsuzluk) bunalıma girmiş,intiharı denemiş eski bir bilim adamı. Evliliğini ve üst sınıf yaşamını arkada bırakıp New York’un kendisi gibi düşmüş bir kentinde yaşamaktadır.(Arka fonda NY ,Greenwich sokaklarını bütün doğallığı ile görürüz!) Yelnikoff aksidir, berbattır, yaşamla iki eski arkadaşı dışında bağı yoktur. Bir gün kapısına evden kaçmış,genç tecrübesiz eğitimsiz Melody sığınır. Bir gece, bir gece daha derken aksi ihtiyarın gönlünü yapan Melody, eve yerleşir. Bu iki benzemez insan bir sene sonra birbirlerine benzemeye başlarlar ve Melody ile Boris evlenirler. Filmin ikinci bölümünde ise Melody’nin ayrılmış anne ve babası, sırayla kapılarına dayanırlar. Alabildiğince taşralı, ultra muhafazakar(anne biraz düzenbaz ama gizli kalmış sanat yeteneği var. Baba söylemde ahlakçı!) bu yeni kişiler ve diğerlerinin hayatı New York tarafından neredeyse en marjinal hale getirilerek değiştirilir, kuantumsal rastlantılarla oyunun kartları yeni kombinasyonlar açar!(Yok, filmi daha çok anlatmayacağım,merak eden gidip görsün derim!) Ocak 2010
 
Toplam blog
: 22
: 13682
Kayıt tarihi
: 25.08.06
 
 

Amaç hasbıhal. Sohbetinden uzak kaldığım dostlarla ve yazılarımı beğenen okurlarla görüşlerimi payla..