Film gibi

Yeryüzünün en muhteşem olaylarından biri de RÜYA görmektir bence…

Gözlerini kapatırsın, senaryosunu ve yönetmenini bilmediğin bir FİLM başlar…

Bazen erken biter…

Bazen uzun sürer…

Bazen kan ter içinde kalırsın…

Bazen hemen unutursun…

Bazen çok karmaşıktır…

Bazen hiç anlayamazsın…

Bazen etkisinden zor kurtulursun…

Bazen uçarsın… Bazen düşersin… Bazen kalırsın…

Bunların hepsinde de bir merak bir anlama bir çözme isteği vardır.
Geleceği bilme arzusu her insanoğlunda olduğu için, rüya sanki bir işarettir hayatımızda. O dün gece gördüğümüz rüyayı ya da ismi her neyse, ona bir anlam vermeyi her zaman beceririz.

O dün gece gördüğü rüyanın ertesinde bir yorumlar yapılır ki, aklın durur. Zannedersin ki Atilla Dorsay ile Hıncal Uluç bir sanat filminin tartışmasını yapıyorlar. (Bu filme-rüyaya- gitmeyin diyormuş Ahmet Hakan)

Asıl komedi, bunun bilimini yaptığını zannedenlerde…
Rüyada BALIK görmek kısmet anlamına gelirmiş.
Üç saniye bile zekâsı olmayan bir hayvanı görmek, para, pul, makam, mevki anlamına geliyormuş…

-Dün gece rüyamda, Milliyet’te yazım yayınlandı…

- “Tamam, kesin HÜRRİYET’ te yazmaya başlayacaksın”

Peh, peh, peeehhhh…

-Dün Hülya Avşar’ı gördüm rüyamda…

-“Aaaa, bu çok kötüymüş işte… Dur bi’ falına bakalım”

- Ya neresi kötü, manyak mısın!

- Dün gece, uçtuğumu gördüm…

- “Anladım, sen bu aralar THY ile uçma…”

- PEGASUS olur yani…

- “Olur olur…”

- Dün rüyamı hatırlayamıyorum, hayırdır inşallah…

- “ Valla pek hayırlı değil galiba… Beynin sağ lopunda moronluk kisti olabilir.

- Lan manyak, kafayı mı yedin? Beyin cerrahı mısın?

Bu tür repliklere yakın önermeleri yapan çokça insanımız mevcuttur bu ülkede…

Yazının sonunu, Orhan Veli’nin bir rüyasıyla toparlayalım…

DENİZKIZI

Denizden yeni mi çıkmıştı neydi;
Saçları dudakları
Deniz koktu sabaha kadar;
Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.
O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde
Onun saçları öğretti bana dalgayı
Çalkalandım durdum RÜYALAR içinde…

Mahir Temur