Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '16

 
Kategori
Sinema
 

Film önerisi - An Inspector Calls (2015)

Film önerisi - An Inspector Calls (2015)
 

Sene 2007, ben Lise 1'deyim o zaman. Liseden arkadaşım, ben ve sevgilisi sinemaya gitmeye karar verdik. Sinemada filmlere bakıyoruz hangi filmler var diye. Çocuk klasik olarak aksiyon filmi izlemek istiyor, bizse romantik bir film. Afişlere bakarken The Painted Wall (Duvak) filmini gördüm, afişine bakarak bu film romantik gözüküyor buna gidelim dedim. Biletleri aldık, koltuklarımıza yerleştik, film başladı. Film normal bir şekilde ilerlerken bir anda erotik bir sahne çıktı ama hiç bir öpüşme veya yakınlaşma sahnesi olmadı ki kendimizi hazırlayalım. Öyle bir sahne çıkınca arkadaşım direk sevgilisinin gözlerini kapadı ve bana baktı ne biçim bir filme soktun bizi der gibi. Film aslında güzeldi, konusu da romantikti ama o zamanlar erotik sahneler yıkılmamış bir tabuydu yani. :D O günden sonra da asla bir çiftin yanında sinemaya gitmedim ve asla afişine bakarak bir filme girmedim. Ama bugün -içiniz rahat olsun- size çok güzel bir film önereceğim, bence insanın ömründe bir kere izlemesi gereken bir film. Boş zamanınızda oturup izleyin, ama üzerine derince düşünün bence çünkü bu film üzerine düşünülmeyi ve kendimizi sorgulamayı kesinlikle hak ediyor.
 
Film Hakkında:
 
Imdb puanı 7,8 olan film suç, drama ve gizem kategorisinde yer alıyor. Film aslında John Boynton Priestley tarafından yazılmış tiyatro oyununun uyarlanmış hali. Tiyatro oyunu ilk kez Sovyetler Birliğinde 1945 yılında, Birleşik Krallık'ta ise 1946 yılında oynanmış. Oyun ilk kez 1954 yılında filme uyarlanmış, daha sonra 19282 yılında BBC tarafından televizyon dizisine uyarlanmış ve son olarak 2015 yılında yine BBC tarafından televizyon filmi olarak tekrar yayınlanmış.
 
Filmin oyuncuları;
 
Müfettiş Goole rolünde. Harry Potter and the Prisoner of Azakaban filminde kurt adam Remus Lupin rolünden tanıdığımız David Thewlis oynuyor.
 
Eva Smith/Daisy Renton/Mrs Birling/Alice Grey rolünde Sophie Rundle oynuyor. Kendisi Episodes ve Peaky Blinders dizilerinde rol almış.
 
Sheila Birling rolünde Chloe Pirrie oynuyor. 2013 yılında Black Mirror dizisinin 2.Sezon 3.Bölüm olan The Waldo Moment'da rol almış. Black Mirror hayranı olarak bu bölümü hiç hatırlamıyorum, oturup tekrar bir izlemek gerek.
 
Eric Briling rolünde Finn Cole oynuyor. Peaky Blinders dizisinde rol almış.
 
Sybil Birling rolünde Miranda Richardson oynuyor. Bir çok tiyatro, dizi ve filmde rol almış ve 1993 yılında BAFTA ödüllerinde Damage filmi ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ve Altın Küre Ödüllerinde Enchanted April filmi ile En İyi Kadın oyuncu ve 1995 yılında Fatherland dizisi ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanmış.
 
Arthur Birling rolünde Kenn Stott oynuyor. Hobbit hayranları dikkat buraya, The Hobbit: An Unexpected Journey, The Desolation of Smaug ve The Battle of the Five Arms üçlemesinde Balin rolünde oynamış.
 
Gerald Croft rolünde Kyle Soller oynuyor. Kendisi Poldark dizisinde Francis Poldark olarak rol almış.
 
Filmin oyuncuları ile sizi bu kadar sıktıktan sonra filmin konusuna geliyorum. Oyuncuları yazmamdaki amaç filmi anlatırken karakterleri karıştırmamanız. Film 1912 yıllarında geçiyor, şaheser de bu zaten. Filmin konusu, 1912 yılında bir akşam yemeğinde şövalyelik umudu olan kibirli bir fabrikatör olan Arthur Birling, eşi Sybil ve genç oğlu Eric ile kızı Sheila'nın seçkin bir ailenin oğlu Gerald Croft ile nişanını kutlarken dobra biri olan Müfettiş Goole tarafından Eva Smith adında genç bir bayanın intiharını araştırmak için ziyaret edilir. Aile ilk başta Eva Smith adında bir bayanı tanımadıklarını iddia etselerde Müfettiş her birisinin kendi yoluyla - maaşına zam isteyip diğer işçilerle birlikte grev yapıp onların da hakkını savunduğu için işten çıkarılmasıyla veya genç erkeğin durumunda onunla zorla cinsel ilşkiye girip sonra onu terk ederek - onun çöküşüne katkıda bulunduklarını ispat eder. Goole soruşturmayı tamamlayıp gittiğinde, Sheila bu durumdan utanç duyar ve nişanı atmaya karar verir. Fakat Arthur Birling Müfettiş' in otoritesinden şüphe duyar ve polis karakoluna telefon eder. Bu ailenin aşağılanmasına ve yıkılmasına yol açacak çifte şokun başlangıcıdır.
 
Dikkat, yazının buradan sonraki kısmı spoiler içerir!
 
Şimdi biraz film hakkında yorum yapmak istiyorum. Pazar günü izledim filmi, pazar gününden beri hala filmin etkisindeyim yani bir ailenin bir insanın hayatını birbirinden habersiz ama sanki el ele vermişler gibi nasıl mahvedebileceklerini düşünüyorum. Olaylar birbirine o kadar bağlı ki inanmakta hala güçlük çekiyorum. Fakat karakterler o kadar tanıdık ki yani bizim hemen hemen her gün karşılaştığımız veya karşılaşabileceğimiz tipler. Mesela fabrikatör Arthur Birling. Fabrikada uzun süren eylemler ve artık siparişlerin tesliminin gecikecek olması durumunda Arthur Eva'yı yanına çağırır. Eva maaşlarına neden zam istediklerini gayet mantıklı sebepler ile anlatır fakat bir işveren olarak Arthur'un tek düşündüğü kaybettiği zaman. Eva'da grup lideridir. Bu sebeple, Arthur Eva'ya eğer grevi durdurursa ona daha fazla para vereceğini söyler. Eva arkadaşlarına da zam ister ama Arthur kabul etmediği için teklifi geri çevirir. Uzun süren grevden sonra herkes maaşına zam alır, fabrikaya geri döner ama Eva sözde zorluk çıkardığı için işinden kovulur. Eva herkesin hakkını savunurken, zam aldıktan sonra kimse Eva'nın işten çıkarılmasını umursamaz. Eva son kez fabrikaya bakar, ama herkes bakışlarını kaçırır. Ne kadar acı! Nankörlük ama bir yandan da geçim savaşı, para kazanmak zorunda olmak. İşin içine maddiyat girince herkes birbirini görmezden gelmeye meyilli oluyor. Bu durum aslında normal olmaması gereken normal bir durum. Yani 1912 yılında bir işçi hakkı kaldıki bir kadın çalışanın hakkı pek mümkün değil ama bunu bugüne bile uyarlamak çok mümkün. İşverenlerin çoğu eminim fabrika gibi bir çalışma ortamında hakkını aramak için bile olsa diğer işçilerle birlik olan veya birlik olmaya çağıran bir işçiyi zorluk çıkardığı için hemen işten çıkarırlar.
 
Bir diğer olay ise tamamen ego ile alakalı bulduğum Sheila'nın fabrikadan çıkarıldıktan sonra kendi adını kullanarak iş bulmakta zorlandığı için adını Daisy Renton olarak değiştiren Eva'nın tekrar işten çıkarılmasına. Fabrikadaki işinden çıkarıldıktan sonra zor günler geçiren Eva nihayet adını Daisy olarak değiştirdikten sonra bu sefer bir mağazada iş bulur ve işinden memnundur. Fakat bir gün Sheila ve annesi Sybil şans eseri düzenli olarak alışveriş yaptıkları Daisy'nin çalıştığı mağazaya gelirler. Annesinin Sheila'nın bedenine göre onun fikrini almadan kıyafet önermesine ve bedeninin eleştirmesinden dolayı Sheila zaten gergindir. Mağaza müdürü gibi bir kadın Sheila'ya yardımcı olması için Daisy'i görevlendirir. Sybil Sheila'nın beğendiği o seri elbisenin ona yakışmayacağını, elbisenin Daisy gibi bir tene sahip birisinin giyebileceğini ve elbiseyi yalnız onun gibi tene ve vücuda sahip birinin taşıyabileceğini söyler. Tabi Sheila bunu ona göre basit bir mağaza çalışanın yanında söylemesinde ve kendisini küçük düşürmesinden dolayı Daisy'nin Sheila kıyafeti denerken ona güldüğünü sanmasından dolayı kendisi ile dalga geçtiğini düşünür ve hemen onu işten kovdurur. Burada işten kovdurma yöntemine dikkatinizi çekerim, Sheila mağaza müdürüne eğer Dais'i işten atmazsa zengin olan babasına o mağazadaki hesabını kapattırıp başka bir mağazadan alışveriş yapacağını söyler. Yine her yerde olduğu gibi nüfuz kullanma burada da var. Başka türlü iş yürütemez bu tip insanlar zaten. Sheila'nın Daisy ile olan olayını öğrenince çok sinirlenmiştim fakat kötü günümde olduğum için öyle bir davranışta bulundum mazeretini açıklayınca bir an durup düşündüm. Acaba hangimiz sinirli bir anımızda o an bizim için basit ama başka bir insan için olumsuz şeylere sebebiyet verecek davranışlarda bulunduk, kaçımız bunun farkına vardık ve sonuçlarının ne olabileceği hakkında düşünebildik. Aslında benim için önemsiz olan bir kaç şeyin farkına vardım, yani bugüne kadar kimsenin işini tehlikeye sokabilecek bir davranışta bulunmadım ama filmi izledikten sonra yaptığım küçük hataların farkına vardım.
 
Filmde beni etkileyen bir diğer olay da son sahnelerdeydi, aslında başından beri etkiledi ama sonunda artık sinir olma derecesine geldim. Filmin başlarında ailede yaptıklarının sorumluluğunu alabilecek tek bilinçli birey Eric gibi duruyordu. Hatta ailenin saçma nişan töreninde ortamın samimiyetsizliğini gerek laflarıyla gerek yüz ifadesiyle açıkça belli ediyordu. Babasının sırf bir işçi zam istedi diye onu işten kovmasına bile tepi göstermişti. Fakat asıl iğrençliği yapan kendisi çıktı. Sok! Bir kadının rızasını almadan onu cinsel ilişkiye zorlayarak, kadın hamile kaldıktan sonra ona destek olması gerekirken arkasına bakmadan korkup kaçarak en büyük darbeyi vurdu. Demek ki masum yüzlere inanmamak gerekirmiş. Ama bir noktada en azından işlediği suçun sorumluluğunu almaya, cezasını çekmeye razı oldu ve vicdanını sorguladı tıpkı Sheila gibi. Geri kalan karakterler ise ne yaptıklarını düşünmek, kendilerini sorgulamak yerine olayın gerçek olduğunu bilmelerine rağmen olayın aslında kurmaca olduğunu sırf Arthur şövalye olamasın diye komplo kurduklarına dair teoriler ürettiler. Tam aslında Müfettiş Goole diye birisinin olmadığını öğrenip, kandırıldıklarını iddia etmişken o telefon çalar ve bir müfettişin intihar eden bir genç kızın olayını sorgulamaya geliyor olduğunu öğrenirler. Peki o müfettiş kimdi dersiniz? Bence bu soru herkesin inandığı değerlere göre değişir.
 
Film hakkında benim söyleyeceklerim bu kadar, ben çok keyif alarak hatta bazı yerlerde şok olarak izledim. Umarım bu filmi izlersiniz ve beğenirsiniz. 
 
Filmin Fragmanı İçin:
 
https://www.youtube.com/watch?v=bWvwdxJeYCc
 
An Inspector Calls Imdb Sayfası:
 
http://www.imdb.com/title/tt4271918/
 
Toplam blog
: 31
: 1276
Kayıt tarihi
: 29.04.15
 
 

Işık Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Erken mezun olmuş biri olarak mesleğime henü..