Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '13

 
Kategori
Siyaset
 

Fincancı katırlarını ürkütmek…

Mesele “fincancı katırlarını ürkütmemek…”

Ürküttünüz mü, katırlar başlar tepinmeye ve olanlar olur.

Ne olur?

En azından katırların sırtına bağlanmış olan fincanlar kırılır. Fincanların sahibi bezirgân-tüccar iflas eder…

Fincancı katırları ürkütüldü mü, bir yol Silivri’ye uzar. Diğeri Hastal’a.

Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’si bile zarar görür katırlar ürkünce. O da, garip, Metris’de mekan tutar bir yol: Ucu açık!..

Herkes kendi çapında bu terazinin bir yerinde yer alır.

Diyelim ki, yerel ortamda bazı haksızlıklara, hukuka aykırı girişimlere karşı çıkıyorsunuz; bakın bakalım, fincancı katırları ürküyor mu?

Ürkmüş ise, bezirgan üstünüze gelecektir; doğanın kanunu böyle.

Diyelim ki, demokrasi aşığısınız, gerçek bir yurtseversiniz; hasılı ve özetle pırıl pırıl bir çapulcusunuz…

Özgürlüğe, demokrasiye, bağımsızlığa olan aşkınız sizi Taksim’e götürmüşse eğer, fincancı katırları ne ölçüde ürkmüşse, o kadar biber gazı yiyeceksiniz, pala, sopa, gözaltı ve hatta ölüm!.. Göze alacaksınız!

Ne demişti büyük devlet adamı İsmet Paşa;

- Bir ülkede namuslular, diğerlerinden daha cesur olmadıkça bu çarpık düzen yürüyecektir…

Göze alacaksınız!

Cesaretli olacaksınız.

Mücadele içinde kaybedeceklerinizi düşünüp, ödün vermeyeceksiniz.

Dik duracaksınız!

Ya da sırça köşkünüzde bağdaş kurup oturacak ve fincancı katırlarının sahibi bezirgânla ahbap/ çavuş ilişkileri içinde kendinizi yitireceksiniz.

İnanın, han/ hamam olmadan da mutlu bir hayat yaşayabilir insan.

Boyun eğmeden.

Hak bellediği yolda yalnız gitmeyi göze alarak…

Haksızlıklara, talana, hortuma, avantaya ve türlü çeşitli katakullilere karşı çıkarak yükselir insan…

Ancak bu yoldan giderek derinleşir; sağlamlaşır, çelik gibi olur ruhu…

Dolu dolu yaşamak hayatı… Nasıl mı?

Şöyle diyor Nazım Babamız:

“Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel, en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde…”

İşte böyle!

farukhaksal@gmail.com

www.soruyusormak.com

www.dnm-ler.com

www.akceder.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..