Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '08

 
Kategori
Siyaset
 

Fındık, tütün, pamuk… Cevherler de yer altında beklerler!

Fındık, tütün, pamuk… Cevherler de yer altında beklerler!
 

Eylül’ün dördü olmuş, Tire’nin kurtuluş günüdür, yavaş yavaş gelip de Dokuz Eylül’de düşmandan arınmıştır Türkiye! İzmir denizinde…

Arınmıştı yani…

Sonra sonra neler oldu?

Atatürk’e çok içerlemişler, çekinmişler o dönemler, fırsatını buldukça kusuyorlar zehirlerini, neden Arapça yerine Latin alfabesi, neden Türkçe ezan denendi!

Şapka ve kılık kıyafet devrimine de çok içerlemişler, besbelli, hınçları, kinleri neredeyse diz boyu!

…..

Arınmıştık düşmanlardan, kurulan cumhuriyetin özgüveniyle kimseye müdanamız yoktu!

Tarım alanlarımız vardı, denizlerimiz, boğazlarımız!

Yürekli efeler, yörükler vardı!

Köroğlu’nun akrabaları!...

Tütünümüz, fındığımız, pamuğumuz vardı!

Bankalar kuruluyor, fabrikalar açılıyor, genç Türkiye emeği, çalışkanlığı, zekası ve onuruyla dünyaya parmak ısırtıyordu!

…..

Sektöründe çalıştım, ihracat müdürü olarak, iyi bilirim, tütün, özellikle Ege tütünü, yani bir diğer adıyla İzmir Tütünü dünya tütün piyasasında en değerli tütünlerden biridir!

Özeldir!

“Basma” Yunanistan’ın kaliteli tütünüdür, AB bir kota getirmiş midir acaba, şu an bilmiyorum, bildiğim bizim tütünlerimize gelen kotadır!

Tekel zaten her devlet kuruluşu gibi hantallaşmış bir kurumdu ama ille de British Amerikan Tobacco’ya satmak mı lazımdı?

British American Tobacco, kısaca BAT, dünyanın sayılı tütün şirketleri arasındadır!

Kalifiye çalışır, yaptığım ihracatlardan bilirim!

Ama neden?

Neden bunca kaliteli tütünlerimize kota gelmesini kabul ediyor, tamam Tekel’i feshediyoruz da, neden iyileştirmeyi düşünmedik?

Şark tütünleri Tekel aracılığı olmadan satılamazdı, şu an durum nedir, onu da bilemiyorum!

Müşteri bulurduk, az bir komisyon ile Şark tütünlerini pazarlardık, ihracatçı mutlaka Tekel görünürdü, başka türlü o tütünler ihraç edilemezdi!

Şimdi BAT ve devlet nasıl anlaştı, kotalara genişleme mi getirildi, Şark tütünlerinin ihracı serbest mi bırakıldı?

......

Fındık! Tütün gibi, emek gerektiren ama bir o kadar da piyasası olan bir ürün!

İhraç üstüne ihraç et!

Ama sanıyorum birilerinin işine gelmeyecek!

Her ne özel ve verimli tarım ürünümüz var ise, kotalara tabi tutuluyor!

Oysa üret, pazarla ve ihraç et!

Pamuk öyle…

Eller bata çıka, çizile yarıla toplanıyor, kızgın güneş altında, bebeler yanıyor Bodrum güneşi değmişçesine…

Ama neden ve ille ki neden artıları yerine eksileri topluyoruz?

..…

Yer altı kaynaklarımız da keza…

Kimseye muhtaç olmadan, boyun eğmeden, el etek öpmeden geçinip gidebilecekken, hatta ihraç ettiklerimizle kar sağlayacakken, nedendir bunca eğilmeler?

Hırs, kin, keza kızgınlık!

Birbirlerine diş bileyen karı-kocalar gibi!

Boşan, yok!

Uyum sağla! Ihhhh!...

…..

İthal ürünler için de birkaç söyleyeceğim var: Fransa’nın parfümleri evet muhteşem! Ama mesela ortak bir karar alınsa, yerli ürünler kullanılsa, herkes iyi kötü aynı koksa…

Bu arada elde edilen gelir ile yerli markalar arge çalışmaları yapsa!

Araştırma- geliştirme çalışmalarından sonra daha iyi sonuçlara ulaşsa!

Hani, düşmanlarımız da olmasa…

Hani, boynumuz eğik olmasa, mesela utanmasak yerli malı kullanmaktan, hatta göz önündeki sanatçılar bir el atsalar, örnek olsalar…

Türkiye genç nüfusu, bereketli toprakları, yer altı zenginlikleri ile, izin verildiği ölçüde doğru kullanılacak beyin gücü ile, ki en akla gelmez üçkağıtları yapanlar Türk zekasıdır, birleştiğinde, ne Araplara ne Amerikalılara, ne de AB adı altında Avrupalılara diz çökmek durumundadır, aslında!

Farklı kültürlere açık olmak gerek, kapatalım kendimizi demiyorum, denemez de, ama diz çökmek neden?

Verimli tarlaları, görkemli yalıları satmak niye?

Satacaksan vatandaşa sat, üç kuruş aşağı olsun, hoş alınan o paraların da hali hazırda muhasebesi yapılmadı ya!

Hattı zatında neden satıyorsun?

Tekel’e tanınmayan esnekler, ki şahsen çok iyi biliyorum, kişilerin iyi niyeti kadar, yaptırımlar altında ezilmelerini ve iş kotarmak isteyenlerin çektiği eziyetleri, BAT’ye sattıktan sonra çalışan bir kontrol mekanizması var mı, bilmiyorum! Olduğunu da zannetmiyorum!

Sattık, aldık paraları, oh ne ala!

Amannn… Ne halleri varsa görürler!

…..

Böyle verimli bir topraklarda böyle oyunlar oynanıyor, saklambaç, körebe!

Elim ucu sende!...

Seksek sekerek taşları atıyoruz dışarıya, bilerek!

Mavi boncuklu bilezik karşılığında!

Türkiye’de tütün…

Türkiye’de fındık!... Pamuk…

Cevher… Civan gençler…

Atatürk’ün mavi gözlerine inat mıdır, bir mavi boncuklu bileziğe satıldık!

“Sobe” demeyin, çıkmazlar asla saklandıkları yerlerden, çıkarlarsa da vallaha sizi ebelerler!


Gülgün Karaoğlu
Eylül,04/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..