Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '09

 
Kategori
Tarım / Hayvancılık
 

Fındıkta neler oldu?

Fındıkta neler oldu?
 

FINDIK


Fındık üreticisinin ürününün daha iyi değerlendirilmesi için üreticiler tarafından kurulan Fiskobirlik, üreticinin haklarını korumayı bir kenara bırakalım üreticiyi de devleti de yıllarca soydu, sömürdü. Kendine has bir yönetime sahip, görülmemiş tipik bir yönetim şekli vardı.

Bu kuruluşun serveti çok büyüdü. Yiyicileri de büyüdü; fakat üreticinin ürünü daha iyi değer kazansın diyen yoktu. Yıllarca, üreticiden aldığı fındıktan yurt dışına bir gram fındık bile ihraç etmemişti. Üreticiden aldığı fındığı düşük fiyattan alıyordu, kesintileri de cabası. Tüccardan aldığı fındığı ise yüksek fiyattan alıyordu. Sonra bu ürünün bir kısmı depolardan nasıl oluyorsa eksiliyordu! Bir kısmını da düşük fiyattan yine tüccara satıyordu; çünkü ihale yaptığında tüccar biliyor ki FİSKO bu ürünü kendisinden başkasına satamaz. O da insafına, düşük fiyattan alıyordu. Geri kalan kısmı da depolarda çürüyordu.

Bakınız bir örnek vereyim: 2006’da, piyasada kabuklu fındığın ortalama fiyatı 5 TL civarında iken Ordu’da bir tüccarın Fiskobirliğe 3000 ton kabuklu fındığı 9, 75 TL den, diğer bir tüccarın ise, 2500 ton fındığı 10 TL den sattığının belgeleri mevcut. Sonra FİSKO ihale yapıyor elindeki fındığı satmak için. Dış piyasaya süremediğinden iç piyasaya, yani tüccara vermek zorunda fındığı. Kaçtan dersiniz? 3, 5- 4 TL den. Şimdi gelin sizler karar verin!

Bu yıllarca hep böyle olmuş demek ki. Hesabı soracak olan kim? Üretici. Ama nasıl soracak ki? Ne o bilince sahip ne de oynanan oyundan haberi var. Delegeler ve yönetim sessizce işi yürütüyor. 15 milyar ile 500 milyon arasında bir aylık gelir dağıtılıyor yönetimdekilere. Üretici uyutuluyor. Biraz sivrilik yapan olursa, bir yemekle ve diline de biraz bal çalınarak o da sindiriliyor. Öyle herkes hesap soramıyor zaten. Denetim mekanizması da bir şekilde hallediliyor demek ki, sistem yıllarca böyle sürüyor. Her hükümet fındığa sürekli kaynak aktarmak zorunda kalıyor. Aktarmazsa oy kaygısıyla yapmak zorunda kalıyor. Devlet sürekli zarara uğratılıyor.

Bunu gören 57. hükümet güzel bir adım attı ve daha önce yarı özerk olan bu Fiskobirlik’i tamamen özelleştirdi. Hükümet bu kararı alırken de yönetimin görüşünü alarak özelleştirdi. Fiskobirlik’in devlete olan 97 trilyon borcunu da sildi. Devlet tamamıyla FİSKO’DAN elini çekmiş oldu. Bundan sonra artık, FİSKO devleti daha fazla sömüremedi. Hazır kurulu tezgâhını çeviremedi. Sonra çeşitli kılıflar altında feryat koparmaya başladılar. 57. hükümet zamanında işin boyutu sezon sebebiyle belli olmamıştı. İş başına AK Parti gelince kabak onun başına patladı.

Fiskobirlik yeni gelen hükümetten yine eskisi gibi çeşitli şekillerde para kopartırım diye düşündü. O günkü yönetimin başında olan CHP yanlısı Sn. Salih ERDEM de o yıl fındık taban fiyatını bir miktar fazla açıkladı. Aldığı ürünün ödemesini yapamayınca da; “Hükümet bize destek vermiyor ki biz de üreticinin bedelini ödeyelim.” dedi. Zaten sen özelleşmişsin, 97 trilyon borcun da silinmiş, daha ne bekliyorsun? O günkü hükümetle görüşerek yapmışsın bunu. Git elindeki fındığı sat, öde üreticinin ürün bedelini. Bunu beceremedi.

O sıra, bir taşla iki kuş vuracağını zanneden Salih Erdem ve ekibi, kendisi CHP yanlısı olduğundan iktidarı yıpratma politikası gütmeye kalktı. Ama AK Parti buna göğüs gerdi ve TMO aracılığı ile fındığı almaya başladı. Fındığı da milli ürün ilan ettiler. O sıra bütün kabahat, yönetim başkanı olan Sn. Salih Erdem’in başına yıkıldı. Sonra seçim yapıldı, yönetimin başına MHP yanlısı olan Sn. Pamuk getirildi. Yine değişen olmadı. Son olarak da AK Parti yanlısı geldi, yine değişmedi. Nasıl değişsin ki? Yiyiciler sessizce altta sinmiş. Kim bunlar? Tüccarlar. Kurumun aynı zamanda ortakları ve yönetim kurulu üyeleri. Derken FİSKO artık ürün alamadı ve mal varlığını satıp geçinmeye başladı.

Üretici tamamıyla tüccarın eline kaldı. Tüccar da tek el olduğundan istediği fiyattan ürünü almaya başladı. 4–4, 5 TL arasında üretim maliyeti olan fındığı 1–2 liradan almaya başladı. Bazı üretici ürünü toplarken işçi parasını bankalardan kredi çekip ödemeye başladı. Bazıları ise fındığı bahçede bıraktı.

AK Parti hükümeti TMO aracılığı ile üreticiyi destekleme adı altında fındığı almaya başladı. Üreticiyi tüccardan korumak istedi; fakat hükümete bilgi eksik ve yanlış ulaştı ki birincisi fiyatı düşük tuttu, ikincisi yanlış politika ile yine büyük bir tezgâhla tüccar malı götürdü.

TMO randımanı ortaya koydu, % 40 randımanın altındaki fındığı almadı. Tezgâhı hazırlayan tüccar üreticinin 50 randımanlı fındığını bile zaman zaman 40 randımanın altında gösterdi ve almadı. İtiraz eden olduysa da başaramadı. Üretici bu fındığı tüccara vermek zorunda kaldı. Tüccar aynı fındığı götürüp aynı TMO ya yine o kişinin karnesi ile teslim etti. Tüccar üreticinin sırtından para kazandı. Bazıları ise yüksek randımanlı fındığı düşük randımanlı fındıkla karıştırdı, yine TMO ya sattı. Bazıları ise, bir kamyon fındığın belli torbalarında randıman aldırdı diğer torbalara dokundurulmadı. Böyle değişik tezgâhlar oynandı. Hatta Samsun’da bu tür olaylardan dolayı 36 kişiyi gözaltına aldılar. Sanırım şu anda soruşturma sürüyor.

Vatandaşın bu feryadını milletvekilleri duymazlıktan geldiler. Kulak tıkadılar. Muhalefeti de iktidarı da sustu; çünkü işin içinde büyük rant vardı. Fındık aynı zamanda sadece tarım ürünü değil sanayi ürünüydü de.

Oysa yapılması gereken neydi?

1. Eğer hükümet destekleme alımı yapıyorsa, buna randıman sınırı koymamalıydı. Kimin fındığı hangi randıman geldiyse o randımandan ücretini ödemeliydi. Tüccarın eline düşürülmemeliydi.

2. Hükümet alt kadrolarıyla Fiskobirlik’ini yeniden yapılandırıp, kendi ayakları üzerinde duracak hale getirip o yönetimden kurtarmalıydı. Üretici ürününün bedelini rahatça almış olurdu. Sorun ortadan kalkardı.

 
Toplam blog
: 358
: 1023
Kayıt tarihi
: 03.09.08
 
 

  Ne elimde garantim var ikinci bir soluğu almaya Ne aklım erer dünyayı yıkıp ta yeniden ya..