Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '07

 
Kategori
Bayramlar
 

Firari dana

Firari dana
 

Kendimi firari bir dana gibi hissediyorum bugün. Hani her Kurban Bayramında televizyon haberlerinde görürüz ya, celeplerin ya da sahiplerinin elinden kaçıp kurtulmaya çalışan kurbanlık isyankâr danaları... Bu bayramda ben de onlar gibiyim. Kaçıp kurtulmak istiyorum her şeyden. İnsanlardan, âdetlerden, zoraki bayramlaşma ritüellerinden, sabahın köründe kapıyı çalıp uykumdan alıkoyan bayram harçlığı peşindeki çocuklardan, kurban etinden pay getiren komşulardan…

Hem kendim kaçıp kurtulmak istiyorum hem de hiç değilse kasabın elinden kaçıp nereye gideceğini bilmeden kendini yollara vuran bir dananın, bir koçun ya da cinsi ne olursa olsun bir kurbanlığın gerçekten kurtulmasını istiyorum.

Haberlerde izliyorum. Hayvancağızlar kaçıyor ama cezaevinin duvarlarını aşıp ikinci güvenlik çemberindeki tel örgülere takılıp yakalanan mapuslar gibi çaresiz bir firar bu… Eninde sonunda bir şekilde yakalanıyorlar. Dizleri satırlanarak, boyunlarına kement atılarak ya da çıkmaz bir sokakta kıstırılarak kaderlerine teslim oluyorlar. Bugün izlediğim haberde bir dana börekçi dükkanına girdi; o hengâmede masadaki bir tabaktaki böreğin tadına bakmadan da edemedi. Ama en nihayetinde börekçinin çırağına yakalanıp sahibine teslim edildi. Sanki yakalanan benmişim gibi acıdım gerçekten…

Kurban bayramları oldum olası pek de sevimli gelmez bana. Bu bayrama ilişkin bütün hatıralarım karmakarışık… Hafızamı ne kadar zorlarsam zorlayayım tek hatırladığım, evimizin avlusunda önce birkaç gün besleyip sonra da kestiğimiz kurbanlar; onların boğazlandığı andaki görüntüleri.. Kesilen şahdamarlarından fışkıran kanın kokusu ve sesi, üçü birbirine bağlanıp biri serbest bırakılmış ayaklarının çırpınışı, dünyaya ve başına gelenlere inanmazcasına alabildiğine açılan güzel gözleri… O kurbanın etinin lezzetinin hiçbir zaman kasaptan satın alınan etin tadına benzemeyişi… Sert, yavan… Hepsi bu kadar işte…

Bu bayram ben de firar ettim bayramdan. Her şeyden. Memleket yolculuğundan, akraba ziyaretlerinden, misafir kabul etmekten, kurban etinden ızgara yapmaktan; her şeyden.

Kimseye bayram tebriği göndermedim. Mail ya da cepten mesaj atmadım. Annemin, ablamın, abimin bayramlarını kutladım. Küçük kardeşlerimin telefonlarını bekliyorum. Blog arkadaşlarımdan bende telefon numarası olan, bana mesaj atan arkadaşlarıma mesaj yazmaya üşendim, arayıp bayramlarını kutladım.

Arife günü öğlene kadar çalıştık. Çıkışta o kadar feci bir trafik vardı ki eve tam üç saatte gelebildim. Bu üç saatin iki saat kırk dakikasını da yürüyerek geldim. Yaklaşık iki kilometrelik bir yolum kalmıştı ki bacaklarım iflas etti. Otobüs bekledim. Sonunda geldi. Gelen otobüs benim işyerinden çıktığım saatlerde gelmesi gereken otobüstü. Yani durakta otobüs beklesem de eve yine üç saatte gelebilecektim. Beklemedim, yürüdüm ama o kadar uzun bir yürüyüş oldu ki, bacaklarım şu an yorgunluktan kaskatı kesilmiş durumda; adım atmakta zorlanıyorum.

İstanbul’a bugün hava kapalı ve soğuk.Yani hiç de insanı dışarı çıkmaya özendiren bir hali yok. Ben de çıkmadım. Öğlene kadar yorgunluktan mecburen yattım. Kahvaltıdan sonra, dün evde kapalı kalmaya tedbiren aldığım mizah dergilerini okudum. Biraz Milliyet Blog’a takıldım. Hemen hemen bütün blogların ilk paragraflarını okudum ama kendimi veremediğim için sonraki paragraflara geçemedim. Gün akşama doğru dönerken dolaptaki biraları açtım. Biraz çakırkeyif oldum ama yetmedi, ben de yenilerini almaya çıktım. Evde birikmiş şişeleri verip yerine yenilerini aldım. Bugün evden ilk çıkışımdı bu… Büfeciyle bayramlaşmam da gerçek kişilerle ilk bayramlaşma… Olsun; yine de çok kötü bir gün sayılmaz. En azından tatiliz!

Bu bayram hiçbir blog dostuma mesaj da atamadım. Dün son dakikaya kadar yoğun biçimde çalıştım. Çıkışta anlatmaya çalıştığım gibi ulaşabildim eve… Gelince de bir şeyler atıştırıp uzandım. Öylece uyuyakalmışım. Bugün gelen mesajları cevaplamadan yayınladım. Zaten bu blogu yazmamdaki esas neden de cevap veremediğim o arkadaşlara buradan toplu bir bayram kutlaması mesajı vermek. Blog kategorisinde yayınlamam da aynı neden yüzünden….

Başta bu bayramda bana mesaj gönderen blog arkadaşlarım, hepsi de birbirinden değerli, Beenmaya, Murat Ertaş, Tijhal, Aycan-zmr, Okan Tınmaz, Erol Aslan, Sema Çürük, Yusuf Aysan, Akar, Sema Güzel, S. Aydın -ve tüm ailesi-, sevgili Latif abim ve Ahmet Yılmaz dostuma çok çok teşekkür ediyor, hepsinin bayramlarını gönülden kutluyorum. Ayrıca bana mesaj yazsın yazmasın tüm blog dostlarımın, okurlarımın ve tüm editörlerimizin bayramlarını tek tek kutluyor, iyi bir tatil geçirmelerini diliyorum.

Ayrıca bütün firari danalara da bol şans diliyorum. Ancak çoğu kesilmiştir çoktan.

Not: "Otobya" hikayem devam edecek. Bayram dolayısıyla ara verdim ama ikinci bölüm kafamda hazır...

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..