Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Fırtınalar artarak devam edecek, küresel ısınmanın kaçınılmaz sonu

Fırtınalar  artarak devam edecek, küresel ısınmanın kaçınılmaz sonu
 

        

 İklim değişimi ve buna bağlı olarak yaşanan ekstrem hava olayları günlük hayatımızda sık sık karşılaştığımız bir durum haline geldi.

 İnsan faaliyetleri sonucunda, bir çeşit ilişkiler bütünü olan çevrede, kendine özgü nicelik ve niteliklerinde meydana gelen değişimler sonucunda bir takım sorunlar meydana gelmektedir. Sorun, doğanın ilişkiler ve dengeler sisteminin zorlanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Dengeler sistemi, karşılaştığı yeni sorunları kaldıramaz düzeye geldiği zaman, yani doğa kendini yenileyebilme özelliğini yitirmeye başladığı anda kirlenme diye adlandırılan dengesizlikler oluşmaktadır. Bu durumda, insanın doğa üzerindeki sonsuz beklentileri sonucunda doğal kaynaklar ya tahrip olmakta ya da hızla tükenmektedir.

 Kirlilik insan yaşamını, ekolojik sistemdeki dengeleri, yaşam koşullarını ve kültürel değerleri zarara uğratan, hava, su ve topraktaki fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerde istenmeyecek şekilde meydana gelen değişikliklerdir. Kirliliğin sürekli arış göstermesindeki en önemli etken ise, insan nüfusunda ve tüketimde meydana gelen artıştır.

Fosil yakıtların yoğun olarak kullanımı, orman arazilerinin ve bitki örtüsünün yok edilmesi, yaşanan hızlı ve çarpık kentleşme sonucu dünya atmosferi daha fazla ısınmakta ve buna bağlı olarak iklim değişimleri yaşanmaktadır.

Küresel iklim değişimi, küresel ısınma sonucunda, diğer iklim öğelerinin de etkilenmesiyle iklimin, dünyanın uzun jeolojik devirlerinde yaşananların aksine, son 15–20 yılda olduğu gibi normalden çok kısa bir dönemde hızla değiştiğini ifade eden bir kavramdır. İnsan faaliyetleri, gezegenin iklim koşullarını yavaş; ama kalıcı ve tehlikeli bir şekilde değişikliğe uğratabilmektedir.  Meydana gelecek değişimlerin boyutları ve sonuçları hakkında kesin tahminler yapılamamasına rağmen, insanlığın bu değişimden ciddi zararlar göreceği öngörülmektedir.

Hava sıcaklıklarının sürekli yükselmesi, yaşanan sıcak gün sayılarının artması, daha yüksek hava soğukluğu, tüm kara alanlarında azalan don yaşanan gün sayısı, önceden öngörülmeyen doğa felaketlerinde artışların yaşanması, yaz aylarında artan kuraklık, tropikal kasırga, hortum ve benzeri felaketlerdeki artış, muson yağmurlarının düzensizleşmesi küresel ısınmanın göstergeleridir.  Yirminci yüzyılda deniz seviyelerinde meydana gelen yükselmelerin en önemli sebebini, dünya yüzeyinde bulunan buzulların kütlelerinde meydana gelen azalma oluşturmaktadır. Özellikle karasal alanlarda bulunan buzul kütlelerinde meydana gelen azalmalar deniz suyu seviyelerinin yükselmesine etkide bulunmaktadırlar.

Fosil yakıt kullanımı ve hızlı sanayileşme ısınmaya neden olan iki temel faktördür. Ormansızlaşma ve çarpık kentleşme ikinci derecede etki eden faktörlerdir. Verimsiz taşıtlar, kirletici sanayiler ve yalıtımsız binalar yüzünden CO2 emisyonları sürekli artmaktadır. Küresel ısınma etkilerini yavaşlatmak için olmalıdır.

İklim araştırmaları konusunda yapılan modellemelere göre, 2100 yılı için sera etkisi nedeniyle, dünyada ortalama sıcaklık artışı 4,2 0C ve kutuplardaki artışın ise 8,4 0C olacağı tahmin edilmektedir. Bunun sonucunda Grönland’da eriyen buz kütlelerinin dünya deniz seviyesini 17 cm yükselteceği hesaplanmıştır. Grönland buzulunun erimesi sonucunda, Pasifik Okyanusu’ndaki tuz farkı değişecek ve böylece dünyanın değişik yerlerinde sıcaklık değişimleri yaşanmaya başlayacaktır.  Küresel ısınmanın ve buzulların erimesinin okyanuslarda ısı transferine yol açarak, Kuzey Amerika ve Avrupa’yı mini bir buzul çağına taşıması olasılığının incelenmesi amacıyla, 2004 yılında Pentagon tarafından bir araştırma yaptırılmıştır. Araştırma sonucunda, iklim değişikliğinin, gezegenimizi anarşiye sürükleyebileceğini belirten bir rapor yayınlanmıştır.

Ülkelerin, giderek azalan gıda, su ve enerji kaynaklarını savunmak için her türlü yola başvurmaları muhtemeldir. Ayrıca yeterli önlemler alınmazsa, yerküredeki doğal çevre, insan taşıma kapasitesini önemli ölçüde düşürebilecektir. Raporda, 8200 yıl önce yaygın bir ekin bozulması, kıtlık, hastalık ve toplu göçlere neden olan ani iklim değişikliğinin, yakın gelecekte tekrarlanabileceği belirtilmiştir.

Dünya ikliminin değişim gösterdiği ve bu değişimin dünya için tehlikeli sonuçlar meydana getirdiği ve getirmeye devam edeceği bilim adamlarınca saptanan ve kabul edilen bir gerçektir. Bilim adamları arasında, fosil yakıt kullanım miktarlarının azaltılması gerektiği konusunda bir konsensüs sağlanmıştır. Dünya enerji tüketimi, değiştirilmeden fosil yakıt ikameleri ile sorunlara çözüm bulunabilir. Fosil yakıt ikameleri konusunda önerilen alternatifler ise, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerjidir. Ancak yenilenebilir enerji kaynakları konusunda ekonomik rekabet gücü gibi henüz tam olarak aşılamayan bir takım problemler bulunmaktadır. Nükleer enerji konusunda ise, nükleer atıkların yok edilmesiyle ilgili problemler söz konusudur.

İklim değişimi, sorununun ortaya çıkmasında en önemli neden sanayileşmeyle birlikte yoğun olarak kullanılmaya başlanan fosil yakıtlardır. Bu sebeple sorunun ortaya çıkmasında birinci derece de sorumlu olanlar gelişmiş ülkelerdir. Sanayileşmiş ülkelerin sorunun çözümüne olan katkıları ise, yalnızca araştırma, kamuoyunu yönlendirme ve küresel yasal çerçeve oluşturma girişimleriyle sınırlı kalmış, uygulama ya da bunun ötesinde bir şeyler yapılması ise genelde gelişmekte olan ülkelerden beklenmiştir.  Öncelikli hedefleri kalkınma olan gelişmekte olan ülkeler ise, kalkınmalarını tamamlamadan ya da belirli bir refah seviyesine ulaşmadan çevreyi korumalarının mümkün olmadığını belirtmektedirler.

İklim değişimi, gündelik hayatımızda artık hemen hemen her gün birkaç haberle, karşı karşıya kaldığımız bir konudur. Ancak gündelik hayatımızda alıştığımız imkânlardan çok da fazla özveride bulunmak istemediğimizden ve tüketim alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyor olmamız nedeniyle konuyu çok fazla önemsememekteyiz. Bireysel olarak iklim değişimi konusunda üzerime düşen görev ise, enerjiyi daha bilinçli ve verimli kullanmak ve israftan kaçınmaktır.

  Yapılan değerlendirmelere göre, iklimin bir miktar daha ısınması muhtemeldir. Ancak ısınma ne kadar fazla olursa, sonuçları da o oranda korkunç olacaktır. Bu nedenle emisyonlardaki artışı azaltmak için alınacak her türlü önlem hayati önem taşımaktadır. Unutulmaması gerekir ki insan uygarlığının ortaya çıkmasının en önemli nedeni, son birkaç bin yıl içindeki iklim sisteminin nispeten istikrarlı olmasıdır.

 

Kaynakça:

 Atagündüz G, 2001, “Dünya İklim Modelleri ve İklim Değişim Hızını Yavaşlatacak Bazı Tedbirler”, Türkiye 3. Enerji Sempozyumu, “Küreselleşmenin” Enerji Sektöründe Yapısal Değişim Programı ve Ulusal Enerji Politikaları, 5–6–7 Aralık 2001, Ankara, s.253–262.

Çepel N., 2003, Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri, TÜBİTAK Yayınları, Ankara

Türkeş M.,2005,  İklim Değişikliği Politikaları”,

Kadıoğlu M., 2001, Bildiğiniz Havaların Sonu Küresel İklim Değişimi ve Türkiye, Güncel Yayıncılık, İstanbul.

 

 
Toplam blog
: 432
: 6177
Kayıt tarihi
: 08.10.06
 
 

Med cezir içinde kafasına estiği gibi yaşayan bir havva kızı birazcık kağıt kalem aşinalığı olmas..