Fırtınalar engel değildir!

Küçük teknesiyle yalnız yaşayan ve avlanan yaşlı adam, seksen dört gündür tek bir balık bile tutamaz. Kırk gününü bu adamla eli boş dönerek geçiren, yanında yardımcı olarak çalışan küçük bir çocuk vardır. Çocuğun ailesi bu kör talihli adamın yanından oğlunu alıp, daha çok balık yakalan başka bir tekneye verir. Ancak çocuk, bu yaşlı adamın boş dönüşüne üzülür ve bulduğu her fırsatta, eski ustasının yanından ayrılmaz.

 

Yaşlı adam, kendine güvendiği, herkesin kayıkları ile okyanusa açıldığı bir sabah çok uzaklara gitmeye karar verir. Gulf Stream ya da Körfez Akıntısı diye de bilinen, uçsuz bucaksız okyanusta, küçücük teknesi ile dev bir kılıçbalığı ile mücadeleye başlar.

Yaşlı adam, altı buçuk metrelik bu dev balık için; günlerce kendisi ile konuşarak, fiziksel olarak sahip olduğu bütün yara ve acılarına inat;  gücünden, direncinden, onurundan, dalgalarla savaşmaktan vazgeçmez. Aslında inançsız olduğunu söylemesine rağmen, dualara da sığınarak kendine güç katar.

 

Evet, artık balığı haklamıştır. Ancak yol boyunca konuştuğu, alıştığı, sevdiği, ölümüne üzüldüğü balığını taşıyıp kıyıya dönmek kolay olmamıştır. Köpek balıkları ile mücadelesi başlar ve kıyıya dönebildiğinde, kılıç balığının sadece iskeleti ve kuyruk kısmı kalmıştır. Bu haliyle bile o günkü birkaç turistin dikkatine çekmeyi başarır.

 

Dönüşünde; yatağında yarı baygın uyurken, yaralı ellerini, perişan ustasını gören küçük çocuk ise, yaşlı adamla gözyaşlarına engel olamadan gurur duyar...

 

Nobel Edebiyat Ödülü ve yanı sıra birçok ödülü toplayan Ernest Hemingway’ in Yaşlı Adam ve Deniz eseri, 1958 ABD yapımı bir film olarakta uyarlanmıştır.

Bu eserin en kısa özetini Alfred Capus sözleriyle noktalandırmak isterim:

 

Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun; martı sevdiği denizden ASLA vazgeçmez!