Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '16

 
Kategori
Tarım / Hayvancılık
 

Fiskobirlik pazarda etkili olmadan fındıktaki sorun bitmez

Fiskobirlik pazarda etkili olmadan fındıktaki sorun bitmez
 

 Karadeniz bölgesi denilince tarımsal üretimde ilk akla gelen fındık üretimidir. Başta Giresun olmak üzere Ordu, Trabzon ve Rize olmak üzere Karadeniz Kıyısındaki tüm illerde fındık bahçelerine rastlarsınız. Karadeniz’in en eğimli yerlerinde bile fındık bahçelerini görebilirsiniz. 650.000-1 milyon ton olan dünya üretiminin %70’inin ülkemizde üretildiğini görürsünüz.

Tabii bu üretimin %91’i Avrupa ülkelerinde ve bununda %80’i çikolata ve şekerleme sanayinde kullanılmaktadır. Ülkemizde tüketim miktarı ise oldukça düşüktür. Toplam üretimin sadece %11’i yurtiçinde tüketilmektedir. 2014 yılı itibariyle Dünya üretimi 660 bin ton iken Türkiye üretimi 412 bin tondur.  Tüketim ise 75 bin tondur. Üretimde ülkemizi Bizi İtalya, ABD ve Azerbaycan izlemektedir.

Bölgemizin ve ülkemizin geleneksel ihraç ürünü olan fındıkta nedense yıllardan beri tartışmalar bitmez ve devam eder. Bölgede üreticisinden sanayicisine kadar hiç kimse durumundan pek memnun görülmez. Üretim az olduğunda da çok olduğunda sorunlar bitmez. İhracat devam eder, birileri pazardan nemalanmayı sürdürür. Dünyada bu işi yapan büyük bir kısmıda Avrupa’da yer alan çevrelerin adamları aracılığıyla pazardaki durum çok yakından takip edilir. En çok üretim yapan ülke olarak maliyetlerden çok dış pazarları yönetenlerin etkisi ile pazarda fiyat oluşur. 

Aslında düşük fiyat hem ülkenin hem de ülkedeki tüm paydaşların aleyhinedir.  Ülkenin en kıymetli ve üretimde hâkim olduğumuz ürün değerinin çok altında ihraç edilir. Çünkü pazarın ve fiyat oluşumunun dışarıdan destekli aktörleri üreticinin pazardaki zayıflığını çok iyi kullanır. Dünya üretiminin sadece %20’sini yapan diğer ülkelerde artan fındık üretimi, badem ceviz gibi alternatif denilen ürünlerdeki gelişmeler öne sürülür. Sonuçta en uygun fiyatı bulan Avrupalı alıcılar ürünümüzün büyük bir kısmı istedikleri fiyattan alırlar. Bazen iyi fiyat bulduğunu düşünen çiftçi çoğu kez düşük fiyata ürününü satar onun fiyat beklentisi piyasanın insafına kalmıştır.

Üreticilerin haklarını savunan mesleki örgüt olan yöredeki ziraat odalarının çabaları sadece lobi yapmak, hükümeti bilgilendirmek ve politika önerileri yapma düzeyinde kalmaktadır. Bu durum pazarda sürekli bir istikrarın sağlanmasında yeterli ve etkili olamamaktadır. Zaten yıllardan beri sorunun çözülememesinin temelinde pazarda fiyat oluşumunda büyük çoğunluğu küçük çiftçi olan üreticinin etkili konumda olamaması gelmektedir. Fındık üretimini Güney Kore’deki kırmızı ginseng üretimine benzetmek mümkündür. Dünyadaki Kırmızı Gingseng üretiminin %80’i bu ülkede yapılmaktadır. Güney Kore hükümetinde sağladığı kolaylıklarla Kore Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği sahip olduğu yatırımlarla gerek üretim ve pazarlama konusunda çalışmalar yürüttüğü gibi kalite ve ARGE konusunda da azami titizliği göstermekte, ürünün iç ve dış pazarda değer fiyattan satılmasını sağladığı gibi pazardaki marka yerinin korunması için çalışmalar yürütmektedir.

Kim ne derse desin Türk Fındığı bir markadır. Ne yazık ki sanayi ve ticaret kesimi fındık pazarlamasındaki sorunları bugüne kadar çözememiştir. TMO’nun da zaman zaman kamu adına pazardaki düzenleyicilik rolü oyması olumlu olmak ile birlikte sürdürülebilir değildir. Geçmişteki gazete başlıklarını incelediğinizde de göreceğiniz gibi yatırımları ve çalışmaları ile dünyanın sayılı kooperatifleri arasında gösterilen Fiskobirlik’in pazarda etkili çalışmalar yapmakta ve çiftçinin haklarını korumakta idi. Ancak işine gelmeyen çevrelerin kooperatifleri pazardan silmek için yaptıkları kötü propaganda ile siyasi baskılara ve yanlış politikalarına kurban edilmiştir. Yönetimlere baskılar sonucu hatalı pazarlama ve fiyat politikaları izlenmiş, gereğinden fazla istihdam kooperatifleri borç batağına sürüklemiştir.  Fiskobirlik’in pazardaki ağırlığı azalırken pazar özel sektöre bırakılmıştır. O günlerde Fiskobirlik’in kapatılması bile istenmiştir. İşin ilginç yanı o günlerde Fiskobirlik’e karşı duran birçok özel sektör kuruluşu da zaman içinde dayanamayıp piyasadan çekilmiştir. 

Bugün fındık fiyatlarında yaşanan dalgalanma ve üreticilere ürününü satma dayan demek yeterli değildir. Hele günümüzdeki ekonomik koşullarda bu hiç mümkün değildir. Zaten bu yöntemde sadece geçici bir yara bandıdır. Üreticinin karşısında duran piyasa ekonomik gücü yüksek yabancıların elinde oynattığı piyasadır. Bunun karşısına güçlü bir sermaye yapısı ile çıkmak dışında çıkış yolu yoktur. Fiskobirlik’in gücünün azalması başta bölge olmak üzere ülkeye zarar vermiştir. Kırsal alanda kalkınmanın tek yöntemi olan kooperatifler başta Amerika, kanada ve İngiltere olmak üzere gelişmiş ülkelerde kooperatif bankaları ile desteklenirken ülkemizde özel bankaların insafına terkedilmesi düşündürücüdür.

Fındıkta dünü ve bugünü iyi değerlendirmemiz gereklidir. Fiskobirlik’e verdiğimiz zarar sonucu neleri elde ettiğimizi neleri kaybettiğimizi iyi hesaplamamız lazımdır. Yıllarca fındık üretim alanlarını adım adım kontrol eden, tahmin ve maliyet çalışmalarında yer alan, iç ve dış pazardaki gelişmeleri takip eden, özelleştirme ve kooperatifçilik politikalarını izleyen ve değerlendiren, hükümetlerle yapılan bazı görüşmelerde yer alan bölgenin bir insanı olarak bugünkü tabloyu üzülerek izliyorum. O günkü gazete başlıklarını ve TZOB Başkanı rahmetli Osman Özbek ve halen hayatta olan ayni Erol Baraz’ın direnişlerini hatırlıyorum. O dönemki Ziraat Odası Başkanları ve kooperatifçilerin mücadelesini düşünüyorum. Fındıkta istikrar için çiftçinin sahipleneceği ve yöneteceği Fiskobirlik’in güçlenmesinden başka çözüm yolu olmadığını görüyorum. Fiskobirlik pazarda etkili olmadan fındıktaki sorun bitmez diyorum.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..