Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '13

 
Kategori
İzmir
 

Fıstıklar yere atılmayınca, biranın tadı yok !

Fıstıklar yere atılmayınca, biranın tadı yok  !
 

İzmir Körfesinde akşam...


İzmir, son siyasi açılımlarla gerim gerim gerilirken, başta Diyanetin attığı çimdiklerden sonra, “nedir bu İzmir’in ayrıcalığı” diyenlerin çoğaldığı bu ortamda, onlara inat İzmirli, biracılığa soyundu şimdi.

Karşıyaka İskele karşısındaki sıraya birahanelerde K.Yakalı, “ebelek gebelek” laflara bakıp bakıp, “Çeeek bir Arjantin!” diye kükreyerek geçmişe, geleceğe meydan okuyor. “Nereden inceyse, oradan kopsun” diyor.

Kendisine “gavur” diyenlere neden kızmaz İzmirli? Çünkü herkes  “gavur” olamaz. Bayrağı, vatanı, hürriyeti medeniyeti ve Atatürk’ü sevmektir İzmir’in gavurluğu.

Bunlar işi o kadar ileri götürdüler ki, “ Yavuklun var mı? “ diye sorma cüretini gösterdiler. Sana ne benim  flörtümden?  “Hangi aralıklarla namaz kılıyorsun” diye de dayatıyorlar. Sana mı kaldı? Sen kimsin benimle vicdanımın arasına girecek? Gel de anlat!

Şimdi sinirlenme zamanı değil. Güneş de fena yakmağa başladı artık. Gölge bir yerde, ayaküstü de olsa, şişeden, kutudan fark etmez. Bir fırt çekince, kanınızın köpüklenerek soğuduğunu hissediyorsunuz.

Eşlik eden, sevgilinizse, deme gitsin! Ne yıldız, ne Ufo gözükür adamın gözüne. O’nun peltek peltek konuşmalarını, keyifle izlersiniz. Baş başa, can cana olursunuz. Göz bebekleriniz birbirine değer, fena mı? Bir bulut içinde yüzersiniz.

İzmir’in Karşıyaka’sında, vapurdan çıkınca karşıda,  sıraya birahaneler var demiştik. bir çok birahane görürsünüz. Dalın bir tanesine. Oturun bir masaya. Etraf pırıl pırıl. Ana caddeden arabalar akarken, yayalar da burnunuzun dibinden şen şakrak, güle oynaya geçmektedir. “Çeeeek, bir Arjantin!” İlk yudumda, yorgunluk biter.

İstanbul Beyoğlu’nda “Otomatik” diye bir birahane vardı. Tezgâhı yarım ay şeklindeydi. Herkes birbirini görürdü. Kim bira söylemişse, Şengül Usta bardağı öyle bir fırlatırdı ki, herkesin önünden kayarak geçer, gelir gelir, tam sizin önünüzde dururdu. Mesafeye göre fırlatılan bardak, ne devrilir, ne başkasına gider ne de yoldan çıkıp devrilirdi. Yere kaygandı.  Tezgâh kenarları yüksekti. Birileri şimdi de yapsa ya böyle şeyler…

Bir de “Yerde fıtık” modası  çıktı. Yiyorsunuz fıstıkları, yerlere atıyorsunuz. İşte bu mekanlar çok tuttu. Taklitleri de çıktı. Bu işin mucidi  Sermet Bekiroğlu.  “Herkes bizden  kopya etti. Kapanın elinde kaldı.” Diyor.  kabukları yere  atıvermen, “sere serpelik” duygusunu artırıyor. Onda bile bir  serbestiyet  bulup rahatlıyorsunuz. Bir nevi “terapianlayacağınız.

Hele bir de “ Çeeek bir Arjantin” dediniz mi, mesele yok!

Dudaklarda gezinen , köpüğü parlayan bira bardağı. Tek başınasınız, veya sevdiğiniz bir ahbabınız veya sevgilinizle iseniz, akan biralar da durur, trafik de durur, Dünya da durur. Ama, inecek olan olmaz. İnse, biranın zevki kaçar. Zira ısınır dönünceye dek! Öyleyse, "Çeeeek bir Arjantin, köpükleri taşsın!"

Ört ki, ölem!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..