Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Fitili kim ateşledi?

GS için yapılmış; açılış maçı Ajax gibi bir kulüple oynanmış statta yaşanan protesto, yönetenlerin kimyasını bozmuş görünüyor. Bir yanıyla futbol gibi seyircisi ‘apolitik’ olmakla itham edilen topluluğun istenildiğinde ne kadar politize olduğunu göstermesi; öte yanıyla demokrasimizin düzeyini göstermesi açısından ‘ıslıklı protesto’ tartışmaları süreceğe benziyor. Hükümet kanadının “nankörlük”le, Adnan Polat’ın “provakatörlük”le suçladığı protestocuların organize oldukları iddiasının da altı çiziliyor. Bütün bu olup bitenlerin arka planına bakıldığında, “futbol asla sadece futbol değildir” diyen Simon Kuper’, bir kez daha haklı çıkıyor. 

Önce GS’den başlayalım. UEFA Kupası kaldırmış bir takımın flaş transferlerle dokusunun bozulmasının ardından yaşanan başarısızlık, takımıyla özdeşleşmiş seyirciyi çileden çıkarmaya yetiyor. Hele hele rakip takım taraftarlarının “Bank Asya’da başarılar” gibi göndermelerine maruz kalmak, gündelik hayatında karşılaştığı zorlukları aşmakta zorlanan seyirciyi, takımının başarısızlığında çılgına döndürüyor. Palyatif transferlerle takımı deneme tahtasına çeviren Polat’ın, çıkışı, Ali Sami Yen’i TT Arena’ya taşımakta görmesi, GS taraftarını tatmin etmediği biliniyor. Protestolar, bir yanıyla, Türkiye’nin tartışmasız en iyi futbolcusu konumundaki Arda’nın alt yapıda yetiştiği gerçeğini göz ardı eden GS yönetiminin “gözü dışarıda” arayışının getirdiği başarısızlığın dışa vurmasını içeriyor. 

Protestoları, yalnızca GS yönetiminin başarısızlığına bağlamak doğru sonuçlar üretmez. GS seyircisi, yönetimin GS’lilik ruhunu hiçe sayan yaklaşımını bile bile her maça gidiyor; daha birkaç gün önce Beypazarı Şekerspor karşısında takımını ateşlemek için didinip duran taraftarın fitilini ateşleşlemek için yönetim başarısızlığı gerekçesi yetmez. Yetmedi ve tam o anda TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın devreye girdiğini görüyoruz. Bayraktar’ın, dokunsan ağlayacak taraftarın karşısına çıkıp, bütün saygı ölçütlerini bir yana bırakarak, üstelik yöneticilerin şahsında özelleştirmeden “GS Kulübü, verdiği hiçbir sözü tutmadı” nobranlığıyla konuştuğu, nedense göz ardı ediliyor. 

Ne söz verildi, nasıl bir protokol yapıldı; kamuoyunun bilgisi dâhilinde yapılmadığı için bilmiyoruz. Protestolar sonrası anlaşıldı ki, TT Arena’nın GS’ye verildiğine ilişkin ortada bir protokol de bulunmuyor. Anlaşılan o ki, Hükümet, TT Arena’nın kullanım hakkını sözlü olarak GS’ye vermiş; GS yönetimi de, bilmukabele söz verdiği “Allah’ın bir kuruşu”nu dahi ödememiş. İki taraf da kapalı kapılar ardında birbirlerine verdikleri sözü tutmamışlar ama tartışmasını GS seyircisinin önünde yapma nobranlığını gösterebiliyorlar. anlaşılıyor ki, TOKİ ve dolayısıyla Hükümet, yoksullara ev kurası hükmünde çıkmışlar TT Arena’ya. 

TOKİ Başkanı’nın 55 bin seyircinin önünde GS Kulübü’nü küçümser bir ses tonuyla konuşmasının ateşlediği fitilin gidip Başbakan’ı bulması kaçınılmazdı. Erdoğan’ın kızacağı, kükreyeceği ve eğer organize olmaktan söz edeceği bir durum varsa o da TOKİ Başkanı’nın konuşmasında yatıyor. Organizasyonu başka yerde aramanın, işin içinde bir “bit yeniği” keşfetmeye çalışmanın anlamı yok; bunu yapabilecek hareket yeteneğine sahip bir muhalefet olsaydı, bugün hala AKP’nin üçüncü kez seçimi kazanılacağına ilişkin tahminler yapılmazdı. Dolayısıyla TT Arena’nın açılışında yaşanan protestolar, Hükümet için, “her ne arar isen kendinde ara” sözünü bir kez daha doğrulamış bulunuyor. 

Asıl üzerinde durulması gereken tarafıysa protestolardan sonra Hükümet kanadında yükselen “nankörlük” suçlaması oluşturuyor. 8 yılı aşkın bir süredir Hükümet eden AKP, belki de ilk kez kendisinin organize etmediği bir topluluğun karşısına çıkınca protestoyla karşılaşıyor. Başbakanın, “organizasyonu biz yapmalıydık” biçimindeki pişmanlık ifadesi de gösteriyor ki, “imaj hiçbir şeydir”! Dolayısıyla demokrasi kültürü, protestoyu da içeren bir derinliğe sahip bulunuyor. “Nankörlük” suçlaması, sadece, biat edilenin biat edene gösterdiği kadirşinaslığı hatırlatabilir. Oysa demokrasiyi ağzından düşürmeyenlerin unutmaması gereken reflekslerin başında da protesto kültürü geliyor. Bu çerçevede bakıldığında, ateş Adnan Polat’ın elinde olsa da, fitili, TOKİ Başkanı üzerinden Hükümetin yaktığı görülüyor. 

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..