Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '11

 
Kategori
Siyaset
 

Fiyakanı Seveyim

Fiyakanı Seveyim
 

“Çocuğun mu var, derdin var” desem de inanmayın. Kerata, insana yaşadığını hissettiriyor. Ufaklık okuldan gelince yemeğini yiyor, sonra dersini yapıyor… Sonrası malum, uyku…

Yani anlayacağınız hafta içi bizim evde televizyon hak getire. Hal böyle olunca bendeniz de işten gelir gelmez spor çantamı kaptığım gibi soluğu spor salonunda alıyorum. Ufaklığın uyku saatinden sonra eve dönmüş oluyorum.

Ve geçen gün yine aynı hadise tekrarlandı bizim evde, lakin bu defa bizim evin bütün ahalisi uyku hadisesine geçmişti. Mutluluktan gözlerimin içi parıldadı bir anda… Televizyonun kumandasını kaptığım gibi tam karşısındaki koltuğa bir kuruluşum var, anlatamam..

Keyfe keder zap yapıyorum. Zap yapmak harbiden keyiflide, seyredecek bir iki program bulabilsem gam yemeyeceğim. Ya reklam, ya dizi, yada malumunuz spor yorumcularının cangılı…

Velhasıl bir kanal takıldı gözüme… Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ekranda.

Ağzı kulaklarında… Konuşuyor da konuşuyor... Havası yüzdoksan…

 -“Bilmem kime 500 milyon dolarcık borç veriyor muşuz…” Dedi zatalleri…

Ve devam etti…

-“Bilmem kimden alacağımız var mış 300 milyon dolarcık. Paranız olduğunda ödeyiverin diyor zatalleri…”

Hasta oldum hareketlerine.

Hareketlerdeki fiyaka binbeşyüz, hafif rüzgâr esse havalanacak mübarek. Burnundan zerre olsun kıl aldırmıyor. Adeta bir iticilik timsali gibi forsunu atıyor ekranlardan.

Gülsem mi, ağlasam mı ükela tavırlara? Bilemedim…

Öylece uyuya kalmışım koltukta. Bir ara gözüm açıldı, televizyon halen çalışıyor, kapattım televizyonu ve hiç keyfimi bozmadan koltuğun üzerinde devam ettim uyumaya. Akıl işte benimkisi. Yumaşcık yatak dururken üşengeçliğimden yatağa gitmedim ve sabah olan oldu. Her yanım tutulmuş, her yanım ağrıyor. İlle de omuzlarım ve ensem.

Kalktım, yüzümü yıkadım, giyindim ve evden çıktım, işin yolunu tuttum.

Hava henüz yeni yeni aydınlanmış… Şansıma lanet okumaktayım, zira her kırmızı ışığa sipariş vermişim gibi bir durum var. İstisnasız yakalanıyorum kırmızıya. Bekle ki yansın yeşil de yolumuza devam edelim. Antalya’nın en nefret ettiğim yanıdır kırmızı ışıkların bir türlü yeşile dönmemesi… Lakin her kırmızı ışıkta, Bülent Arınç’ı yüzünün silueti çıkıyor karşıma.

“Neden mi?” dediğinizi duyar gibiyim.

Şimdi diyeceksiniz ki “Adamın ettiği lafları, memleketin geldiği noktayı, forslarını çekemiyorsun, değil mi?”

Yok be, ne alaka…

Her kırmızı ışıkta bir dilenci camın önüne çörekleniyor. Her kırmızı ışıktaki dilenciye para versem, çift maaş alsam yine de yetiştiremem.

Sadece dilenci değil ki, her kırmızı ışıkta bir tane körpe çocuk, elinde bir bez, “Abi camını sileyim mi?” diye bir tutturuyor, hadi gel de çık işin içerisinden.

Beşyüzmilyon dolar borç veriyor muşuz… Ört ki ölem…

Üçyüzmilyon dolar alacağımız var mışta, paraları olduklarında ödesinler miş… Yok ya… Biz de yedik.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..