Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '13

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Fiyatları birkaç bencil kapitalistin belirlediği iddiası büyük bir yanılgıdır

Fiyatları birkaç bencil kapitalistin belirlediği iddiası büyük bir yanılgıdır
 

Çok sayıda üretici / satıcı ve tüketici olan serbest piyasa ekonomilerinde fiyat ve miktarı kimse tek başına belirleyemez. Fiyat üretici/satıcı ve tüketicilerin kollektif davranışları sonucunda oluşur


Çok sık telaffuz edilen bir görüş serbest piyasa ekonomilerinde mal ve hizmetlerin fiyatlarını birkaç bencil Kapitalist’in belirleyerek pahalılık yaratıp halkı sömürdükeri bu nedenle serbest piyasa ekonomisinin kaldırılarak fiyatları devletin belirlemesi gerektiği görüşüdür. Bunu yazan ve söyleyen siyasetçiler, akademisyenler ve yazarlar bu  yazdıklarına / söylediklerine gerçekten inanıyorlarsa ekonomi bilgileri sıfırdır inanmıyorlarsa kötü niyetle halkı kandıracak şeyler yazıyor / söylüyorlardır. 

SERBEST PİYASA EKONOMİLERİNDE FİYAT VE ARZ / TALEP MİKTARI NASIL OLUŞUR ?

Tekellerin bir miktar tek başlarına fiyat belirleme güçleri vardır. Çünkü rakip üretici ya az sayıdadır ya da yoktur. Bu nedenle tekellerin oluşmasını önlemek gereklidir. Ama tam rekabetin ve çok sayıda üretici / satıcı ve tüketicinin olduğu serbest piyasa ekonomilerinde tekeller tarafından üretilmeyen mal ve hizmetlerin fiyatlarını hiçbir üretici şirket, kapitalist vs. tekbaşına belirleyemez istediği fiyattan satamaz. Çok sayıda üretici / satıcı ve milyonlarca tüketicinin olduğu bir tam rekabet serbest piyasasında sözkonusu malın fiyatını üreticilerin / satıcıların ve tüketicilerin hepsinin davranışları belirler. Üreticiler / satıcılar ve tüketiciler bir araya gelip bu malın fiyatı bu olsun demezler buna gerek yoktur. Toplam davranışların yarattığı üreticiler  / satıcılar tarafında toplam arz tüketiciler tarafında toplam talebin seviyeleri fiyatı ve üretim / satış ve tüketim miktarını belirler.

Bugün süpermarketten kutusunu 2 TL’ye aldığınız bir sütün fiyatını üretici firma yarın : “ daha çok para kazanmak istiyorum, artık 2 TL’den değil kutusunu 10 TL’den satacağım” diyemez. 10 TL’den Satmaya kalkarsa avucunu yalar. Çünkü toplam üretici / satıcı ve toplam tüketicilerin ortak davranışları o sütün kutusunu 2TL fiyata yerleştirmiştir. Zaman içinde tabiki birçok nedenle ( enflasyon, üretici, tüketici sayısının, tüketici tercihlerinin değişmesi vs. ) fiyat ve miktar değişir ama her oluşan yeni fiyat üretici / satıcı ve tüketicilerin ortak davranışı sonucudur. Yanlış anlaşılmasın bu üretici / satıcı ve tüketicilerin bir toplantı yapıp fiyatı belirlemek için ortak karar almalarını gerektirmez. Tarihte ünlü iktisatçı Adam Smith’in dediği gibi sanki “görünmez bir el” varmış gibi kendiğinden oluşur. Sözkonusu olan ürün veya hizmet bir otomobil, süt, döviz kuru, kredi veya mevduat faiz oranı, ev veya ofis kirası, emeğin fiyatı ( ücret ) olabilir sonuç değişmez. Serbest piyasada bu ürün veya hizmetin arz ve talep fiyat ve miktarını üretici / satıcı ve tüketicilerin kollektif davranışları belirler.

Ekonomi ve İşletme okumuş olanlar bilirler, arz ve talep eğrilerinin kesiştiği nokta o ürünün üretim miktarını ve satış / satın alma fiyatını belirler. Arz ve talep eğrilerinin kesiştiği noktada fiyat belirlenir demek milyonlarca tüketicinin de çorbada tuzu ( fiyat belirlemede rolü ) var demektir. Eğer fiyatı sadece birkaç Kapitalist belirliyor olsaydı sadece arz eğrisi olurdu, talep eğrisine gerek kalmazdı. Çok duyarım Ekonomi kitaplarında okutulan arz ve talep eğrilerinin gerçek dünya ile alakası yoktur iddiasını. Bu iddia da bilgisizlikten kaynaklanıyor. Tarihte iktisatçılar bu eğrileri kafadan uydurmadılar. Gerçek Dünya’da olan bir olayı şekillerle, grafiklerle ve eğrilerle temsil ettiler. Şimdi serbest piyasada fiyat mekanizmasının nasıl çalıştığını ve piyasaya devlet müdahelesinin nasıl bir etki yarattığını resimdeki grafik yardımı ile inceleyelim. Grafikte bir ürünün serbest piyasada arz ve talep eğrilerinin kesiştiği nokta o üründe tüketici ve satıcılarının ortaklaşa oluşturdukları fiyat, arz ve talep miktarıdır. Ürünün kilo fiyatı 2 TL o fiyattan arz ve talep edilen miktarı 300 tondur. Arz ve talep birbirine eşittir : 300 ton. Tüketiciler 2 TL fiyattan 300 ton satın almaya satıcılar da 300 ton arz etmeye razıdırlar.  Buna denge ( equilibrium ) fiyatı ve miktarı diyoruz. Tabiki bu fiyat ve miktar sabit değil, değişgendir, değişen arz ve talebe göre sürekli değişim içindedir. Ama serbest piyasada oluşan fiyat ve miktar  sürekli değişmesine rağmen arz ve talebin ortaklaşa belirledikleri fiyat ve miktardır

FİYATLARI SERBEST PİYASA EKONOMİSİNİN BELİRLEMESİNE İZİN VERİLMEMESİNİN ETKİLERİ

Serbest Piyasa ekonomisinin fiyatları belirlemesinin etkilerini anlamanın yolarından biri de bu piyasanın işlemesine izin verilmediği fiyatların devlet tarafından belirlendiği ekonomilerde ne olduğuna bakmaktır.  Yukardaki örnekte devlet bu piyasaya müdahele edip te halka şirin gözüküp oy toplamak için fakir halk bu fiyattan bu malı alamaz diye fiyatı  serbest piyasa fiyatı olan 2 TL’nin altında örneğin 1 TL olarak belirlerse ne olur ? Grafikte de görüldüğü gibi ürünün talebi örneğin 300 tondan 500 tona çıkar. Çünkü tüketiciler daha düşük fiyattan daha çok almaya isteklidirler. Ama unutulan husus şu bu düşük fiyattan satmaya razı olan üretici ve satıcılar çok daha az olur. Bu örnekte kilosu 1 TL’den satıcılar 500 ton değil, 300 ton değil sadece 100 ton arz etmeye razıdırlar. Neden ? birçok üretici bu fiyata zahmete değmez diyerek ya bu ürünü satmaktan vazgeçiyor ya da çok daha az satıyorlar. Çünkü devlet bu ürünün fiyatını sınırlarken ürünü üreten ve / veya satanların maliyetlerini oluşturan kalemlerin de fiyatlarını sınırlamıyor. Sonuçta üreticiler / satıcılar zarar ediyor ve piyasadan çekiliyorlar. Sonuçta 1 TL / kilo fiyattan oluşan 500 ton talebin  400 tonluk kısmı karşılanamıyor. O ürünün karaborsası oluşuyor ve serbest piyasa fiyatı olan kilosu 2TL ‘nin de üzerinde  bir fiyattan yasa dışı olarak karaborsada satılıyor. Devletin 400 tonluk karşılanamayan talebi kendisinin üretmeye çalışması veya sosyalist ekonomilerde olduğu gibi polisiye tedbirlerle zorla ürettirmeye çalışması tarihte hiçbir ülkede başarılı olmamıştır.

Tarihte Sosyalist rejimle yönetilen ülkelerde  piyasa ekonomisinin işlemesine izin verilmedi herşey merkezi planlama ile yapılmaya kalkıldı ve halkın refahını sağlamada başarısız olundu. Piyasa ekonomisinin işlemesine ve hür kişisel teşebbüse yer vermeyip herşeyi Merkez'den planlamaya çalışan bir sistem çökmeye mahkumdur. Hangi maldan ne kadar hangi fiyattan üretilmesi gerektiğini ve üretim faktörlerinin alternatif kullanım alanları arasında optimal dağılımını en iyi sağlıklı işleyen arz ve talep piyasası belirler. Merkezi planlama ülkenin hangi köyünde hangi maldan ne kadar üretilmesi gerektiğini bilemez üretim faktörlerinin alternatif kullanım alanları arasında optimal dağılımını yapamaz. Bunu yapmaya kalkınca zorla hangi maldan ne kadar üretileceğini dayatıp fiyatını devlet belirleyince bazı mallardan aşırı üretim diğerlerinde kıtlık oluştu. Aynı şekilde üretim faktör piyasaları da allak bullak oldu. Devletin empoze ettiği fiyat düşüktü ama mal ve hizmetler yetersiz ve kalitesizdi. Bu da en hızlı fakirleşme reçetesidir. Lenin bile bunun yanlışlığını gördü ama fazla değiştirmedi. Fiyatları ve üretim miktar ve cinsini devletin belirlemesi halkın yararına olsaydı sosyalist halklar fakir kalmaz ve sosyalizm tüm Avrupada çökmezdi. Yeteri kadar kaliteli mal üretilemediği ve gereksiz maldan aşırı üretildiği zaman fiaytın düşük olmasının halka bir faydası yok. Malların satışı kotaya bağlanıyor, uzun kuyruklar oluşuyor ve halkın talebi karşılanamıyordu.

Nasıl yani, ürünlerin fiyatının devlet tarafından düşük tutulması fakir halkın lehine değil mi ? Hayır değil. Çünkü nasıl tüketiciler bir malı yüksek fiyattan almak istemezlerse üreticiler de ürünlerini aşırı düşük fiyattan satmak istemezler. Halk dediğimiz kesim sadece tüketici değil aynı zamanda ürününü ve hizmetini satan çiftçi, marangoz, esnaf , berber vsdir. Devlet onların satış fiyatını serbest piyasada tüketici ve üreticilerin birlikte saptadıkları arz talep kesişme noktasındaki denge fiyat ve miktarın altında belirleyince o mala talep çok, arzı az oluyor. Çünkü üretici/satıcı maliyetini karşılamak ve geçimini sağlamak için çalışıyor. Devletin belirlediği düşük fiyattan malını satarsa geliri azalır. Bu nedenle satmam daha iyi diyor. Sosyalist diktatörlüklerde düşük fiyattan üretip satmaya bazen şiddet dahi kullanılarak zorlanıyor. Bu durumda malın kalitesi çok düşüyor ve üretim miktarı gene de talebi karşılamaya yetmiyor. Üreticinin geliri de düşük kalıyor ve çalışma hevesi yok oluyor. Milli gelir de bu sebeple düşük kalıyor. Kalitesiz ve yetersiz mal karneye bağlanarak halka düşük fiyattan satılıyor uzun kuyruklar oluşuyor mal tükeniyor kuyruktakilerin çoğu elleri boş evlerine dönüyor. Bu etkilere ilaveten fiyatı serbest piayasadan düşük belirlenen ve arzı karneye bağlanan mal ve hizmetlerin karaborsası oluşur çünkü yeteri kadar bulunamayan bu ürünler için daha fazla ödeyip almak isteyenler hep olur. Sonuçta oluşan karaborsa fiyatı serbest  piyasa fiyatının da üstünde olur. Halka düşük fiyatan değil de bedava sunulan mal ve hizmetlerde de durum farklı değil. Çünkü bedava sunulan mal ve hizmetlerin de bir maliyeti var. Ürün piyasası için geçerli olan bu ilkeler üretim faktörlerinin fiyatlandırılmasında bir başka deyişle üretimde çalışan işçilerin ücretlerinin belirlenmesinde de geçerli. Serbest arz talep piyasasının belirlemesi gereken işçi ücretlerinin sosyalist rejimlerde verimlilik hiç dikkate alınmadan merkezi planlama idaresince belirlenmesi bu ülkelerde halkın fakir kalmasına sebep oldu.

Birçok ülkede tarih boyunca Kapitalist ekonomilerde de devlet çok defa ürün, hizmet, faiz, döviz piyasalarına müdahele ederek serbest piyasada oluşacak olan fiyatın altında tavan fiyat veya  üstünde taban fiyat ( çiftçi ürünlerini destekleme fiyatları gibi) belirlemiştir. Piyasa fiyatının altında devlet tarafınan belirlemenin  etkileri de aynen sosyalist ekonomilerde olduğu gibi  karşılanamayan talep, düşen arz ve karaborsanın ortaya çıkması olmuştur. Örneğin 1970’lerin başlarında olan  Arap Petrol Ambargosuna önlem olarak dönemin Amerikan Cumhurbaşkanı Richard Nixon Amerika’da benzin istasyonlarında satılan benzin fiyatlarına sınırlama getirmiştir. Sonuç uzun benzin kuyrukları ve benzin karaborsası olmuş çoğu araba benzin alamadan dönmüştür. Türkiye’de 1980’li yıllara kadar birçok ürünün fiyatını devlet belirler ya da satışını tamamen yasaklardı. Fiyatlarını düşük belirlediği bu ürünlerin hepsinde yetersiz arz, karşılanamayan bir talep ve  karaborsası oluşurdu : döviz, mevduat ve kredi faiz oranları, yabancı sigara vs. Halbuki fiyatların belirlenmesini  serbest piyasaya bıraksaydı arz yetersizliği, karşılanamayan talep, karaborsa oluşmaz ve oluşan serbest piyasa fiyatı karaborsa fiyatının altında olurdu.

DEVLETİN KİRA FİYATLARINI PİYASA FİYATI ALTINDA BELİRLEMESİNİN ŞEHİRLERİ TAHRİP ETMESİ 

Devletin piyasa fiyatları altında fiyat belirleyerek ekonomiye ve halka zarar vermesine tarihte dünyada yaygın olan bir örnek kira kontrolüdür. Bir şehri yok etmenin en hızlı yolu devletin ev ve ofis kiralarına tavan koymasıdır. Türkiye dahil birçok ülkenin tarihinde devletler kiraları dondurmuş ya da serbest piyasada arz ve talebe göre oluşacak kiraların çok altında kira belirlemiştir. Bunu da kiracıları gözü paraya doymayan acımasız ev ve ofis sahiplerinden korumak gerekçesi ile yapmışlardır. Bu cehalettir ekonominin e sinden anlamamak ya da oy için hükümetlerin fakir halk ev bulabilsin diye yaptığı bir aldatmacadır. Devletin düşük tuttuğu kiralar halkı korumak bir yana insanların ihtiyaçlarından çok daha geniş apartmanlarda oturmalarına ve eve gerçekten ihtiyacı olan birçok kiracının önüne geçmelerine sebep olmuştur

Daha da önemlisi düşük kira politikası uygulandığı her ülkede ev sahiplerinin evlerini fazla para getirmiyor diye boş tutup kiraya vermemelerine, değmez diye tadilat ve bakım yaptırmamalarına binalara talep çok azaldı diye yeni bina inşaatının yavaşlamasına ve inşaat sektörünün krize girmesinedolayısıyla şehirlerin gittikçe eskiyen ve bakımsız hatta kiraya verilmeyen boş binalarla dolmasına ev kiralamak isteyenlerin de ev sahipleri vermiyor diye kiralayacak ev bulumamalarına sebep olmuştur.

Devletin kiraları belirlemeyi piyasanın elinden alarak piyasanın belirlediği seviyenin altında belirlemesi kiracıları korumaz bir şehri yok etmenin en hızlı yoludur. Kuzey Vietnam Komünist Parti üyelerinden biri Kuzey Vietnam'ın başkenti Hanoi şehrinin kira kontrolünden gördüğü zararın Amerikan bombardımanının verdigi zarardan fazla olduğunu söylemiştir.

Kiraların devlet tarafından belirlenmesi yerine ev sahipleri ile kiracıların oluşturduğu arz ve talep ile serbest piyasada belirlenmesi her iki tarafın mutabık olacağı bir fiyat oluşmasını ev sahiplerinin evlerini kiraya vermeye ve bakımlarını yaptırmaya razı olmalarını ev kiralamaya gerçekten ihtiyacı olanların ev bulmalarını sağlar. Birçok ülkenin tarihinden ders almak devletin kira kontrolünün kiracıyı korumadığını, şehirleri harabeye çevirdiğini anlamak gerekir.

Hayat pahalılığının sebepleri çok çeşitlidir, devletin fiyatları  serbest piyasa ekonomisinin belirlediği fiyatın altında belirlemesi çare değil aksine en hızlı fakirleşme yöntemidir. Ama serbest piyasa ekonomilerinde hayat pahalılığını gözü kardan başka birşey görmeyen hırslı ve bencil Kapitalistler yaratmazlar, yukarda izah ettiğim nedenlerden dolayı yaratamazlar. Bu tür iddiaları ortaya atan kendilerine solcu diyenler ya halkı bile bile kandırıyorlar ya temel ekonomi bilgisinden yoksunlar ya da her ikisi.

Rasih Bensan 1 Ocak 2013

 
Toplam blog
: 368
: 2280
Kayıt tarihi
: 05.05.12
 
 

BİLİM özellikle astronomi ve çeşitli konularda araştırmacı ve yazar Amatör fotoğrafçı, Ka..