Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '12

 
Kategori
Tıp
 

Fizik tedavi hastanesi

Fizik tedavi hastanesi
 

CANLI KİRAZ


Ankara'da bulunan bir fizik tedavi hastanesini tanıma fırsatı buldum. Önünden geçip giderdim. Ama nasıl bir yer olduğunu, hangi derde deva olabildiğini yeterince bilmiyordum.

Fizik tedavi ve rehabilitasyon: Kas iskelet ve sinir sistemiyle ilgili hastalıklarda  ağrı, hareket kısıtlılığı gibi iki ana sorunun tedavisini sağlar. Gerek bel, boyun, diz, omuz, dirsek gibi ağrısı olan hastalarda; gerekse beyin kanaması, geçirilmiş ortopedik ameliyat, kaza, doğumsal anomali vb nedenlerle hareket kısıtlılıkları ve yürüme sorunlarında, hastanın durumuna göre, ısıtıcı ajanlar, egzersizler, yüksek ve alçak frekanslı elektrik akımları gibi fiziksel tıp yöntemlerini kullanarak, hem fiziksel kapasiteyi en üst seviyeye çıkarmayı, hem de ağrı, tutukluluk ve benzeri yakınmaları gidererek yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan bir bilim dalıdır.

Hangi hastalıklarda fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına başvurmalıdır?

1- Omurga hastalıkları.

A.- Bel ve Boyun, Eklem ve Kas incinmelerine bağlı ağrılar

B.- Bel Fıtığı

C.-Boyun Fıtığı

D.-Duruş bozukluklarına bağlı sırt,boyun ve bel ağrıla

E.-Skolyoz

2-EKLEM HASTALIKLARI

a.    -Artroz ( Kireçlenme )

b.-Omuz, Dirsek, El ve El bileği ağrıları

c.-Kalça, Diz, Ayak ve Ayak bileği ağrıları

3-YUMUŞAK DOKU ROMATİZMALARI

Fibromiyalji Sendromu

Tetik parmak

Tenisçi dirseği

Karpal Tünel Sendromu vb.

4- Kalça, diz ve omuz protez ameliyatları, artroskobik girişimler gibi ortobedik ameliyatlardan sonra.
 

5- Kırık sonrası eklem sertlikleri.

6- Osteoporoz ( Kemik erimesi )

7- Beyin kanaması veya beyin damarlarında tıkanmaya bağlı felçler (İnme).

 8-Omurilik yaralanmalarına bağlı felçler.

 Kanuni Sultan Süleyman’ın çok güzel bir beyti var. “Halk için muteber bir nesne yok, devlet gibi. Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.” Sağlıklı olmak; sahip olduğumuz en büyük servettir. Sağlığı kaybettiğimiz anda; onu bulabilmek için çok çaba harcasak ta bulmamız zor oluyor. Okka ile giden sağlığımız, dirhemle geri gelmiyor.

Gittiğim Fizik Tedavi Hastanesinde, sağlığına tekrar kavuşabilme çabası içinde olan insanları gördüm. Hastalarına yardım etmek için çırpınan refakatçileri tanıdım. Onların ruh halini anlamaya çalıştım. Günlük hayatta gezip tozup, ceviz kabuğunu doldurmaz şeyler için uzaklara yürüyoruz. Bu hastanelerde insanlar bir adım atabilmek, kolunu birazcık oynatabilmek için çaba harcıyor, acı çekiyorlar.

Hastaların büyük kısmı 60 yaşın üzerinde insanlar. Dünün gençleri şimdi tedavi olabilmek için çabalıyor. Her hasta başlı başına, incelenmesi, ders çıkarılması gereken kaynak durumunda. Yanında refakatcısı olan hasta şanslı hasta. Kolunu oynatamayan, bir adım atamayan insanın refakatcisi olmazsa, halini bir düşünün!

Hastane de yükün büyük kısmı, fizyoterapistlerin üzerinde. Tedaviyi onlar yapıyor. Hasta ile onlar ilgileniyor. Hastaların asabi hallerine katlanıyor, eksersizleri iyi yapan hastalara aferin, çok iyi, burova diyorlar. Egzersizi yapmak istemeyen hastayı tatlı sert ikaz ediyorlar. Yürütürken koluna giriyorlar. Adımı attığında onunla sevinip, hastayı motive ediyorlar. Fizyoterapistlik ; para için yapılacak meslek değil. İnsan sevgisi ile dolu insanın yapabileceği, katlanabileceği meslektir. Fizyoterapist; hastaneye geldiğinde kendi özelini tamamen unutup, kendini tamamen hastası ile konsantre etmek durumunda. Yoksa bu işi yapması mümkün değil.

Size burada şahit olduğum birkaç olayı anlatacağım. 75 yaşlarında bir hasta vardı. Fizyoterapist ona günlük eksersizlerini yaptırdı. Gitmesine az bir süre kala- “ Hamdi bey odanda bu egzersizlere devam ediyor musun?” diye sordu. Hasta cevap vermedi. Yanında bulunan kızı başı ile hayır diye işaret etti. Bunun üzerine tekrar “ Ben haberini alıyorum. Odanda bu hareketleri yapmıyormuşsun. Niye yapmıyorsun? “ diye sorduğunda hasta- “ Vaktim yok o yüzden yapamıyorum.” Dedi. Fizyoterapist- “ Niye vaktin yok. Odanda ne yapıyorsun? ” diye sorduğunda –“ Başımı yastığa koyunca uyuyorum. Vaktim kalmıyor.” Diye cevapladı. İnsan yaşlanınca gündüz uykusu gelir, gece ise istese de uyuyamaz. Yaşlılık kapıya konacak gibi değil. Ama ömrü olan herkesin, kapısını bir gün çalacak. Bu sebeple sağlıklı olduğumuzda bu günlerin kadrini bilmemiz gerekiyor. Olur, olmaz şeylere sinirlenip, hem insanları, hem de yakınlarımızı kırmamamız gerekiyor. Yoksa keskin sirke kabına zarar veriyor. Hastalıkların büyük bir kısmının nedeni asabiyetten kaynaklanıyor.

Felç geçirmiş bir hasta vardı. Ayakta duramıyordu. Günlük yatarak yapılan eksersizden sonra, bağlanarak ayakta durdurmaya çalışıyorlardı. Salona gelip gidenlerden hastaya nasılsın diye soran olunca “ Berbat “ diye cevap veriyordu. Niye böyle söylüyorsun diye sorulunca- “ benim gibi adam nasıl olur. Halimi görmüyor musun? “  diye cevaplıyordu.

Selanik muhaciri bir aileden gelme teyze vardı. Nur yüzlüydü. Ağzından bal damlıyordu. Kendi hastalığı ile ilgilenmiyor, herkese moral veriyor, çalışanlara dua ediyordu. Çocukları gece gündüz sıra ile yanında kalıyormuş. Onlara gıyaplarında dua ediyor, memnuniyetini dile getiriyordu. Ben salondan çıkmak üzere idim bana da” oğlum hava soğuk. Başını iyi ört.” diye hatırlatmada bulundu.

Başka bir hasta, trafik kazası geçirmiş. Uzun süre yoğun bakımda kalınca, sağlığından ümit kesmişler. Daha sonra yoğun bakımdan çıkıp, oda tedavisine geçilmiş. Fizyoterapistin müdahalesinden geçmeyen hastanın, eklemleri kireçlenmiş. Kaslarında erime olmuş. Elleri ayakları adeta kilitlenmiş, onları açmaya çalışıyorlardı. Fizyoterapiste bu durumda olan hastaya ne yapılması gerekliydi diye sorduğumda “ hasta yoğun bakımda bile olsa, her gün fizyoterapistin müdahale edip, bazı hareketleri yaptırması gerekirdi.” Diye cevapladı. Yanlış veya ihmal, hastanın hayatını karartacak hale getiriyor. Hastanelerde yatan hastalara, fizik tedavi müdahalesin de ihmal bulunduğunu sanıyorum.

Her sağlam insanın; bir gün bizimde misafiri olacağımız bu hastaneleri ziyaret edip, orada yaşananları görmesinde, dersler çıkarmasında yarar var. Buralarda çalışanları da unutmamamız gerekiyor. Onların para ile ölçülemeyecek çalışmalarını takdir etmemiz, onlara teşekkür etmemiz gerekli. Bir gün bu dertler bizimde kapımızı çalabilir. Bizde yaşlanacağız. Bizimde gündüz uyumaktan başka şey yapmaya, vaktimiz kalmayabilir. Yarının azık torbasını şimdiden hazırlasak iyi olur.

 

Mustafa Yolcu

 

 
Toplam blog
: 172
: 1405
Kayıt tarihi
: 26.06.09
 
 

1953 Yılı Çorum iskilip doğumluyum.  inşaat mühendisiyim. Ankara'da ikamet ediyorum Yazılarım baz..