Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '09

 
Kategori
Otomobil
 

Focus’la uzun ince bir yoldaydım…

Focus’la uzun ince bir yoldaydım…
 

Focus’la uzun ince bir yoldaydım…


Hep dışından izlemiş ve hakkında haberler okumuştum, Ford Focus’la ilgili. Bu sefer daha da fazlasını yaptım ve 2006 model Ford Focus Trend Sedan’la İstanbul’dan yola çıktım… Hem de ne yol… :)

1000 Km test ettiğim Focus hakkındaki izlenimlerimi de sizlerle paylaşmak istedim…

1.6cc hacminde 110hp güç üreten motora sahip Focus’un öncelikle dış özelliklerinden başlayalım…

Oldukça estetik ve aynı zamanda asabi duran ön farlar hemen dikkat çekiyor. Sanki bir köpek balığı izlenimi de veren farlar, oldukça şık dizayn edilmiş ve aracın ön paneline gayet yakışmış. Kaputun kısa rütuşlarla aşağı çaktırmadan inmesi ve diğer modellere göre kaputun kısa tasarlanması, aracı çekici kılıyor. Bagaj ve farları eski mondeo kasasını çok andırıyor. Farların dizayn şekli eski modeo modelinin yeni jenerasyona uyarlanmış ve biraz estetik katılmış hali gibi görünüyor.

Aracın dış dizaynını beğeniyordum zaten. Ama itiraf etmeliyim ki, daha hantal bir Ford gibi duruyordu. Bir ön yargıyla oturduğumu söyleyebilirim direksiyona. Çünkü araç gayet kalıplı, iri yapılı. Ve sadece 110hp güç üreten bir 1.6cc’lik motora sahip. 110hp genelde zaten tercihim olmuştur. Gayet yeterli. Ama dedim ya, bu araç biraz hantal gibi duruyordu. Her ne kadar çekici tasarımı da olsa…

Anahtarı kontağa taktım ve çevirdim. Tatlı bir motor sesi. Ama çok tatlı. :) Kalkışı en iyi yaptığım otomobillerden biri diyebilirim. İleride de anlatacağım gibi, 4.viteste dahi bir dağın zirvesini hiç zorlanmadan tırmandım bu araçla…

Ankara otobanına girdim. Çok hızlı gitmiyorum. Çünkü bir yandan da aracı inceliyorum. Güzel ve estetik bir ön konsola sahip. Benim kullandığım modelde dijital klima yoktu. Ama üst versiyonunda o da mevcut.

Direksiyonu elinize aldığınızda ve o tatlı ve rahat koltuğuna oturduğunuzda bir de elinizi tam kavrayabilmeniz için özel olarak hazırlanmış vitese atınca, ‘tamam, aracımı buldum ben’ diyorsunuz.

Daha ilk kalkışınızdan itibaren ‘ben bu araçta güvenliyim’ hissine giriyorsunuz. Zaten Ford’un güvenlik sistemlerine olan güvenimiz ezelden. :) Ama ben her ne kadar her hafta otomobil dergilerinden takip etsem de, her ne kadar her gün otomobiller hakkında araştırmalar yapsam da, Ford’u gidip fuarlarda daha üretime çıkmadan diğer otomobilleri incelediğim gibi incelesem de, ilk kez Focus kullanıyorum. Üstelik şehir içinde ve şehirler arası olmak üzere 1000 kilometre civarında yol yaptım. Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna gittim. Ve dergilerde, forumlarda ve çeşitli makalelerde, bloglarda bahsedilen Ford Güvenliğini kesinlikle gördüm ve birkez daha tasdik ettim…

Sizlerin de bildiği gibi, çok araç test ettim. Amacım her zaman test olmamıştır. Ama bindiğim her aracı incelerim. İlgim de çok yüksek olduğundan, her özelliğini bilmek isterim. Dolayısıyla test etmiş olurum. Test ettiğim araçların bazılarında ‘acaba biri vursa, kaza yapsam, kağıt gibi büzülmeme ihtimali var mı bu aracın’ demişimdir. Bir Fiat Albea ile karşılaştıramayız Ford Focus’u. Hem kalite olarak hem de sınıf olarak farklı segmentteler. Ama Albea’nın kağıt olacağından hep emindim. Opel Astra Classic’te de öyle bir his vardı aslında içimde. Direkt kağıt olurum demiyordum ama, ‘acaba’ diyordum. Ben Focus’ta yaptığım 1000 kilometre boyunca nasıl aklımdan tek bir ‘acaba’ geçmediyse, halâ geçmiyor… Tabii ki sonuçlar hepsi birer fabrikasyon ürünü. Kaza sırasında bir Mercedes’in dahi kağıt olduğu olmuştur. Tanıdıklarımdan biliyorum. Kazanın şiddetinden şiddetine değişir. Siz gidip 200 kilometre hızla, 120 kilometre hızla giden kamyona çarparsanız, kafa kafaya, araç kağıt olmasın da ne olsun?

Neyse, güvenlikten bahsettiğimize göre artık ikinci meseleye geçebiliriz: Konfor…

Gerçekten hem bir aile aracı hem de bir işadamı aracı olarak kullanılabilecek şekilde dizayn ve konforize edilmiş. Birinci sınıf malzeme kullanıldığını, dokunduğunuz her imgede hissediyorsunuz. Cd çalarlı müzik tesisatı hoş duruyor. Ancak son ses müzikte biraz yankılama yapıyor ve kulağı gayet rahatsız ediyor. Yüksek sesle müzik dinlemeyi sevdiğimden olsa gerek, bunu da denedim. :)

Standart bazı özelliklerinden bahsetmeme gerek yok heralde ama: Klima, 4 cam otomatik, anahtardan kumandalı kapılar, sis farı(bazı versiyonlarında olmayabilir, benim makinede mevcuttu)…

Neyse, hareket edelim… Anahtarı çevirmiştik hatırlarsanız… :)

Ve tatlı bir motor sesinden bahsetmiştim. Çok normal bir ses aslında ve birkaç saniye sonra araçtan sesin gelip gelmediğini anlamıyorsunuz bile. Hatta arada bi durdum. Kontağı kapattım mı kapatmadım mı anlayamadım. Işıklarına baktım ki, çalışıyormuş araç. Ses soluk yok. :)

Neyse, az önce bahsettiğim ele oturur tatlı vitesimizi 1’e takıyoruz. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, çok rahat bir vites kutusu var. Bir Opel Astra Classic’de böyle kolaylık yok. Vitesin geçişinde zorlanmıyordum desem yalan olur. Çok büyük bir zorluk değil. Aracı kullanırken çok da hissetmemiştim. Ama Focus’u kullandıktan sonra Astra Classic’in vitesi tabiri caizse ‘kalas’ gibi geldi…

Hiç bağırtmadan hızlı bir şekilde aracı kaldırmanın huzurunu hissettim ilk başta. Hem bağırtmadan hem de hızlı bir şekilde kaldırmak büyük mesele aslında. Ama bu her ne kadar sürücünün profesyonelliğinden kaynaklanan bir durum olsa da, asıl mesele araçtadır. Astra’da birinci vitesten sonra aracın ikinci vitesi istemesi zaman alıyordu. Yani ikinci vitesi isteyecek hıza hemen ulaşamıyordu. Ben Focus’ta birinci vites nedir bilmiyorum. İkinci vitesle hallettim işlerimi. Birinci viteste birkaç saniye duruyor sadece, ilk kalkışta. Gazı köklediğim anda birkaç saniye geçmeden ikinci vitese atıyorum. Daha sonra da üçüncü vitese… Burada mesele bu olayın sadece birkaç saniye geçmeden gerçekleşmesi değil. Mesele, araç hiç bağırmıyor. Zorlanmadan yapıyorum yani bunların hepsini… Tabii aracı da zorlamıyorum. :)

1.6cc hacminde 110hp güç üreten motorundan bahsetmiştim. Peki, yakıtından bahsettim mi?
Uzun yolda saatte 120 kilometre hızı hiç geçmedim. Yeri geldi 130 civarında seyretsem de, ortalama hızım 120 idi. Kilometreyi tuttum ve tam olarak hesapladım. Bir depo benzinle 700 kilometre yol gittim. Daha sonra bir depo daha aldım. Toplam 1000 kilometrede test etmiş oldum Focus’u…

Velhâsıl…

Bir aile aracı arıyorsanız, doğru makaleyi okudunuz. :) Ailenizle keyifli bir yolculuğa da çıkabilirsiniz, Focus’unuzla… Başta da bahsetmiştim, ne dağlar ne rampalar çıktım. Şehir şehir gezerek gittim ve gece yarısında da yoldaydım. Gece yolculuğumu akşam çıktığım dağlardan inerek geçirdim. Dördüncü viteste dahi bir dağı zorlanmadan çıkabilmesine şaşırdım. Hatta çok şaşırdım. Çünkü üçüncü vitese düşmemi isteyecek diye beklerken, alet bana mısın demedi.

Benim aracım hem performanslı, hem konforlu, hem yüksek ve rahat yol tutuşlu, hem de güvenliği tam olsun istiyorsanız, ki eminim ki istiyorsunuz, Ford Focus 1.6cc 110hp gücündeki bu alet, tam size göre…

Daha önce de dediğim gibi, ilk kez Ford Focus kullanıyorum. Ve gayet de memnun kaldığımı anlamışsınızdır bu yazımda… J Eksilerini yazmak için inanın düşündüm. Ama benim gördüğüm kadarıyla, yani benim bakış açımla yok. İllaki vardır ama ben göremedim.

Performansının iyi olması, konforunun da bir aile aracı olarak yeterli olması beni gayet tatmin etti. Bir de güvenlik meselesini aştığına göre Ford, mesele yok diye düşünüyorum…

Hatta isterseniz bir de puanlama yapalım… Donanım hariç test ettiğim araca 10 üzerinden 9 verebilirim. Donanım diğer versiyonlarında 10’u hak edecek kadar iyi. Ama ben test ettiğim aracı puanladım…

Benden bu kadar…

Araçla ilgili sorularınız olursa, cevaplandırmaya çalışırım elimden geldiğince…

Başka bir makalemde de görüşmek üzere…

Teşekkürler…


Said MURAT
Web Yazılımcı

 
Toplam blog
: 89
: 3439
Kayıt tarihi
: 10.11.07
 
 

Tesekkurler ..