Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '07

 
Kategori
Futbol
 

Formalar değişir, anılar baki kalır

Formalar değişir, anılar baki kalır
 

Bu neredeyse senelerdir tekrarlanan bir alışkanlık haline gelmişti onda. Her zaman ki gibi usulca aldı ellerine sakladığı yerden, o manevi değeri büyük hazinesini. Onun için o kadar anlamlıydı ki yıpranmasından korkuyordu adeta.

Belki de bir çırpıda geçen yılların ardından onu da yitirmekten korkuyordu.
Çünkü ona her dokunduğunda, her baktığında o günlere geri dönüyor, sessizliğin yerini o müthiş gürültü alıveriyor, kulaklarında çınlıyordu İnönü deki muhteşem tezahürat sesleri.

O saatleri sanki oradaymışçasına yudum yudum yaşıyordu yeniden. Gözleri yine dolu dolu olmuş, içini yine bir burukluk kaplamıştı. Sıkıca sarıldı elindeki formaya. Koklayarak bir nefes çekti içine derinden. Sanki hala o yıllardaydı.

Göz pınarlarından iki damla yaş düştü elindeki çubuklu formaya. Baktı, baktı ve baktı. Sonra yeniden gözlerini kapadı.

Az mı mücadele etmişti o formayı alabilmek için, az mı uğraşmıştı. Öyle ya küçük bir kızdı o zaman.

Maç bitmiş, kendini sahaya atmıştı.

Koca koca adamların içinde çığlık çığlığa bağırarak koşmuştu çıkış tünelinin merdivenlerine. Bir görevli "Dur kızım ezileceksin, sen kimsin, ne istiyorsun bakayım?" diye azarlamıştı. Ağlayarak anlatmıştı forma istediğini adama.
Ve o zaman saçlarını okşayan bir elde bulmuştu tesellisini. Tatlımı tatlı, şeker bu adam yanındakilerle bir şeyler konuştuktan sonra özellikle istediği ve o yıllarda çok sevdiği Kaptan Mehmet Ekşi'nin formasını vermelerini söylemiş ve henüz üzerinde teriyle küçük Beşiktaşlıya teslim edilmişti.

Yüreği sızladı yine bilmem kaçıncı kez. Sonra babasını hatırladı. Kayboldu diye nasıl da aramıştı kızını saatlerce. Stat hoparlöründen yapılan anons üzerine koşup kızına sarıldığında mavi gözlerinden sel gibi akan yaşlar, orada bulunan herkesi duygulandırmıştı.

Yaşlı yüreği bu heyecana dayanamamış ve kalp krizi teşhisiyle kaldırıldığı hastanede günlerce yatmıştı. Çok sevdiği Beşiktaş'ı uğruna babacığının neredeyse ölümüne sebep olacağını o yaşlar da bilemezdi ki.

Beşiktaş'ı sevmenin büyüklüğünü, Beşiktaş sevgisinin değerini, Beşiktaşlılık ruhunu işte o zaman kavramış, sonraları da hiçbir şeye değişmemişti.

İşte bu yüzden kutsal bir emanet gibi, yıllarca saklamıştı o formayı.

Sonra ıslak gözlerindeki hüzünle gülümsedi kendi kendine. Benim suçum değil ki dedi usulca, galiba bu sevgi doğuştan vardı.

Formayı seyretti uzun uzun. Sonra siyahıyla beyazına baktı. Nasılda güzel duruyorlardı yan yana.

Yeryüzü ile gökyüzünün ahengi gibiydi.

Klasik, düz çubuklu, göğsünde Bako reklamı vardı. Yıllar biraz eskitmişti ama geçmişin o tertemiz mazisi hala üzerinde duruyordu sanki.

Gülümsedi yeniden. Bu formayla kaç kalecinin canı yandı kim bilir diye düşündü.
Sonra birden yüreğini garip bir sızı kapladı. Yıllar geçip giderken o günkü formalardan da bir çok şeyi alıp götürmüştü.

Manevi değerler hala üzerinde dursa da, maddi çıkarlar yüzünden şekli değişmiş, özü değişmiş, alacalanmış, bulacalanmış özellikle de son zamanlar da ayaklı reklam panosu haline getirilmişti.

Armamızda bulunan ve hiçbir takıma nasip olmayan o kutsal bayrak bile zor seçilir hale geldi bu yüzden? diye düşündü.

O geride kalan belki yoksul ama şerefli maziden bir hatıraydı şimdi elindeki forma. Bir hazineydi onun için. Yaşlanıyorum her halde diye kızdı kendine.

Bu duygusallığın, bu hüznün anlamı niçin di? O zamanda ölesiye sevmişti Beşiktaş'ını, hala da ölesiye seviyordu. O zamanda siyahına yanık, beyazına sevdalıydı, şimdide.

Derin bir iç geçirdi farkında olmadan. Usulca katladı elindeki formayı. Öyle ya yenisini para verip alabilirdi ama elindekinin değerini hiçbir maddi güç karşılayamazdı.

Siyah ve beyaz düz çubuklarıyla, üzerinde kurumuş alın teriyle, evindeki yirmi iki yıllık, gönlündeki yüz iki yıllık tertemiz mazisiyle Beşiktaş?ın bir yadigarıydı ona. "İşte gerçek zenginlik bu olmalı " diye düşünerek öptü ve sessizce yerine bıraktı.
Biliyordu ki, seneye babasının ölüm yıl dönümünde bir kez daha sakladığı yerden çıkaracak, yine öpüp koklayacak, bir kez daha babasını üzdüğü o günü hatırlayarak üzgün ama dolu dolu Beşiktaş'ı yaşayacaktı.

"Şekiller ve biçimler değişebilir, aslolan siyah beyaz bir sevdadır" diye fısıldadı.
Sonra özlemin, hüznün, sevginin bir birine karıştığı duygularla dolu olarak, bilgisayarın önüne çöktü.

Kendisi için derin bir anlam ifade eden, yıllardır kimseye anlatmadığı bu küçük sırrını Beşiktaş kadar değer verdiği, siz gönül dostlarıyla paylaşmak istedi.

 
Toplam blog
: 47
: 648
Kayıt tarihi
: 31.03.07
 
 

Bandırma doğumluyum. İşletme mezunuyum. Amatör olarak uzun yıllar atletizmle uğraştım. Okul hayat..