Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '12

 
Kategori
Fotoğraf
 

Fotoğraf Kursuna gidiyorum!

Fotoğrafçılığa merak sardım. Fotoğraf kursuna gidiyorum. Kurstan arkadaşlarla seyahatlere gidiyoruz. Fotoğraf avcılığı yapıyor. Sanatsal fotoğraflar çekiyoruz. Sosyalleşiyoruz. Hem bir hobim var artık, hem de yeni insanlar tanıdım. Evvelce sanattan anlamazdım, ama artık bir sanatla meşgul olmanın keyfini çıkarıyorum.

Gecende Mardin’e gittik, sonra da Bodruma. Gittiğimiz azı başka yerlerde var. Nemrut, Doğu Karadeniz. İstanbul da aklıma gelmedik yerlere gidiyoruz. Topkapı sarayını görmemiştim. Sarayburnu, Kanlıca daha nereleri…

Genç yaşlı kız erkek karışık. Yemekler çaylar kahveler. Dinlenmelerde aperatif de alıyoruz. Yeni arkadaşlarımla rakı ile balık yerken kalabalık masalarda resim çekmek ayrı bir keyif.

Halkın içinden ayakkabı boyacısı çocukların kirlenmiş ellerini, ihtiyar dilencileri, köylü kadınları çekerken heyecanlanıyorum.

Daha önce hiç bu kadar yakından görmemiştim onları. Anadolu’nun uzak köşelerindeki harika manzaraları tarihi eserleri resimliyorum. Oralarda inanılmaz doğal güzelliklerle karşılaşıyoruz. Şaşkınlıktan dona kalıyorum. Hemen resim çekiyor ve tarihe bir not düşüyorum. Nasıl keyif alıyorum bilemezsiniz. Birlikte yola çıktığımız arkadaşlarla akşamları öyle eğleniyoruz ki değmeyin gitsin.

Bazen yurt dışına da gittiğimiz oluyor. Daha önce alış veriş için gittiğim yerlerde artık resim çekiyorum.

Ama en önemlisi sosyalleşmek, ne güzel yeni dostlar arkadaşlar edinmek. Hem gezmek hem de eğlenmek.

Bu işe ilk başladığımda satın aldığım fotoğraf makinasına yüklü bir para verdim. Kursa verdiğim parada az değildi, ama hepsine değdi. Çok mutluyum şimdi…!

Yukarıda yazdığım hikayenin benimle hiç bir alakası yoktur!

Çünkü ben ilk fotoğraf makinamı ortaokul 2. Sınıfta almıştım. Markası “LUBİTEL2” Rus malı idi. Bu günün parasıyla tam olarak 150-TL ye almıştım. 12 karelik 9X9 filim takılırdı. Deklanşöre basmak için elim titrerdi, netlik mesafe ayarı, diyafram, enstantane nedir nasıldır hep bu makina ile öğrendim.  12 filimden muhakkak yanan bozuk çıkan olurdu. Hala duruyor bu makine yeğenlerim ve oğlumda bu makinadan çok şey öğrendiler.

Benim fotoğrafçılık macerasına başlayışım böyle. Kursa hiç gitmedim. Birkaç kez taksimdeki “İFSAK” a uğradığım olmuştur. Bugün kullandığım fotoğraf makinesini ise dört yıl önce 250.-tl ye aldım. Digital çekebiliyor. Bu yukarıda söz ettiğim “fotoğraf sanatçısı” arkadaşlarıma göre makinam çok ilkel.

Bütün anlatmaya çalıştığım şudur:

Bu iş iyi hoştur da bu arkadaşlar bu makinalara en az. 2500.- ile 10.00.- Euro ücret ödeyerek aldılar. En az dedim bu fiyata alınmış bir makine ile araların girerseniz küçük düşersiniz. Çünkü işin içinde sahip olunan makinaların meziyetlerini, fiyatlarını ve sahip olunan makine sayısını yarıştırmakta var. Her yıl bir yeni modelini alma ihtiyacı da doğuyor. Sanat kolay iş değil!

Bir de kendileriyle yaptığım sohbetlerden anladığım kadarıyla onca yol tepmişken. Onca vakit harcamışken gezip gördükleri yerlerin tarihi ve sosyal değerleri ile ilgilenmiyorlar. Merak bile etmemekteler. Onlar işin sanatsal yanıyla meşguller!

Maksadım kimseyi eleştirmek değil. Yalnızca şunu hatırlatmak istedim. Yüksek para verilen makinalar ve yüklü paralarla alınan kurslar insanı sanatçı yapmaz. Ama kadın erkek kaynaşmasına çok faydalıdır. Bunu söylerken de bir eleştirim yok.  

Ama bütün bunlardan toplamda çok büyük miktarlarda kar eden bir gurup bulunduğunun farkında mısınız? Bu durum uluslararası stratejik planını çok evvelce yapmış olan fotoğraf makinası üreticilerinin dünya çapında bir organizasyonudur.

Bu bizim tarafımızda açıkça bilinen bir konu. Mükemmel bir pazarlama metodu uygulanıyor.

Bu metot aynı zamanda,  geri kalmış ve toplumu yozlaşmış ülkeleri daha da yozlaştırmanın mükemmel metotlarından biridir.

Bu dostlarım bir yanda binlerce Euro ödeyerek satın aldıkları ürünlerle eğlenedursunlar. Hiç kimsenin bir sözü olamaz. Ama öte yandan da sosyal demokratlıktan söz ederler, solculuktan dem vururlar ya. İşte bu yönüyle “eşyanın tabiatına ters” abesle iştigaldir. Aslında bu da bir çeşit şovdur.

Çünkü istenirse 250 liralık makine ile de fotoğraf çekilir. Bu fotoğraflarla sergide açılır. Yeter ki maksat fotoğraf çekmek, sosyalleşmek gezmek görmek yemek içmek eğlenmek olsun. Fotoğraf çekmeyi öğrenmenin bedeli öyle pahalı değil. Bu iş özel  üniversitede bile bu kadar pahalı değil.

Kısaca ekonomik güç gösterisi modasını aşmamız gerek.

Çünkü dünyanın en pahalı makinasını da alsanız sanatçı olamazsınız. En pahalı yağlı boya ve fırçası ile ressam, pahalı kalem ya da klavye ile yazar olamayacağınız gibi.

Ama ucuz malzemeyle tatmin olmayı öğrendiğiniz zaman;  

Toplum sever ve iyi insan olma yolunda önemli ve kocaman bir adım atmış olursunuz. Hem de komşusu açken kendisi yatmayan toplumun bir parçası olursunuz. Kız ya da erkek tavlamak mı? Onu da bir zahmet kendiniz öğrenin! 

Sürçü lisan etmemiş olduğumu umarım. Çünkü daha ziyade mesleki yaklaşımımı ortaya koyduğum bir yazı çıkarmaya çalıştım. Çünkü ben bir “tüketici koruma” uzmanıyım. İddialı bir toplum sever olduğumda söylenir. Sevgilerle

Bülent Selen

 
Toplam blog
: 89
: 985
Kayıt tarihi
: 09.07.10
 
 

Marmara Üniversitesinde  İşletme okudu. İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans yaptı.  Dış Ticare..