Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '20

 
Kategori
Fotoğraf
 

Fotoğraf ve Yazı

Fotoğraf ve Yazı

Prof Dr Hakan YAMAN

Yazı ile resmin birlikteliğinin çok uzun bir geçmişi vardır. İnsanoğlunun öğrenmeye ve bilgiyi yaymaya ilişkin serüveni belki de ilk olarak resimlerle başladı. Duvara çizilen av sahneleri ya da dini ritüeller ile o anlar belgelenmek ya da ölümsüzleştirilmek istenmiştir. Mağara duvarlarına bırakılan el izleri ise zor yaşam koşullarına ilişkin birer delil niteliğindedir. Kimi ellerde parmaklar eksik bulunmuştur. Bu durum orta çağa kadar değişmemiştir. Yazının icadı çok gerilere kadar gitse de, ortaçağda okuma yazma bilmeyen halkın oransal fazlalığı nedeniyle görsel materyaller önem arz etmekte idi. İlk olarak kuzu derisi üzerine yazılan kitaplarda metinler ve resimler biraraya geldiler. Rönesansta ise, sanat eserlerinde esere konu olan şahsiyetlerin ağızlarından süzülen sözler eserlerin altına eklenmekteydi. Eserlerin genellikle dini motifler içermesi nedeniyle, eklenen bu açıklamalar daha çok “tanrının bir kelamı” olarak algılanır ve bu ifadelerin mutlak doğru olduğu kabul edilirdi. Günümüzde ise “gerçek sonrası” dönemi yaşadığımız için basılı fotoğrafların altındaki yazıların doğrulukları konusunda çok da emin olamamaktayız ve her okuduğumuz metnin doğruluğunu şüpheyle irdelemekteyiz. Bu, gerçek anlamda bir paradigma değişimidir.

Fotoğrafların altındaki yazılar günümüzde temsil ettikleri anlamlar bakımından da farklılık arzetmektedirler. Dergi, gazete ya da sanal içeriktekiler daha çok bilgilendiricidir, çocuklara yönelik alt yazılar ise çocuğun hayal dünyasına hitap eder. Bilimsel kitap ve makalelerde ise, oldukça soyut, kuramsal ve karmaşık kavramlar kısa bir alanda ifade edilmek istenir.

İşlevsellik bağlamında fotoğraflara eşlik eden yazılar bir bilbordda ticari, reklam ya da pazarlama amacı güder. Kısa, öz, çarpıcı, etkileyici ya da yanıltıcı içerikleriyle sizleri arzu edilen yöne çekmek isterken, resmi yazılardaki açıklamalar (örn. trafik cezalarında) size gönderilen fotoğrafın altındaki yazılar,  durumu ispat etmeyi, olayı belgelemeyi ve size bir konuda talimat verme ya da açıklama yapmayı hedeflemektedir. Kimlik ya da pasaportunuzdaki yazılar ise sizin kimliğinizi göstermektedir.

Görüldüğü üzere insanların hayatına eskisi gibi resimler değil, yazı hakimdir. Barthes’in dediği gibi artık görselin medeniyeti olmaktan çıktık, artık tüm görsellere bir yazı ve açıklama eşlik etmekte, bu da,  artık metnin medeniyeti haline geldiğimizin bir göstergesidir.

Kullandığımız dil ve dolayısıyla yazı,  birebir kelime anlamından öte anlamlar taşımaktadır. Her bir kelime bağlam doğrultusunda farklı kavramları temsil edebilmektedir. Bu durum, semiyotik kuramı çerçevesinde ele alınır. Kelimenin temsil ettiği imge ve ifade etmeye çalıştığı imgeler arasındaki ilişki sıklıkla bu kavramlar konusundaki genel kabullere dayalı işler. Dolayısıyla kelimelerin temsil ettikleri anlamlarından öte, insanoğlunun yüklediği idiyomatik ifadelere, sahip olduğu klişelere ya da yüklenen metaforlara bağlı anlamları olabilir. Bu nedenle kelimelerin semiyotik derinliklerine hakim olmadığımızda, okuduğumuz kelimelerin temsiliyetleri konusunda sıkıntılar yaşarız, anlamakta güçlük çekeriz.

Barthes bu  konuya şöyle bir katkıda bulunur. Fotoğrafları kodu olmayan mesajlar olarak kabul eder. Fotoğrafların tamamıyla tanımlayıcı olduğunu söyler. Fotoğrafları nesnel vakaların ya da nesnelerin basit bir kaydı olarak kabul eder. Bunu fotoğrafın denotatif anlamı olarak da ifade eder. Diğer yandan, yine  Barthes’e göre fotoğrafların nesnel tarifleri olanaksızdır, çünkü tariflerimiz bireye bağlı yorumlardır. Yani bir fotoğrafı tarif ederken, konotasyon aşamasına geçeriz ki bu aşamada nesnel olmanız olanaklı değildir. Çok kısa bir anda dahi fotoğrafları yorumlarken, fotoğrafta bulunan imgelerin ve anlamların yorumları ve çözümlenmeleri bireyin öz deneyimine bağlıdır. Yani dil ile aktarım sözkonusudur.

Fotoğrafların kendisini inceleyen ve izleyenlere verdiği doğrudan mesajın cılız kaldığı ifade edilir. Dilin ve yazının daha zengin bir yapı olduğu kabul edilir. Ancak yine de fotoğrafların anlatımsal bir yoksulluk içinde olduklarını kabul etmek mümkün müdür? Bir fotoğraf daha geniş bir öyküsel bir anlam vadetmese de,  çerçevenin ötesinde başka bir arayış içine girmeli miyiz?

Yanıtımız hayır olmalı. Fotoğraflar içerik ve anlam olarak kısır gibi görünse de, kendi kendine yeterli araçlardır. Yapısal bütünsellik ve tutarlılıkları dikkat çekicidir ve yorumlayan kişiye göre değişmekle birlikte, bu sağlamlığı yorumlayanın öyküsel çok yönlülüğü ile birleştirmesi mümkündür.   Hatta Szarkowski bu birleşimi öyküsel yoksulluk ile sembolik güç kombinasyonu olarak ifade eder.

Barthes çağdaş kültürün dil ile aktarıldığını ifade eder. 20. yüzyılda fotoğrafçılar hergün içinden geçerken yolumuzu bulmaya çalıştığımız imgeler ormanı ile çalışmaya başlamışlardır. Metni, soyut çalışmalarında birer tasarım öğesi ya da kamusal mekanların ticarileşmesini eleştirmek için kullanmaktadırlar. Sanatçıların bazıları çevrelerinde bulunan metni fotoğraflarken, diğerleri metni görüntü elde etmek için kullanmaktadırlar.

Çevremizde bulunan metnin aslında doğada bulunmadığını ve insan eliyle yaratıldığını düşündürse de, metni görsel dünyaya kazandıranlar, sözel olmayan eylemimiz üzerine eklediğimiz insani ve akılcı kodlar olduklarını bize düşündürür.

 
Toplam blog
: 38
: 84
Kayıt tarihi
: 25.03.19
 
 

Prof. Dr. Hakan YAMAN, Aile Hekimliği Uzmanı ..