Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '09

 
Kategori
Fotoğraf
 

Fotoğrafta Digitalleşme ve Yarışmalar

Fotoğrafta  Digitalleşme ve Yarışmalar
 

Benim kırmızı beyazım!


Son zamanlarda bir çok kurum fotoğraf yarışması açar oldu. Önceden de bu kadar çok yarışma oluyor muydu, bilemiyorum! Çünkü ben de digital makinalardan sonra fotoğrafa yoğunlaşanlardanım, dolayısıyla bu yarışmalar da gözüme görünür oldu, sanırım.

Çocukluğumdan beri resimle haşır neşirim. Fotoğrafa düşkünlüğüm ise bakmak ve tasnif etmekten ibaret kalmıştı. Aile fotoğrafları benim için daima “yangında ilk kurtarılacaklar” değeri taşımıştır. Onların arkalarını notlandırır, albümlere özenle yerleştirir ve sık sık elden ve gözden geçirirdim.

Elbette dergi, gazete, takvim gibi mecralardaki fotografik görüntülerin de yeri ayrı. O konuda çağımız insani karakteristiklerinden “görüntü doyumsuzluğu” ben de de var. Ama son 3-4 yıldır edinilmesi ve kullanımı iyice kolaylaşan makinalar sayesinde görüntü zaptetme çılgınlığına da kapılmış durumdayım. Artık tasnif ve bakma eyleminden çok, fotoğrafı çekme konusunda aktifim. Sanırım benim gibiler de iyice artmış. Özellikle bahsini ettiğim yarışmalarda bunun farkına vardım. Kendi çiçek, doğa, bulut, kedi gibi doğadan aldığım görüntüleri, meğer pek çok kişi de ediniyormuş. Oysa ben kendi işlerimin nasıl da meftunuydum! Meğer ben hiç de yalnız değilmişim. Benim gibiler öyle çokmuş ki! Ama tabii bu merakımdan vazgeçecek değilim.

Şimdi artık işin biraz da felsefesini öğrenmeye çalışıyorum. Bunun için okuduklarım fotoğraf dergileri yanı sıra John Berger kitapları idi. Bugünlerde Gültekin Çizgen’in bitirdiğim kitabının arkasından, pek çok referansın gösterdiği Susan Sontag’ın “Fotoğraf Üzerine” isimli kitabını okuyorum. Oradaki bir tesbiti çok içtenlikle kabul ediyorum:
“Fotoğraf toplamak, dünyayı biriktirmektir” diyor. Arkadan da “Bir şeyin fotoğrafını çekmek, o şeyi ele geçirmektir” i ekliyor.
Bu söylem aslında yeni değil. Mağaralara yapılan bizon resimlerinden beri, asıl dürtünün bu olduğu söylenir zaten. Bir çeşit büyüdür. Bir varlığın suretini yapmak, ona sahip olmaktır. Fotoğraf bunu iyice kolaylaştırdı. Baharda çektiğimiz lale görüntüleri kışın da bizimle olacaktır.

Burada dikkat çekici nokta, görüntüleme işleminin sonsuzca çoğalması. Bu öylesine bir çılgınlık haline geldi ki, o güzelim görüntülerin her birine ayrılacak dikkat ve bakış süresi çok azaldı. Birbirimize yolladığımız fotoğraf sunumlarına süresi kadar bakıp geçiyoruz. “Daha, daha, daha” sını istiyoruz. Bir sonraki görüntü daha da cazip olsun diye bekliyoruz. Sonuçta şiddetin de şiddeti doğurması gibi, görüntü iştahımız bir türlü tatmin olmuyor. Fotoğraf çekenler için çevre kadrajlardan oluşuyor. Umulur ki, bu durum çevremizde bulunan sonsuz görüntü kirliliğinin giderilmesinde katkılı olur, toplu estetik görüşün artışını sağlar.

Bizde fotoğrafa genellikle “resim” denir. Bu yazıda ben ayrı tutmaya çalıştım. Fakat “resim” dendiğinde özellikle de aile fotoğraflarıdır akla gelen… (-Albümdeki resimlere, baktığın hiç oluyor mu?)
Kavram olarak aslında fotoğraf da malzemesi ışık olan bir nevi resimdir elbet. Yine de, yarışmalara olan katılımın da büyüklüğüne bakarak, “acaba bir resim yarışmasına da bu kadar katılım olabilir miydi?” diye düşünmeden edemedim.

Bence en büyük ayrım, fotoğrafı elde etmek için ayrıca bir el becerisine ihtiyaç olmamasıdır. Fotoğrafın olmazsa olmazı görüş açısı sahipliği ve elbette teknik donanımdır. Günümüzde bakmak ve görmek konusunda olağanüstü pratik sahibi olunduğundan, görüş açısı oluşturmak da epeyi yaygınlaşmış durumda… Teknik olanaklara gelince, varsa bir melekeniz, artık her şey elinizin altında… Görmek ve göstermek bir “tık”
ötenizde.
Haydi şimdi hep beraber yarışmaya!

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..