Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Fotojenik olma, ölürsün

Fotojenik olma, ölürsün
 

"Ruhun şad olsun Burcu"


On sekiz vatandaşımızın öldüğü ve bir çoğunun da yaralandığı seçimleri, yavaş yavaş tarihin sayfalarına gömerek, gözlerimizi, Obama’nın Avrupa ve Türkiye ziyaretleriyle hareketlenen ve sıcak gelişmelerin yaşandığı “Dış Politika”ya çeviriyoruz. Ziyaretin ardından gelecek gelişmelerin, artı ve eksilerini yine hep birlikte göreceğiz ve irdeleyeceğiz.

Şimdilik bu konuları bir kenara bırakıp, yakın zamanda İzmir’de Burcu Güçlü adlı güzellik uzmanı bir bayanın, on dokuz yerinden bıçaklanıp, apartman boşluğuna atılarak cesedinin de yakıldığı haberini sanırım bir çoğununuz gazetelerden üzülerek okumuşsunuzdur.

Gazetelerin üçüncü sayfalarını bilirsiniz. Cinnet ve canilik, ne güzeli, ne çirkini, ne türbanlıyı, nede farklı giyineni dinliyor. Olayların bir çoğu, ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve daha birçok etkenlerden çıktığı bilinen bir gerçek. Burcu Güçlü’nün hunharca öldürülmesi ardından Zaman Gazetesi’nden ayrılarak Haber Türk’e transfer olan Nihal Bengisu Karaca’nın “ Eğer güzelsen, bunu da gizlemezsen erkekler tarafından öldürülürsün! Siz siz olun, fotojenik ve şuh pozlar vermeyin” şeklindeki köşe yazısı beni ürküttü ve bir o kadar da üzdü. Düşünebiliyor musunuz, bir ölünün ardından yazılan akıl almaz sözler!...

Ben, bir erkek olarak bu yaşıma kadar nice güzeller gördüm,

Ama aklımın ucundan onları öldürmek hiç geçmedi,

Tam tersine, “Allah sahibine bağışlasın” dedim.

Şimdi, olayın katilleri henüz yakalanmadan, ardından böyle bir yazının yazılması, ölen Burcu Güçlü’nün üzerinden olayın başka yönlere çekilmesi değil de, nedir? Esas olan, katillerin neden cinayeti işledi? Gazetelerin üçüncü sayfasındaki akıl almaz cinayetlerin önlenmesi için neler yapmamız gerektiğinin tartışılacağı yerde, böylesi uçuk ve aklımızın ucundan dahi geçmeyen çağdışı sözlerle, toplumun yanlış yönlendirilmesi sizce doğru mu?

Bende bu gelişmeler ardından, Nihal Bengisu Karaca’nın yazdıklarını ve kendisinin de güzel olup, olmadığını merak edip, araştırmaya başladım. Yüzü güzel ( Allah eşine ve sevdiklerine bağışlasın) kapalı olması ve ellerini arkasına götürerek verdiği pozlar ise, beni hiç ilgilendirmedi. Önemli olan, ‘neler yazmış?’ diye, yazılarına şöyle bir göz gezdiriyorum. Bunlardan bir bölümünü de sizlerle paylaşmak istedim;

Karaca’nın denizi sevdiği belli. Bir çoğumuzun yıl boyunca yoğun tempoyla çalıştığı halde gidemediği tatillerde, erkek kaptan yerine bayan kaptan tutarak tekne kiralayabiliyor. Erkeklerin olmadığı yerlere gitmek istese de, karşısına çıkan erkekleri, teknenin küçük odasına hapsedip yolculuğunu öyle tamamlayabiliyor. Eşini, birçok kadının olduğu plaja gönderip, kendisi beş yıldızlı otellerin kadınlar havuzunda yüzebiliyor. Mustafa Sandal, Kenan Doğulu, Sibel Can’ın seslendirdiği müziklerden hoşlanmayıp, ilahi olmadığına göre en iyisi Anna Vissi” yi isteyen Karaca, 1999 yılında ilk ‘Haşema’sını satın alıyor. Ancak, onun çok çirkin olduğunu ve Ku-Klux-Klan’ın kuklalarına benzetiyor, ayrıca ayağındaki paletlerle birlikte berbat bir görüntüsünün de olduğunu söylüyor. Bir çok anısının sonunda da; “ Ben aradan çekiliyorum, sular daha berrak, kimsenin suyu bulanmıyor artık ve denizden ayrılıyorum” diyerek, noktayı koyuyor.

Bakın, Haber Türk Gazetesi’nden teklif aldığında Fatih Altaylı ile ilgili söyledikleri; “ Çok sert ve kavgası ve özellikle dindar insanlarla uzlaşmazlık içinde olmayı kendine şiar edinmiş biri olarak görüyordum. Biraz araştırınca kafasına yatmayan hemen her şeye ve herkese karşı tavır alan ve yanlışı olduğu zamanda tahsis etmekten çekinmeyen bir portre olduğunu hissettim. Tanıştığımızda beklediğimden çok daha medeni bir diyalog oluştu.”

Bu ne lahana, bu ne perhiz?

Tatile çıkacaksın, teknede kaptan erkek istemeyeceksin, sonra da çalıştığın gazetede erkek yazı işleri müdürü ile yan yana çalışacaksın! Bende diyorum ki; “ Sayın Karaca, acaba hunharca öldürülen güzellik uzmanı Burcu Güçlü ile ölmeden önce bir vesile ile tanışmış olsaydınız, o yazdığınız satırlar yerine, yalnızca, “ Allah rahmet eylesin” sözlerini yazar mıydınız?

Yazar olmak kolay değil dostum. Hele hele “ yazarlık” sıfatını halkın onayı ile almak hiç de kolay değildir. O kalemi öyle oynatmalısın ki, ucundan adalet, hoşgörü ve güzellikler damlamalı İyi yazar, her kesimdeki halka örnek olmalı ve onları olumlu yönlere yönlendirmelidir. Sanırım önemli olan da, güzel- çirkin, kapalı-kapalı olmayan demeden, insanda ( kadın ve erkek demiyorum) “ BEYİN GÜZELLİĞİ” olmasıdır. Bu olduktan sonra, şu yalan dünyada inanın her şey daha anlaşılır olacaktır.

Sevgiyle ve güzellikler içinde kalın…

05 Nisan 2009/ Bursa

Ertuğrul ERDOĞAN

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..