Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '16

     
    Kategori
    Kültür - Sanat
     

    Foucaultla kol kola Salvador Dali sergisine gitmek

    Foucaultla kol kola Salvador Dali sergisine gitmek
     

    ''Dali 20. yy ın sürrealist ressamlarındandır ve bilinçaltını resimleriyle beraber resimlerinide bilinçaltıyla beraber devleştiren bir çılgın. Foucault ise iflah olmaz bir iktidar-güç muhalifi ve bugünleri bize daha 60 yıl önceden haber veren bir filozof.İkisi de kendi çağlarının muazzam sosyal entellektüelleri''
     
    Bir temmuz ayı bunaltısı. Uykudan henüz yeni uyanmanın verdiği o şaşkınlık halini tam olarak üzerimden atamamanın verdiği hafif afallama halindeydi gözbebeklerim.
     
    Gecenin ürpertici karanlığının ardına gizlenmiş o loş sokak lambası ışığının yüzüme değmesi gecenin ileri saatleri olduğunu anlamamla gözlerimin adeta komut alan bir asker misali yavaş ama emin adımlarla hayretler içerisinde açılması bir oldu.
     
    Odadan çıkmak için kapıya yöneldim usul usul.Ayaklarımın beni yerimden kımıldatmamak için diretmesi onun henüz uyanamadığını gösteriyordu. Odadan çıkışım ve yan odada dumanlar içinde bir silüet görmem; Oldukça ağır bir tadın ağızdaki tat dokularıyla teması kadar hızlı gerçekleşti. Hızla o silüetin göründüğü odaya yöneldim.
     
    Ancak odadaki karanlık tüm art niyetiyle bu tuhaf varlığı görmemi engelliyordu. Odaya girişimle birlikte korkuyla beraber kimsin sen diye bağırmak istediğim kişinin aslında benim ruhaniyetimde oldukça muazzam bir karşılığı olan yarı tanrı olarak gördüğüm tarihi bir şahsiyet olduğunu anladım. Parlak kafası, büyükçe gözlükleri ve gülüşüyle dahi adeta moderniteye ve iktidar kavramına kafa tutan 20. yy ın deliler kervanının assolisti Michel Foucault tan başkası olamazdı bu.
     
    İçerde Foucalt'un olması; çıktığı safari de aslanların tam ortasına düşen insanın yaşadığı şaşkınlığı yaratmışken üstüne bir de duvarların her bir köşesinde Salvador Dali'nin yaptığı resimlerin olması büyüleyici bir etki gösterdi. Salvador Dali ve Michel Foucault. İkiside 20. yy ın deliler ve çılgınlar karavanının baş mimarları, ikiside modernite ye karşı açtıkları tek taraflı savaşların usanmak bilmeyen ruhani savaşçıları.
     
    Foucalt'un gözleri duvardaki Salvador Dali resimlerinden biriyle karşı karşıya gelmişti. Bu muazzam resim salvador dalinin "Belleğin azmi" eserinden başka bir eser olamazdı. Akışkan saatlerin olduğu bu tablo Dali'nin katı zaman kavramına karşı protestosu olarak bilinir. Tablonun tam ortasında uyuyan bir insan portresi vardır. Dali'nin aslında burada uyuyan insanla anlatmak istediği uyku sırasında beliren "id" ve " bilinçaltının" şahlanarak ortaya çıktığını söylemek yanlış bir ifade olmaz
     
    Foucault büyük gözlüklerinin kapladığı yüzünü yan taraftaki resime çevirdi. Foucault'un heyecalı olmakla umursamaz olmak arasında gidip geldiği bu eser "yanan zürafa'' resmiydi. Yanan bir zürafa,hemen yanında ayaklarından kafasına kadar vücudunun birçok bölgesinde çekmeceler yer alan insan sureti. Deliliğin sürrealisti Salvador Dali yine bilinçaltına göndermeler yapıyordu bu resmindede.
     
    Foucault'un dudakları açılıp kapanmaya başlamasıyla ağzından kayıp giden sözcükleri takip etmek zor olsada " Dali beni ürkütüyor. Bu adamda totalitarizm-güç olgusunun bilinçaltından ne kadarda gür bir şekilde bizlere resimleriyle haykırdığını görüyorum." sözlerinin Foucault'ta derin bir iz bırakarak çıktığını görmek pek de zor olmadı esasında. Dali'nin bu eserinde aslında yanan zürafayla beraber savaşın yıkıcı etkilerine değinmek istediği de belirtilebilir. Savaş ve bilinçaltı gibi bir konu ne de muazzam bir çalışma konusu.
     
    Hemen karşı duvardaki portreye yönelen Foucault'un dikkatli gözleri tabloyu oldukça yoğun bir şekilde süzüyordu. Tablodaki Dünya silüetinin merkezinden Amerika kıtasını parçalayarak çıkan çocuk o zamanlar daha yeni yeni Dünyanın süpergücü olan Amerika'yı temsil ediyordu.
    Dali geleceği okuyan gözlerini ABD ye dikmişti daha henüz 20. yy da olmasına rağmen.
    Yavaş yavaş gökyüzündeki hafif parıltının daha da şiddetlendiğini farketmem gözlerimdeki hafif ağrının artması ile paralel zamanlı oldu. Foucault'un yüzü artık tanınamayacak derecede bulanıklaşmıştı fakat Dali'nin portresindeki nesnelerin hareket etmeye başlaması beni daha derinden şaşırtıyordu.
     
    Çılgın Dali'nin deli resimlerindeki çılgın nesneler artık evin içinde gezinmeye başlıyordu.
    Zeki Müren'in deyişiyle '' ilk zamanlar ne de mes'ut olmuştum halbuki ''. Ancak işler iyice çığırından çıkıyordu ve büyük bir kabus girdabına düşüyordum.
     
    Bir anda kendimi yerde sırtüstü henüz yeni ölmüş ve cesedi soğumamış bir insan misali yatarken buldum. Yüzüme yeniden şiddetli bir sokak lambası ışığı değmekle kalmıyor adeta ışıktan tokat yiyordum. Gözkapaklarım hafifçe açıldı ve birden tavana kilitlendi. Gördüklerim küçük bir rüyaymış. Foucault ve Dali beni öylesine pervasızca etkilemiştiki; bu sürrealist rüya girdabının tam ortasında debelenirken kendimi bulmam bundan olsa gerek azizim. Jacques lacan' ın dediği gibi ''Arzu ve istek ancak bilinçle oluşur ve bilincin dans ettiği karnavallar ise rüyalardır''
     
    Toplam blog
    : 1
    : 72
    Kayıt tarihi
    : 26.12.15
     
     

    Sosyal hizmet bölümünde 4. sınıftayım. Sosyal bilimler ve kültür-sanat alanında araştırmalar yapı..