Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '09

 
Kategori
Doğa Sporları
 

Fransa Bisiklet Turunun ardından

Fransa Bisiklet Turunun ardından
 

Paris-2009. 21'inci etap.


Merhabalar!

4 Temmuz ile 26 Temmuz arası Fransa Bisiklet Turu Fransa’da yapıldı.

Eurosport kanalından her zaman olduğu gibi yakından takip etmeye çalıştım. Ve bir rüya’da Paris’te yapılan 21’inci etapla sona erdi.

Elbette Türkiye’de bu turu takip edenler olmuştur. Ancak sayıların çok düşük olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki TRT gibi Türk kanallarının bu güzel organizasyonun inadına vermemesi Türk izleyici sayısını mümkün olduğu kadar azaltıyor.

Bir sene sonra Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu yapılacağı zaman da TRT’nin aynı demeçlerini duyacaksınız. “Tıpkı Fransa Bisiklet Turu gibi organizasyonun Türkiye’de yapılmasını istiyoruz.”

Şimdi sormak lazım? Fransa Bisiklet Turu neden örnek veriliyor. O zaman. TRT Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turunun yapılacağı aylarda akıllarına o zaman mı geliyor Fransa Bisiklet Turu varlığından? Tıpkı onun gibi. Yani Türk halkının büyük bir kısmı Fransa Bisiklet Turunun ne olduğunu biliyor da.

TRT bir şeyden örnek veriyorsa ki Eurosport’tan yayınlanan bazı sporları ekranlara getirebiliyor tenis, artistik patinaj, atletizmi seyrettirtikleri gibi neden bisiklet de olmasın.

Bizler 3 hafta boyunca bu yayını ekranlara taşıyamayız veyahut yayın hakkını almak çok pahalı geliyor mu diyecekler. Sanmıyor. Ancak şu var ki Eurosport kanalını izlemem şurada 7 sene oldu bu en prestij spor organizasyonunu ekranlardan uzak tutmalarını bir türlü kavrayamadım.

Neyse fazla eleştiri oldu galiba. Eleştiri değil bir yerde. Bisikletin bir ulaşım aracı olduğunu kabul edemeyen Türk halkını bisikleti tanıtmak ve sevdirmek bence Fransa Bisiklet Turunu Türk halkına izlettirmek olmalıydı.

MB yazarları olarak Eurosport kanalından Fransa Bisiklet Turunu baştan sona izleyen var mıdır acaba?

İzlemeyenler çoğunluktadır herhalde.

Bunu biliyorum. İzleyenler de fırsat buldukça izleyebilmişlerdir.

Ve ben burada bir diğer konuya da değinmek istiyorum. Fransızlar bu turu öyle bir şekilde düzenliyorlar ki tarihi kültürlerini de öyle bir şekilde dile getiriyorlar ki şatoları, kayalıkları, su değirmenlerini ve o güzelim doğa güzelliklerini bizlere canlı anlatımları ile yarış esnasında gözler önüne getiriyorlar. Bununla birlikte Fransızların bu tur için fabrikaların işçilere izin verdikleri ve iç turizmi de canlandırdıkları özelikle beynelmilel yarış yapıp ilgi odağını bu ülkeye çekmesini ne güzel sağlıyorlar. Eğer bir bisikletçisi olan bir ülkenin vatandaşları orada ve o vatandaşların o bisikletçiye verdiği destek. Dağlara çıkan karavanlar. Bunlara en güzel örnek diyebilirim.

Bir ülke en güzel bu şekilde tanıtılır ve en güzel şekilde de anlatılır herhalde.

Futbolda olduğu gibi bisiklette en iyi seviyede yapan bisikletçiler Fransa bisiklet turunda.

Bir Fransa Bisiklet Turu biterken izlenim ve düşüncelerim.

Hani bizim Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turunu Fransa bisiklet Turuna benzetenlere asla ve asla benzemediğini ve bizim böyle bir tur organize etmemizin çok zor olduğunu söylemek istiyorum. Üstelikte imkânsız. Neden dersiniz. Burada yarışanlar en üst seviyeye gelenler. Türkiye’ye gelip yarışanlar yeni profesyonel olmuş bu tur organizasyona bir nevi hazırlık mahiyetinde olan genç bisikletçilerdir ya da bu büyük organizasyona idman için gelmiş bisikletçilerdir. “En iyi idman yarışmaktır” tezinden yola çıkarak bazı takımlar elemanlarını Fransa turlarına hazırlamak için bu gibi organizasyonlara sporcularını yollamaktadırlar.

Bir ara şöyle bir şey daha düşünmüşümdür. Bisikletçiler dağlık ormanlardan geçerlerken karavanlarda bekleyen veyahut bisikletleriyle oraya tırmanan insanlar bisikletçilerin tam geçecekleri esnasında bir sönmemiş sigarayı şöyle ağacın arasına bir atsa ve rüzgârdan alev alsa o an yarış ne olur. O bölgeye henüz gelmemiş olan bisikletçiler oradan nasıl geçecekler? İşte bilinçaltında olan Avrupalı yanındakine bunu yaptırtmaz.

İşte Avrupalı olmanın arıcılığı. Orada olsanız adama sigara içirtmezler bile. Bizde olsa adama bile müdahale etmezler. Cevabımız hazır. “Sana ne benim sigara içişimden.”

Türk olmamdan hep gurur duymuşumdur. Ancak medeni olarak çok hem de çok gerilerdeyiz.

Bazen de böyle güzel manzaralı yerleri gördükçe içim gider neden bende bu güzel ülkelerde yaşamıyorum diye. Hâlbuki benim güzel ülkemde de bunlar kadar güzel manzaralı yerler çok. Ama değerlendiren yok. Orman yangınları filan. Yeşilliklerimiz yok olmuş. Dağlarımız mevcut ama buralara tırmanacak bir bisikletçimiz bile yok.

İnsanlarımız saygısız. Yaya ya ve bisikletçiye hep ikinci planda kalmakta. Hâlbuki ilk planda olmalı. Saygı gösterilmeli. Bisiklet yolları yok ve en önemlisi motorlu taşıt varken bisiklet neden ulaşım aracı olsun ki. Özelikle Türkiye’de.

TRT’ye boş ver de. Eurosport kanalı Türkiye’de de izlenebiliyor. Uzun yıllar boyunca. Birkaç sene öncesine kadar yabancı dilde izlenebiliyordu ama birkaç yıldır Türkçe yayın olarak karşımızda. Özelikle TRT’nin yetiştirdiği değil de bisiklete binen ve bu spordan anlayanlar tarafından, dil bilen ve anında tercüme edebilen spikerler sayesinde bir bisiklet yarışının nasıl olması gerektiği şekilde anlatarak.

Üstelikte ilk defa Fransa Bisiklet Turunu izlediyseniz insanoğlunun neler yapabileceğini de anlamış olursunuz. Pekâlâ, onlar gibi gitmek mümkün değil ama ne var ki bisikleti bir ulaşım aracı olarak görmemizi de sağlar.

Bizler en azından belediye otobüsleri bırakarak bisikletlerle şehir içi ulaşımını sağlayabiliriz.

Ha bu arada Ankara’nın hava kirliliği aklıma geldi. Ankara’da 1980 dönemlerinde bulunmamdan dolayı çok iyi hatırlıyorum. O dönemlerde Ankara’da yaşayanlar elbette hatırlayacaklardır. Kış aylarında Ankara’da hava kirliliği haddinden fazlaydı ve tek ve çift plakası uygulaması konmuştu. Plakanın son harfine göre o güne gelen tarihin tek ve çift sayılarına bakılarak arabaların trafiğe çıkmalarına müsaade ediliyordu. Amaç trafiğe çıkan araç sayısını yarıya indirmekti.

Araçlardan çıkan karbon monoksit gazı insan sağlığını son derece tehlike arz etmektedir. Bu nedenle hem sağlık yönünden hem de çevre temizliği açısından bu karbon monoksit gazından bir yer de uzak durmak gerekmektedir. Türk insanı bunun bilinci içinde olsa daha sağlıklı bir toplum yaratmış oluruz. Bir araçtan bir şey olmaz ama araç sayısı çoğaldıkça tehlike kaçınılmaz olmaktadır.

Bana göre Avrupalının çizmiş olduğu yoldan gitmek gerekmez mi?

Lafı uzatmadan diyeceğim o ki.

Dünyamız gittikçe kirleniyor. Ormanları yok etmekle oksijen yeterli düzeyde azalıyor. Gazlar hem havayı kirletiyor hem de hastanelere sağlık yönünden sorun yaşayan insan sayısında artış gözleniyor.

Bisiklet bu bakımdan daha sağlıklı kılmaktadır diye düşünmekteyim.

Haksız mıyım yani?

Fransa Bisiklet Turunu iyi bir şekilde izleyen biri olarak ben bunları düşündüm. Herhalde izleyenler de bu düşünceme iştirak ederler.

Saygı duyarım.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..