Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Fransa'dan kopmak

Fransa'dan kopmak
 

Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU ile ABD Dışişleri Bakanı H. CLINTON (2010)


Az önce bir yayın alanından öğrendiğime göre: Fransa’nın Ermeni yalanlarını inkar edene ceza öngören yasayı kabulü sonrası Ankara’ya çağırılan Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu’ 22 Aralık 2011 günü ayrıldığı Paris’e  geri dönüyormuş. FesüphanALLAH!

Bazı (!) ‘istişareler’  için Ankara’ya çağrılmış olan Sayın Burcuoğlu aradan geçen on iki günlük bilgi açığını bakalım nasıl kapatacak!

Çağdaş DEVLET OLMAK kolay değil...

Osmanlı 'çağdaş devlet' olamadığı için battı!

Tek kelime ile ‘battı’ koskoca Osmanlı devleti. Çünkü son üç yüz (300) yıl boyunca kendisini yenileyemedi. Ne yönetim biçimi ne örgütlenme ne halkın eğitimi ne esnafın üretimi ne çiftçinin hasadı ne alınması gereken vergiler ne sanayileşme ne de din ve adalet konularında olması gereken yeni uygulamalar  bağlamında kendisini yenileyemediği çin ‘battı, gitti!’.

Bugün atalarımızın Devlet-i Ebed Müddet diye tavsif ettiği Osmanlı Devletimizin bıraktığı acılar içinde kıvranıyoruz. Bizim bize yaptığımız kötülüklerin üstüne bir de Çarlık Rusyası ile Düvel-i Muazzama olarak da adlandırılan Batılı Devletlerin istekleri , baskıları yanında diplomasi ve savaş oyunları sonucunda Osmanlı Devletimiz, ne yazık ki bir daha gelmemek üzere battı!

Bu ruhsal çöküntüyü Cumhuriyetin kimi kazanımlarına rağmen başta rahmetli beybabam olmak üzere 1880’liler ile daha sonraki yıllarda doğmuş olanlarda gördüm ve okudum. Onlar çok acı çektiler, bu açık. Üç kıt’aya egemen olmaktan Anadolu’ya sığınmak nasıl bir duygudur bunu onlar yaşadı. Biz de onalrı anlamaya çalıştık. Kaldı ki onlar vuruşa vuruşa Anadolu içlerine doğru  çekilirken bazı arkadaşlarını, akrabalarını, anılarını da o topraklarda bırakarak geldiler. Kendi kabuklarına çekildiler. 1900’lerden sonra Balkanlar ile Kafkaslar’dan akın akın gelen göçlerin muhasebesini ise bugün yapan yok! 

Bu acıların hesabını ne Çarlık Rusyası’na ne Sırp ne Karadağlı ne Boşnak ne Arnavut ne de Bulgar devletlerine kimse soramıyor. Bu konularda tarih  yanında göç sosyoloji suskun kalmasa bile ne yazık ki diplomasi suskundur! Arap Lawrence ile Arap ileri gelenlerinden oluşan yandaşlarının Orta Doğu’da Osmanlı Ordularına karşı giriştikleri öldürücü alçak saldırılar ise hiç hatırlanmak istenmez. Oysa bugün yaşanılan Filistin Sorunu’nun altında o yıllarda girişilen eylemlerin olduğunu bilenler biliyor.

Seksen  beş (85) yıl önce bugün aramızdan ayrılmış olan şair, yazar ve devlet adamı Süleyman NAZİF(Diyarbakır 1870-İstanbul 1927) Beyin sözlerine kulak verelim bir an için:

Ey yüz senedenberi mütevâliyen ğâib ettiğimiz vilâyetler, ülkeler!..

Siz bizi affetseniz bile biz Allah'ın ve târihin düşmânından tahlîs-i nâm  ve nâmûs edemeyeceğiz.

Ey vatan için cân verenler!., ey vatan yolunda uzuvlar fedâ  edenler!.. Ey vatanın serhadlerinde ve topraklarında etten ve kemikten  siperler yapanlar!.. Ve ey bu şiarın mâtemdâr veya endişekâr-ı hişânı!..

Siz bu kitle-i hodkâmm dâimâ fevkinde kalınız.

İstanbul - Nişantaşı 4 Mart 1917 

Yeniden Fransa Başkanı Nicolas Sarkozy’nin Osmanlı Devletimiz çökerken zorunlu olarak Fransa’ya getirilen Ermeni yurttaşlarımızın çocukları ve torunları üzerinden oy avcılığı olayına dönecek olursak; ne yazık ki Türkiye bugüne kadar üstüne düşen görevleri yerine getirememiştir.

Konular sürekli olarak ihmal edilmiş, ötelenmiştir. Benzer durum yaklaşık dört ay sonra Washington’da da meydana gelir ise Dışişleri Bakını Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU kim bilir ne kadar şaşıracaktır.

 Paris’teki oylama sonucuna göre yapılması gereken nice diplomatik çıkış yolu var iken büyükelçinin Ankara’ya çağrılması bence hiç de ‘şık’ olmamaıştır. Bu kadar ‘fevri’ olamazsınız Sayın Davutoğlu!.. Makamınızda çok yenisiniz bence. Bu sizin sorununuz değilse de bugün için bizim sorunumuz olmuştur. Bana göre bir devlet düzeninde eğitim, ekonomi, sağlık, dışişleri ile kültür işleri süreklilik ister. Bu konuda  Fransa özellikle Kültür Bakalığı konusunda ne güzel bir örnek olabilirdi, ayrı konular bunlar...

Son gelişmeler ışığında pek çok ezberiniz bozulacak gibi görlüyor. Ulaşmış olduğunuz Prof’lük sıfatınızı elde edebilmek için pek çok ‘sefaretmane’ kitabı  ile yüzlerce  ‘anlaşma’ metni okumuş olduğunuza göre Paris’te ola patlak veriğinde Sayın Burcuoğlu’nu neden apar topar  Ankara’ya çağırdığınızı umarım bir gün siz de yazarsınız. 

Tecrübeli diplomat Sayın BURCUOĞLU orada kalsa idi; gözümüz kulağımız olmaz mıydı? ANKARA'ya geldiğinde hangi derin bilgileri ya da taktikleri fısıldadınız kulağına kim bilir?! Kaldı ki bu çağda çok daha gizli haberleşme yolları var! Fransız Meclisinin verdiği son karara da bağlı olarak Paris çok yakından izlenmeli değil miydi?

Bana göre Sayın BURCUOĞLU Paris'te kalarak çok önemli açıklamalar yapabilir; yarın toplanacak olan komisyona da önemli bilgiler verebilirdi! Belki ülkemizde sık sık karşılaşıldığı ve bazıları da ‘fâş olunduğu’ gibi konuşmalarınız ile kimi şifreli yazışmalarınızın Fransız istihbaratının ‘teknik takibi’ yolu ile ele geçirilebileceğinden mi korktunuz efendim? Çok geç de olsa Paris Büyükelçimizin yeniden görevinin başına dönmüş olmasından dolayı mutlu olabilirsiniz.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..