Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Saide Belgin Erdağı

http://blog.milliyet.com.tr/monti

19 Ocak '17

 
Kategori
Siyaset
 

Fransız İhtilali ve sonrası (1)

17. ve 18. Yüzyıllarda Fransa’da merkeziyetçi ve salt yetkili bir krallık düzeni vardır. Kralların yalnızca danışma amaçlı toplandıkları Etats-Généraux adlı meclis 1614’ten beri hiç toplanmamıştır. 1789 İhtilali bu meclisin uzun bir bekleyişten sonra ilk defa toplanması sırasında bir araya gelenlerin başkaldırmasıyla patlak vermiştir.

Etats –Generaux, toplumdaki üç büyük zümre (ordre) temsilcilerinin oluşturduğu; Papazlar Düzeni, Soylular Düzeni, Üçüncü düzenidir. Her düzen bir diğerinden kopmuş, kapalı, kendi içinde özel kurallara bağlıdır. Kendi içlerinde de anlaşmazlıklar taşırlar. Eski şövalyelerden gelme “kılıç soyluları ile parayla unvan elde eden “urba soyluları” birbirleriyle çatışma içindedir. Papazlar ise büyük küçük ayrımı yaşarlar. Bu iki düzenin, yarım milyonu ancak aşan nüfuslarına karşılık, Üçüncü Düzen 24 milyona yaklaşan burjuva sınıfı ve halktan oluşur. Burjuvalar ise, büyük tüccar, banker ve yeni gelişmekte olan sanayiciler “yüksek burjuvayı”, serbest meslek sahipleri, doktorlar, avukatlar “orta burjuvaziyi” esnaf “küçük burjuvayı” oluşturur.

1789 İhtilali, soylular ve burjuvazinin yüksek ve orta sınıfının çatışması sayılabilir. Burjuvazi iktidara katılabilmek için ayaklanmakta diğer düzenlerin ve sınıfların içinde memnun olmayanlar da onu izlemektedir. Krallığın yıkılarak sınırlı monarşinin kurulmasıyla hazırlanan 1791 Anayasası,  ekonomik ve sosyal  durumu güçlü olan burjuvazi yararına düzenlenmiştir.  

O dönemde egemenliğin kullanılması bakımından 2 doktrin vardır. Halk egemenliği ve ulus egemenliği. Halk egemenliği; egemenlik doğrudan halkın olmalıdır. Ekonomik ve sosyal durumu ne olursa olsun her vatandaş egemenliğin kullanılmasında hak sahibidir.  

Burjuvazinin ortaya attığı ikinci doktrin; ulus egemenliğidir. Ulus kavramı halk kavramından yüksek ve kutsaldır. Burjuvalar şunu söylemektedir; ”Halk belli bir anda yaşamakta olan insanlar için kullanılır. Oysa bunların üstünde ezeli ebedi, şanlı, şerefli soyut, yüce ve kutsal bir varlık olarak ulus vardır.” Kraldan alınan yetkiler, halka yani rastgele insanlara, sokaktaki kalabalıklara verilemez. Böyle yapılırsa egemenliğe saygısızlık edilmiş olur; malları, mülkleri, çakılı, kazıklarıyla bu topraklara bağlı olanlar, yatırdıkları vergilerle, ulusa bağlılık borçlarını ödeyenler oy hakkına sahip olursa, bu yüce egemenliğin kullanılması için gereken saygı ve ciddiyet sağlanır. Böylece egemenlik herkesin yararlanabileceği bir hak değil, bazı nitelikleri taşıyan kimselerin yapabileceği bir görev kapsamına alınıyor.

1791 anayasası genel oyu kısıtlamaktadır. Seçimler iki derecelidir. Seçmenler önce ikinci seçmenleri seçer. Etkin yurttaşlık, bulunduğu yerdeki ortalama işgücü kazancına eşit vergi verenlerdir. İkinci seçmenlik, vergi kayıtlarına göre iki yüz işgücünün değerine eşit ,taşınmaz malın sahibi veya kiracısı olanlardır. Fransa da genel oyun kabul edilmesi, çeşitli evrelerden sonra işçi sınıfının etkin rol oynadığı 1848 ayaklanmalarıyla gerçekleşecektir.

İlgi çeken bir diğer dönem 1972-1795 arasındaki Convention dönemidir. Kral XVI Louis’nun boynu vurulduktan sonra yeni bir anayasa yapmak için toplanan “La Conventıon”adlı meclis iktidarı kullanan tek organ olmuştur.

Bu dönem, Fransız İhtilalinin bir yandan en demokratik, öte yandan en diktatör aşaması sayılan “La Terreur” (Dehşet) dönemidir.

Fransız ihtilalinin bu döneminde, güçler ayrılığı, dengeli iktidar gibi kavramlar bir yana bırakılmıştır. Bütün yetkileri, Robespierre’nin deyimiyle “tiranlığa karşı özgürlüğün despotluğu”’nu  kuran bir meclis oluşmuştur. Yürütme yetkisi de meclisin elindedir. Meclis içinden seçilen ve meclisin bir komisyonu gibi hareket eden “Kamu Kurtuluşu Komitesi” yetkiyi tüm üyeler adına kullanmaktadır. Yasama yürütme yetkilerinin tek mecliste toplandığı sistemlere “konvansiyonel sistemler” ve yönetim biçimine de “meclis hükümeti” adı verilir. Çoğunlukla ihtilal ve büyük değişim dönemlerinde başvurulan bu sistem, kudretli kişilik sahibi önderlerin arkalarına meclisin ezici gücünü ve yetkisini alarak başarıya ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.

1795 ten sonraki dönem Fransa’da devrimci güçlerle, tutucu güçlerin çatışma ve etkileşiminin sonuçlarını kapsar. 

 

 

 
Toplam blog
: 18
: 232
Kayıt tarihi
: 17.04.16
 
 

 “Söz uçar yazı kalır.” Bilgi, duygu ve düşünceler paylaşıldığında çoğalır, anlam kazanır. Zaman ..