Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fuat Avni...

İki uçağımız düştü, biliyorsunuz; dört şehidimiz var, allah rahmet eylesin; niye düşmüşler, ne olmuş; uçakların tedavülden kalkma vakitleri mi gelmiş?

Ben mi açıklamaları kaçırdım, bilmiyorum, ancak tatmin edici bir yanıta ulaşamadım.

Tamam, TV izlemiyorum ancak elimin altında internet, türlü gazeteler, sosyal paylaşım siteleri gezinip duruyorum; mesela cumhurbaşkanının TÜRGEV açılış konuşmasını yaptığını, hatta gündemi değiştirmek adına “Mini etek ve dekolte” vurgulamasının en büyük harflerle manşetlere taşınmasını , LÖSEV’e imar izni verilmediğini falan gayet net izliyorum.

Düşen uçaklarla ilgili net bir yanıta ulaşamadım ama... Umarım ben atlamışımdır...

******

Öyle milliyetçi falan değilim, benim derdim insan, insan hakları, özgürlük, iyi eğitim, sevgi, özgüven, eşit değer, hoşgörü filan; bu açıdan baktığımda eğer ki cumhurbaşkanı ben olsaydım oğlumun başında olduğu vakfın açılış törenine katılmak yerine şehitlerin töreninde olurdum...

Halkın yanında olurdum, oğlumun değil!...

******

Dedim ya internette dolaşıyoruz, photoshop sandım ilk gördüğümde; gazetelere de düşünce olmadığını anladım: Bir arkadaş AKP Konya aday adayı olmuş, kafasında bir börk, üzerinde kürk gibi bir şey; Osmanlı vurgusu yapıp Ertuğrul Gazi’ye mi özenmiş, Selçuklu sultanlarının, askerlerinin taktığını mı kafasına takmış, “Yeni Türkiye” için yola çıkmış!

Bir hanım arkadaş da aynı partiden aday adayı olmuş, valla bakın yine peşinen söyleyeyim: Photoshop olarak baktım buna da...

Başında simsiyah, üstü bombeli, yanları omuzlara sarkan bir eşarp desem değil, türban desem tam olarak o da değil; değişik bir stil...  

“Ak” vurgulamasını yapmış afişte ama görsel olarak karalar bağlamış...

******

Bir başka haber daha var; kadın 24 yaşında; iki çocuğu var... Kaç yaşında anne olduysa artık... Çocuklarının babasından boşanıyor. Ne kadar sonra bilmiyoruz, bir sevgilisi oluyor. Genç kadın sevgilisinin yanlış işlere bulaşmış olduğunu bir şekilde öğreniyor, ya da biliyordu belki ama katlanma sınırını aşmıştı... Neyse...

Ayrılmak istiyor; sonuç: Adam kadının annesini öldürüyor, kadını yaralıyor!

(Eee, heber değeri ne arkadaş; lafı uzatma! Bunlar zaten hep alışık olduğumuz şeyler!... demeyin yaa, bi sabredin!)

Genç kadının kolunda yaralanma sonucu problem oluşuyor, lakin tam olarak müdahale edilemiyor; zira kadın iki aylık hamile!

Kadının kolunu kurtarmak için uygulanması gereken ilaçlar anne karnındaki bebeğe zararlı olabileceğinden ilaç tedavisi uygulanmıyor.

Kadın “Kürtaj yapın” diyor; annesinin öldüğünü bilmiyor ama kendisini yaralayan adamdan çocuk da doğurmak istemiyor olabilir ki çok haklı; tedavi olmazsam tek kolla iki çocuğuma da bakamam diyor! Çok mantıklı!...

Hastane ne diyor? Babanın rızası olmazsa kürtaj olamazsın!...

Hangi baba? Huuu? Ve hatta doğmuş iki çocuğun bakımını yapamayacak hale getireceğin bir kadının üçüncü bir çocuğa mı bakmasını bekliyorsun?

Mantıksızlık öyle başını almış gidiyor ki hangi birine yetişesin, bilemiyorsun...

Eğer montaj, photoshop, hacklenmiş adres değilse baro bu konuya müdahale etmiş ve kürtaj kararının anneye ait olduğunu belgelerle sunmuş.

Gerçi Fuat Avni bu konuyu olumlamadı ama, anne kürtaj olup, tedavisine başlanacakmış!

Yani! En nihayetinde!

(Yav, hekimler vakti zamanında, çok değil ayol, bizim gençliğimizde falan, bebekten önce annenin sağlığını gözetirlerdi ki doğru olan da budur! Şimdiki prosedürler, baskılar sonucu anneye-babaya ne olursa olsun; yeter ki çocuk doğsun! zihniyeti tam gaz devam!... Layığıyla yetiştirilemeyen çocukları ne yapacaksanız? Şeyy, TÜRGEV’e konuk edeceksiniz zahar!

******

Amerika’da yapılan araştırmalara göre kamunun gazını almak gerekiyor! (Alengirli bir adı var, tam anımsayamadım. Bilmediğimiz bir şey değil ama oranın sosyologları, psikologları falan çalışıyor azizim; onların dediği ile bizim düttürdüğümüz şeyler nasıl aynı tartıya konsun?)

Mesela, çok okunan gazete, izlenen tv, takip edilen sosyal medya gibi yerlerde yüzlerce yandaş olsa da gaz çıkartacak kişiler lazım diyor Amerikalı sosyologlar, siyaset bilimciler, algı yönetimi yapan ehil kişiler...

Bizimkiler sıcak bakmazlar ilk etapta ama Amerika bu, bir bildikleri elbet var ki bu kadar işimize yaradılar diyerekten ikna olmuşlardır...

Mesela Fuat Avni bir fenomen oldu arkadaş!

Adam ne derse çıkıyor!...

******

Bu “adam ne derse çıkıyor” bir algı operasyonu olamaz mı?

Halkın gazını aldığı kadar güvenini kazandığı anda farklı bir kulvara yönlendiremez mi?

Valla gayet güzel yönlendirebilir!

Fuat Avni bulunamıyor deniliyor ya; hakikaten iki şık var ortada:

1)     Bu ülkeyi yönetenler bir kişiyi bulamıyorlarsa, istifa edip gitsinler!

2)     İstifa etmiyorlarsa; Fuat Avni onların yarattığı  Amerikan usulü bir sanal karakterdir!

******

Fuat Avni’yi takip edenlerden biri de benim; lakin allahın bahşettiği bir aklım, mantığım ve reddetmediğim duygularım var; bilgiyi süzmek, aklıma-mantığıma uyanlar ile uymayanları elemek gibi bir yeteneğim var; herkeste olduğu kadar!...

Yanıldığımda “özür dilemek” gibi bir cesaretim de var; bu cesaret herkeste vardır diyemeyeceğim...

(Kendimi mi pazarladım yoksa? Haşa!..), (Fazla mütevazılık da iyi değildir, haa!.. diyor bir yanım; allahım egom mu konuşuyor; yoksa cahil-cüheyla karşısında bu kadar özeleştiri yapma; valla gerçek sanırlar! diyen mantığım mı?)

******

Velhasıl; sapla saman çoktan birbirine karıştı; ne televizyonlarda dönen haberlere, ne de gazetelerdeki manşetlere güvenemez olduk!

Hangi kanal kimin, hangi gazete kimin derken kimliğimizi yitiriyoruz; neyiz? Ne yapmak istiyoruz? Var olma amacımız ne? Hiç birini bilmiyoruz!

Var olma savaşı verirken birileri çekiştirip duruyor; arkadaş; siyasal partilerden medet umacağın kadar “İnsan” olarak “Dik durma” savaşı ver!

Emeğinin, ekmeğinin peşinde koşarken huzurunu yok sayma!

Siyasi partiler gelir-geçer, ne sen ne de ailen onların akıllarında kalır!...

Lakin verdiğin oylarla düzenlenen yasalar çocuklarına, torunlarına miras kalır; üzülürsün...

******

Hep bu devran dönecek sanma yani; neler yaşadı bu ülke, neler daha yaşar, bilinmez...

Osmanlı İmparatorluğunun sonunun geleceğini kim tahmin edebilirdi ki?

Yıllar sonra “Diriliş” çalışmalarının başlayacağını?

Eee, bir kavuk, bir kaftan kaldı derken... “Sultan Süleymana kalmadı bu dünya, hiçbir kitap yazmaz!”

Yani...

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..