Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Futbol
 

Futbol Federasyonu "Yargısız İnfaz" Yapmadı!

Futbol Federasyonu "Yargısız İnfaz" Yapmadı!
 

TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, “şike soruşturması” ile beklenen/ beklenmeyen açıklamayı yaptı.

İşte satır başları:

  • Federasyonun elinde herhangi bir belge ve delil bulunmamaktadır. Bu nedenle herhangi bir işlem başlatılamamaktadır.
  • Disiplin soruşturması cumhuriyet savcılığının iddianameyi hazırlayıp mahkemece kabul edilmesinden sonra başlatılacaktır.
  • Alacağımız kararların toplumun bütün kesimlerini mutlu etmeyeceğinin bilincindeyiz.
  • Karar vermek için iddianamenin hazırlanmasını bekleyeceğiz.
  • Bu süreçte UEFA ve FIFA ile sürekli temas içinde bulunacağız.
  • Lig planlandığı şekilde 5 Ağustos'ta başlayacaktır.
  • 31 Temmuz'da Süper Kupa finali Fenerbahçe ve Beşiktaş arasında oynanacaktır.
  • Lig, tescil edildiği şekilde UEFA'ya bildirilmiştir.

Şimdi ne olacak?

Bir kere, gözaltılar başladıktan, iddialar medyaya yansıtıldıktan sonra, soruşturmayı sadece Fenerbahçe’yle bağlantı kuranların yaptığı gibi “yargısız infaz” yapılmayacak. “Belge ve delil”ler beklenecek, karar, gerekli inceleme/ değerlendirmelerden sonra verilecek. Son sözü de, Tahkim Kurulu söyleyecek.

Sonuç ne olur?

Bilmeyiz!

Ama bir haftadır, “yargısız infaz” sürdürüldü:

Ekranlardan başını uzatan, bazen ciddi ciddi tavırlarıyla büyük pozları veren, bazen de alaysı bir gülüşle aklınca doyum sağlayan “yorumcu”, “gazeteci” kimlikli kimileri, arazi taraması yapmayı çok severler.

Kimi “futbol adamları” da öyle!

Kulüp taraftarlığı, hukukçu kimliğinin önüne geçen kimileri de öyle!

“Pislik” varmış; hemen, şimdi temizlenmeliymiş!

“Pislik” varsa temizlensin!

Katilin cenaze törenine katılması misalini “hayata geçirmek” niye?

“Pislik” temizlenmesin diyene hak edeceği en ağır sözcükleri “sözlük”lerden bulmak o kadar zor değil. Bırakın “sözlük”leri, sokaktaki yurttaşın “sözcük dağarcığı”nda “yakası açılmadık” niceleri vardır.

“Varsa”yı kim ortaya çıkaracak, doğrusu, “bilgi toplama” işini kim yapacak?

Polis!

İddia makamı kim?

Savcı!

Hükmü kim verecek?

Yargıç/lar!

Kim son noktayı koyacak?

Yargının en üst kurumu Yargıtay!

Bunları bilmeyenin “aklını peynir ekmek”le yiyen değil de nedir?

*****

İddialardan yola çıkarak kimi “kazanım”lar elde etmek isteyenlere ne denir?

Aklıma ilk geleni “leş kargaları”...

O “leşi kargaları” ki...

Demokrasinin olmadığı, geri kalmış ülkelerde gördüğümüz gibi “hukuk” tanımaz...

O ülkelerde göreceğimiz görüntülerle sokaklarda gezinir....

Rakip takımın başkanı tutuklandı diye sevinir, cezaevinin önünde sevinç gösterileri yapar...

Daha iddiaların doğruluğu yanlışlığı kanıtlanmadan, yerel gazeteler aracılığıyla “düğün” hazırlığı yapar...

Yapar da yapar...

Öyle “alıcı kuş” gibi atılmayan, söylenenler kanıtlasın, “yapan”ı birlikte kınayalım, diyen/leri iddiaların ortağı sayar...

Sayıları az olması önemli değil; önemli olan, tuttukları takımın “kurumsal kimliği”ni “erozyon”a uğratmalarıdır.

Yine bilinmelidir ki, asıl önemli olan, başkan/ futbolcu/ teknik direktör sevgisi değil, kulübün kurumsal kimliğidir. Ancak, bu demek değildir ki, herhangi bir olumsuz durumda, sadece iddialara dayanarak, onlar “kâğıt peçete” gibi atılsın, bir çırpıda silinsin...

Emek, kutsal bir değerdir.

Emeği yok saymak, “artı değer”e el koymak, gerçek emeği yadsımak, sömürüdür.

****

Takım tutmayı rakibin, hangi alanda/ konuda olursa olsun, boğazlanması olarak gören “kafa”, “at gözlüğü” takmıştır. Öyle ki, rakibin, mücadele alanından/ yeşil alandan silinip gitmesini ister.

Oysa, düşünmez ki, “büyüklük”, rakibin “büyüklük”üyle ölçülür.

Bunu gösterenleri görünce, “fanatik” taraftarı bir yana bırakalım, “büyüklük”ün anlamı daha iyi anlaşılıyor.

Rakibin “büyük” değilse, bilmelisin ki, sen “küçük”sün!... Yine bilmelisin ki, “küçük”ler içinde bir “büyük”ün olması, övünülecek bir durum değildir.

“Değil”ler, “değildir”ler saymakla bitmez.

“Empati” yoksunu olanları, “at gözlüğü” ile olayları/ durumları/ olguları değerlendirenler, “yarın”ın da olduğunu, hem de yakın olduğunu unuturlar.

Unutsunlar bakalım!

Daha önce, benzer durumları unuttuklarını bugün anımsayanlar, yarın/larda da aynı tutumu, unutmadan sürdürsünler!

TURGUT ÇELİK/ Mersin

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..