Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '16

 
Kategori
Futbol
 

Futbolcuya dayalı düzen neden tehlikeli?

Sistemsizlik de bir sistemdir anlayışı hatalıdır. 

 

Sistem olmayan kültürlerde, insanlar ön plana çıkar. Sistemler değil, insanlar konuşulur.

 

Tıpkı Euro 2016' dan elenen Milli Takım üzerinden Türk futbolunun yapısal sorunlarını konuşacağımız yerde, Terim' in taktik ve futbolcu seçim hatalarını konuştuğumuz gibi. Oysa biliyoruz ki Türkiye bu şampiyonada final bile oynamış olsa, Dünya Kupasında elemelerden çıkamayabilirdi.

 

Çünkü sistemsizlik, istikrarsızlığa yol açar. Bir anlık motivasyon ile kazanılan geçici başarılar, sorunların üstünü örter. Kısa vadeli kazanımlar, uzun vadeli büyük problemleri saklar. 

 

20 senedir, Trabzonspor,  Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray' ın yapısal sorunlarını ve yönetim hatalarını tartışmak yerine, her başarısız sezondan sonra hoca ve futbolcuları tartışıyoruz. 

 

Sistemi ve gerçek sorunları asla tartışamıyoruz, çünkü ortada bir sistem yok!

 

Mesela, Pereira' yı teknik direktör yönünden eleştiriyoruz ancak 18 yılda altyapıda bir düzen kurmakta zorlanan, ilk 11' e futbolcu kazandıracak sistemi bir türlü başarıyla oluşturamayan Fenerbahçe Yönetimini asla eleştirmiyoruz. 

 

Mesela, mevcut Galatasaray yönetimini futbolculara verdiği haklı disiplin cezaları için eleştirebiliyoruz ancak kendilerinden önceki yönetimin transfer politikası sonucu kulübün üzerine yıkılan mali yükü eleştirmiyoruz. 

 

Mesela, bir önceki Trabzonspor yönetiminin sportif planlama, transfer ve finansal yönetim hatalarını asla eleştirmiyoruz, ama şimdiki yönetimi transferde bir scout sistemi kurmaya çalıştığı, ince eleyip sık dokuduğu için transferde geç kalmakla suçlayabiliyoruz. 

 

İnsanların peşinden koşuyor, sistemlere mesafeli bakıyoruz. Sistemlilik bize ters geliyor. İnsanlardan medet ummak, kurtarıcı aramak, idolleştirmek, sonra da başarısızlıkta o insanları suçlayabilmek çok daha kolay geliyor. İşimize geliyor. 

 

Kestirmeden söyleyeyim. Dünya futbolu artık değişti. Ekonomik başarı ve sportif başarı el ele gitmek zorunda. Birindeki başarı diğerini tetikliyor ve bu bir döngü haline geliyor. Kulübüne 1 milyon üye yapmak istiyorsan, sahada iyi futbol ile başarı sağlayacaksın, ondan sonra üyelerin artacak, sonra tekrar bu mali güç ile takımını geliştireceksin. 

 

İşte bu futbolcuya, başkana dayalı düzen ile olmaz. Sistem ile olur. 

 

Yani kulübünüz uzun vadede ve istikrarlı olarak başarılı olsun istiyorsanız, yeni transfer değil, önce sistem talep edeceksiniz. Yılda 5-6 milyon Euro' alan ve yatan eski yıldızları değil, her sene ilk 11' e bir veya iki futbolcu gönderebilecek kapasitede bir altyapıyı talep edeceksiniz. Eğer istikrarlı başarı istiyorsanız, kulüp için harcadığınız her kuruşun hesabını soracaksınız.

 

Yapılan tesisleri alkışlamak kadar, yapılan kötü transferleri en gerçekçi şekilde eleştirmeyi de bileceksiniz. Bizim neden altyapımızdan A Takımda direkt oynayabilecek futbolcu yetişmiyor, neden genç ve yetenekli isimleri keşfedecek bir scout sistemimiz yok, neden hak etmeyen futbolculara yüksek paralar ödüyoruz, neden futbolcuya dayalı sistemimiz var diye soracaksınız. 

 

Forumlar, genel kurullar, görsel medya, sosyal medya ve mümkün olan her mecradan sistem, istikrar diye bağıracaksınız. Başkanlarınızdan bu yönde talepte bulunacaksınız. Bu yönde adım atan yönetimlere destek vereceksiniz. 

 

Futbolcunuza haklı olarak ceza veren, haklı olarak yolları ayıran ve futbolcuya dayalı düzeni yıkmaya çalışan Yönetiminize vurmayacaksınız. Destek vereceksiniz. Kulüplerinizin futbolculardan büyük olduğunu kabul edecek, buna göre hareket edeceksiniz. 

 

Örneğin Sneijder olayında, yönetimin yanında olmanız gerek. Gökhan Gönül olayında yönetimin yanında olmanız gerek. Neden mi?

 

Bu camialar, iki futbolcuya teslim olmayacak kadar büyük camialar da ondan. Belki bu olaylarda futbolcular haklı, belki de yöneticiler. Belki süreçler iyi yönetilemedi. Ancak, burada verilecek tavizler, futbolcuya dayalı düzeni besler. 

 

Sen yönetimini eleştireceksin, düşük profilli diyeceksin, kampa geç katılacaksın, sonra ceza almayacaksın. 

 

Sen devre arası kulis yapmaya başlayacaksın, menajerinle stratejiler kuracaksın, tüm sene sözleşme yapılmadı diye yarım performans göstereceksin, somurtacaksın, sonra istediğin mali şartları kopartıp takımda kalacaksın. 

 

Yok böyle bir dünya. 

 

Sistem talep etmiyorsanız, sisteme önem vermiyorsanız, insana dayalı düzen ile 3-4 yılda bir kendi ligimizde şampiyon olmak bize yetiyor diyorsanız, eleştiri oklarınız doğru adrese yönelmemiş ise, başarısızlık geldiğinde de ağlamayacak, sağa sola suç atmayacak, ben bunu hak ettim demeyi bileceksiniz.

 

Sistem derken neyi kast ediyoruz?

 

Bir kulübün yatırımdan, transfere, altyapı yönetiminden hoca seçimine, scouting den ödül/ceza uygulamalarına, etik kurallardan, yönetim- teknik direktör ilişkilerine kadar bir anayasa ile belirlenmiş sistemi olmalı. Bu sistem insan müdahalesini azaltmalı. Herkes kurallara uymalı. Egolarını törpülemeli. Başarısız olan koltuğa yapışmadan gitmeli, başarılı olan takdir edilmeli ve desteklenmeli. Böyle bir anayasası olmayan kulüplerde, insana dayalı düzen olur. 

 

Sistem olmayan yerde, insanların borusu öter. Dönem dönem, başkanlar, bazen hocalar, çoğu zaman ise futbolcular söz sahibidir. Bu bir üçgen gibidir. Üçgenin hangi kenarları uzun ise, o kenarın sözü geçer. 

 

Bundan 2 sezon evvel, Başkan Aziz Yıldırım' ın Ersun Yanal' ı yollarken söylediklerine bir bakalım. "Bu takımı Ersun Hoca değil, ben ve futbolcular şampiyon yaptık" söylemi, üçgenin uzun kenarları hakkında fikir vermiştir. 

 

Galatasaray, Terim dönemi sonrasında, futbolcuya dayalı düzeni yıkamadığı için, sportif yönden başarı olmuş gibi gözükse de, aslında kendi değerlerinden çok şey kaybetmiştir. 96-00 arası yakalanmış olan başarı kalıcı olmamış, istikrar sağlanamamıştır. Bundan sonraki 16 senede Avrupa' da bir tek kupa bile gelmemiştir. Bu dönemden sonra Galatasaray' da Yönetim- Futbolcu koalisyonu hakim hale gelmiş, hocalar kısa ömürlü olmuş, Avrupa' da başarı gelmemesine rağmen, taraftarlar yerel ligde gelen şampiyonluklar, parlak transferler ve ezeli rakiplerinin kötü yönetimden kaynaklı hataları ile tatmin olarak, bu yılların heba olmasına göz yummuştur. 

 

Beşiktaş ise yıllarca sürdürdüğü ve başarısız olduğu futbolcuya dayalı düzeni, Fikret Orman yönetimi ile terk etmeye başlamıştır. Yönetim- teknik direktör koalisyonu, Quaresma gibi bir asiyi dahi takım oyuncusu haline dönüştürmüştür. Futbolcuya dayalı düzeni terk etmeye başlar başlamaz başarı gelmiştir. 

 

Trabzonspor, futbolcuya dayalı düzeni Şenol Güneş ile iki defa yıkma şansı elde etmiş, ancak camianın sabırsızlığı ve hırçınlığı buna engel olmuştur. Ersun Yanal bu açıdan yeni bir fırsattır. 

 

Sistemsizlik ve istikrarsızlık üçgeni

 

Türk futbolunda sorun, Başkan- Teknik Direktör- Futbolcu üçgeninde, Başkanların kısa dönemli başarı için, futbolcuların hakimiyetine izin vermesi ve teknik direktörlerin figürandan öteye gidememesidir. Bu konuyu en iyi anlamış ve size en iyi anlatabilecek kişiler Yılmaz Vural ve Aykut Kocaman' dır. Zekaları ile sorunu çözmüş, olayı kavramış, bu sorunu aşmaya çalışırken her seferinde üçgenin diğer iki aktörü tarafından ortaklaşa kurban edilmişlerdir. 

 

Türk futbolunda bu üçgen sağlıklı işlememektedir. Çünkü bu üçgenin üzerinde çalışacağı sistem, kurumsallık, kurallar ve ilkeler bütünü eksiktir. 

 

Bir başka deyişle, başkan-hoca-futbolcu üçgeninde, sağlıklı işleyiş için bir "anayasa" eksikliği vardır. Bu eksiklik en çok Başkanlar ve futbolculara yaramaktadır.  

 

Türk futbolunda sisteme değil, insana dayalı bir yapı olduğu artık herkesin kabulü. son 30 yılda, futbolda başarının "futbolcu grubu isterse" gelebileceği gerçeği, artık akademik çalışmalara konu olabilecek kadar net bir olgu. 

 

Sistem eksikliği dediğimiz şeyin sonucu hüsrandır. Yıllar, kaynaklar, umutlar heba olmaktadır. Dünya ilerlerken, kulüplerimiz bırakın yerinde saymayı, geriye gitmektedir.

 

Kral çıplak diyenler ise hemen "İrlandalı" ilan edilmektedir. 

 

Sistemi ön plana alan istikrarlı başarı sağlayabilir

 

Son 30 senede, Gordon Milne- Beşiktaş, Feldkamp- Galatasaray, C.A.Parreira- Fenerbahçe, Fatih Terim- Galatasaray, Daum- Fenerbahçe- 1. Sene, Aykut Kocaman- Fenerbahçe, Ersun Yanal- Fenerbahçe ve Şenol Güneş- Beşiktaş dönemleri hariç, Türk futbolunda futbolcuya dayalı düzenin devam etmediği hiç bir dönem görmedik. 

 

Bu dönemler haricinde yaşanmış tüm başarılar, futbolcuya dayalı düzeni kabul etmiş olan Başkan- Hoca ve Futbolcuların koalisyon yaptığı, çok yüksek dozda motivasyon ve futbolculara büyük tavizler verilerek, konjoktürel sebeplerle de kazanılmış başarılar olmuştur.

 

Örneğin 96-00 dönemi, Terim 'in futbolcuya dayalı düzeni gördüğü, iyi idare ettiği, şahsi karizması ile yönetebildiği ve en önemlisi yönetim ile koalisyon yaptığı için gelen bir başarı örneğidir. Terim, 96-00 arası, futbolcuya dayalı düzeni, belirli bir hedef ve ortak çıkarlar doğrultusunda motive etmeyi başardığı için Terim olabilmiş, düzen karşısında ayakta kalabilmiştir. 

 

Bu ülkede Zeman, Skibbe, Gerets, Löw, Osieck, Lazaroni, Lucescu, Zico, İsmail Kartal, Carvalhal, Samet Aybaba, Rasim Kara, Lorant gibi hocalar, bir kısmı başarılı olmuş olsa da, futbolcuya dayalı düzeni yıkamamış, ancak ayak uydurmuştur. 

 

Futbolcuya dayalı düzen istemeyen, bunu yıkmaya çalışan hocaların ömrü ise maalesef uzun olamamıştır. Üçgenin diğer iki kenarı olan Başkan- Futbolcu koalisyonları, bu hocaları yıpratmaya başlamış, çoğu zaman biletini kesmiştir. Futbolcuya dayalı düzeni kıran, sistem getirmeye çalışan pek çok hoca, başarı olmuş olsa da, Bizans oyunlarına kurban gitmiştir. 

 

İnsana dayalı düzenin devamı, hak ettiğinden çok daha fazla kazanan futbolculara ve onlar sayesinde ayakta kalabilen Başkanlara yarar. Sistemi, kurumsallığı, düzeni, nizamı, ilkeleri en çok bu iki grup istemez. 

 

Futbolcuya dayalı düzen, istikrarsız bir ortam oluşturmaktadır. İstikrarlı bir başarı için, bu düzen mutlaka yıkılmalıdır. 

 

Bugün dünyanın en büyük ve istikrarlı başarı kazanan kulüpleri olan Real Madrid, Bayern Munich, Barcelona, Manchester United ve Juventus gibi kulüpler, sistemleri sayesinde istikrarlı başarı yakalar. Sistemsiz kulüplerin anlık parlamaları önemli görülmez. Bilirler ki uzun dönemde başarı ancak sistem ile gelir. 

 

Bu kulüplerin hiç birisinde, futbolcuya dayalı düzen yoktur. Başkanlar da koalisyon kuracak ise, ancak teknik direktörler ile kurar. Başarı da böyle gelir. 

 

Bildiğiniz üzere, yorumlarımı görsel alana taşımak ve sizler ile iletişimi güçlendirmek için Futbol 24 adında bir YouTube kanalı açtım. Kanalımı takip etmek için aşağıdaki linke tıklayarak abone olabilirsiniz. 

 

Futbol 24: https://www.youtube.com/channel/UCtRno16-qLvn5bnzrcOra5w

 

Ayrıca, tüm görüş ve önerilerinizi rahatlıkla iletmeniz ve iletişimde kalabilmemiz için Facebook sayfamı da sizler ile paylaşmak istiyorum. Facebook üzerinden gündemle ilgili daha kısa video yorumlarımı da takip edebilirsiniz:
 
 
Bertan Kaya Facebook Sayfası: https://www.facebook.com/bertankayaskorer/
 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..