Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '13

 
Kategori
Futbol
 

Futbolda şiddet

Futbol,  günümüzün en yaygın ve popüler spor dalı,  dünya ölçeğinde milyonlarca kişinin geçimini sağlayan, spor tıbbının (sporcu sakatlıkları ve bedensel ve ruhsal gelişim) ve tanıtım ve reklam piyasasının en büyük alıcısı, devasa bir sektör.

Hemen her sektörde olduğu gibi burada da satıcılar yani hizmeti sunanlar ve alıcılar yani tüketiciler var. Güney Amerika Ülkeleri, Afrika ve Orta Avrupa ülkeleri, futbolcu yetiştirmeye uygun iklimleri sayesinde tüm dünyaya hizmet ihrac ederken, zengin Orta Doğu ve Uzak Doğu Ülkeleri, Rusya ve Türkiye bu sektörün temel finansörleri ve sponsorlarıdır.  İspanya, İngiltere ve Almanya futbol kalitesini ve takımların marka değerini yüksek tutarak en fazla yayın ve sponsorluk geliri elde eden ülkeler olurken, ülkemiz tahsis edilen devasa kaynağa rağmen, altyapısını ve futbol kalitesini yükseltememiş ve dünya çapında bir marka yaratamamıştır.  Ülkemizde marka yaratmak için, kariyerinin sonuna gelmiş ve üst klasman takımlarda oynama şansı kalmamış futbolcuların yüksek bedelle transferi tercih edilmektedir. Futbol kalitesine ciddi bir etkisi olmayan bu tür transferler neticesinde ülkemiz takımlarının ismi sadece transfer dönemlerinde gündeme gelmektedir. 

Spor kulüplerine tanınan muafiyetler, bazı yasa dışı faaliyetlerin görmezden gelinmesi ve kamuya ait  arazilerin kulüplerin ticari menfaatine göre kullanılmasından tutun, kulüplerin mali piyasalardan kaynak sağlamasına verilen izinler bile bir imtiyaz niteliğindedir.  Özetle, tanınan imtiyazlar ve aktarılan devasa kaynaklarla kıyaslandığında sağlanan ticari menfaatler ve sportif başarı çok düşük kalmaktadır. Örneklemek gerekirse, yüz binlerce dolarlık av malzemeleri satın alıp, oltayla istavrit tutan balıkçı gibiyiz.

Futbolun sportif boyutu ise daha vahim, oynanan futbol o denli kalitesiz ki ülkemiz dışından hiç kimseye şiddet uygulamadığınız ya da tehdit etmediğiniz sürece Türkiye ligini seyrettiremezsiniz. Ülkemizin en elit takımları olan Fenerbahçe ve Galatasaray’ın maçlarında bile seyir zevki veren pozisyon sayısı ve süresi sınırlıdır.  Zaten seyirci de futbol zekasından, becerisinden, hızından ve estetiğinden yoksun bu maçlarafutbol seyretmeye gitmiyor.  Futbol kalitesinin düşüklüğü, şiddetin ve gerginliğin öne çıkması ve statlardaki rahatsız edici ortam nedeniyle tribünden uzaklaştırılan gerçek futbol seyircisi ise televizyondan İspanya ya da İngiltere ligini seyretmeyi tercih ediyor.   

Ülkemizde günümüz futbolunu besleyen şey aslında şiddetin kendisidir. Ülke olarak şiddetin her türlüsünü seviyoruz. Futbol burada şiddetin sporla makyajlanmış halini temsil etmektedir. Ülkemizde birbirlerinden nefret eden karşıt kulüpler  var,  bu kulüplerin üyeleri,  tehdit, şantaj,  rüşvet, şiddet ve  nüfuz kullanmak da dahil sportif mücadele sınırları içinde ya da dışında her türlü yöntemle rakibini alt etmeyi arzulamaktadır. Spor karşılaşması olarak addedilen futbol maçlarındaki tezahüratların hemen tümü, şiddet içeren, spor ruhuna ve ahlaka aykırı psikolojik travma belirtisi söylemlerdir.  Dolayısıyla oynanan oyuna futbol, izleyenlere de spor seyircisi demek, en büyük protestoları beyaz mendil sallamak olan, çok iyi mücadele eden ama küme düşen takımlarını ayakta alkışlayan diğer ülke futbol seyircilerine haksızlıktır.  Bu manada Avrupa’da sporda şiddetle mücadelede başarı sağlanmış ve sistem büyük ölçüde temizlenmiş iken, ülkemizde şiddet futbolu tümüyle sarmıştır.  Bu sarmal yavaş yavaş tüm spor branşlarını da etkilemeye başlamıştır ve acilen önlem almak gerekmektedir. Bu arada rakip takım taraftarını stada almamak, aralarına polis barikatı kurmak biber gazı ve su sıkmak da çözüm değil şark kurnazlığıdır.  

Öncelikle profesyonel sporcu oynatan tüm kulüplerin şirketleşmesi ve sağlanan açık ya da örtülü tüm imtiyazların kaldırılması ve UEFA mali kriterlerinin tavizsiz uygulamaya alınması gerekmektedir.  Şiddet içeren eylemlerde bulunanlara da ceza hukuku hükümleri en üst hadden olmak üzere tavizsiz olarak uygulanmalıdır.

Şirketleşmenin getireceği profesyonel yapı, öncelikle kulüplerin mali yapılarını ve harcama politikalarını düzeltecek olup, bu yolla sportif markanın içeride ve dışarıda daha yüksek bedelle pazarlanması sağlanacaktır.  Vizyonu olan ve uluslar arası alanda marka olmak isteyen kulüplerin iki konuda çaba göstermeleri gerekmektedir. İlki idari ve mali güç, diğeri sportif mücadelede başarılı, taraftarı, sporcusu ve yöneticisi ile sempatik bir takım kimyası oluşturmaktır. Bu kapsamda, şiddeti çağrıştıran “welcome to hell” türü agresif mesajlarla dış piyasada imaj yaratmaya çalışmak da hatalı bakış açısının bir  göstergesidir.      

 
Toplam blog
: 9
: 147
Kayıt tarihi
: 18.09.12
 
 

A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi 1986 yılı Maliye Bölümü Mezunu Kamu Çalışanı ..