Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Futbolun ekonomisi hakem hatalarını ve milli maçları taşıyabilecek mi?

Futbolun ekonomisi hakem hatalarını ve milli maçları taşıyabilecek mi?
 

Futboldaki ekonomik gelişme ivmesi füze gibi çıkıyor.

İngiltere ligi olsun, İspanya olsun, bizim ligimiz olsun dünya üzerindeki tüm belli başlı futbol organizasyonları ekonomik olarak 10 sene öncesi ile kıyaslanamaz bir büyüklüğü yakaladı. Bu gelişme duracak gibi de değil.

Bu yıl dünyada global kriz vardı. Futbol piyasasında ise hiç hissedilmedi. Hatta 2009 transfer rekorlarının kırıldığı bir yıl olarak tarihe geçti.

Futbol dünyası, özellikle son 10 yılda Avrupa ve Güney Amerika ile sınırlı olan yüz ölçümüne, Kuzey Amerika, Asya, Afrika ve hatta Okyanusya'yı bile dahil etti. İzleyici sayısı kısa bir süre içinde büyük patlama yaşayınca, ekonominin de büyümesi kaçınılmaz oldu.

Bu büyümenin temel faktörü pek tabii ki güzel futbolun paraya dönüşme hızının artması. Şifreli yayınlar, forma satışları, yeni stadlar ile gelen loca ve koltuk gelirleri, reklam anlaşmaları, sponsorlar vs. vs.

Buna ek olarak son yıllarda bazı Rus, Arap ve Amerikalı zenginlerın hobi ile karışık yatırımları da bu süreci hızlandıran ve futbolcu değerlerini arttıran çok önemli bir faktör.

Tahminlere göre futbol ekonomisindeki bu büyüme devam edecek.

Peki futbol, mevcut yapısı ile bu büyümeyi taşıyabilecek mi?

Bu konuda 3 ana faktör ciddi birer tehdit olarak göze çarpıyor. Bunlar hakemlerin neticeye etkileri, ulusal müsabakaların kulüpler üzerindeki negatif etkileri ve şirketleşen kulüplerin fazla profesyonelleşmesi ile oluşacak riskler.

Teker teker açalım bu riskleri

Şirketleşme Etkileri

Kısa vadede bu alanda büyük riskler taşındığını iddia edemem ancak bahsetmek istediğim konu kulübün sahibinin maddi durumunun takımın kadrosuna etkisidir. Yakın geçmişte Fiorentina kulübünün sahibi sıkıntıya düşünce bu köklü kulübün de 2. lige düşmesi hala hafızalarda. Ülkemizde ise İstanbulspor ve güncel olarak izlediğimiz Ankaraspor örneklerini sayabiliriz.

Ancak kulüp sahibi olmak bir teksitl firmasını sahibi olmak ile eşdeğerde olmamalı. FIFA ve Ülke Federasyonları bu konuda gerekli kriterleri daha titiz olarak oluşturmalı ve uygulamaya almalıdır.

Hakem Etkileri

Hakem konusu futbolda her zaman çok hassatır. Az skorlu bir oyun olan futbolda, verilen/verilmeyen penaltılar ve çalınan/çalınmayan ofsayt düdükleri neticeyi doğrudan etkilemektedir.

Bu durum hakemleri çok kritik bir pozisyona getiriyor. Hakemlerin eline verilen güç, bütçesi yüzlerce milyon dolarlar ile ölçülen takımların aldıkları neticeleri belirleyen en önemli faktörlerden bir tanesi oluyor.

Bu da tabii ki, hakem ayartmak gibi nispeten çok çok daha ucuz yatırımların önümüzdeki dönemde çok daha fazla gündeme gelmesi gibi büyük br rirsk taşıyor.

Hakemlerin sadece bu tür pis ililşkilere girmesi değil esas sorun, masumane yaptıkları hatalar ya da göremedikleri pozisyonlar bir takımı bir hata ile onlarca milyon dolar zarara sokabiliyor.

UEFA ve FIFA da bu durumun farkında ama gittikleri yol pek büyük etki yaratacak gibi gözükmüyor. Oyuna fazladan 2 hakem eklemek, bu soruna çare olmak için fazla iyimser bir düşünce.

Yapılması gereken, hakemlerin gücünü azaltmak ve işlerini kolaylaştırmak.

Orta hakemler ile ilgili yapılabilecek düzenlemeler.

Çizgiyi geçip geçmediği tartışmalı pozisyonlar ve özellikle penaltı pozisyonları için yeni düzenlemeler yapılmalı. Kamera ya da içine çip takılmış top gibi çözümler düşünülebilir.

Özellikle penaltı pozisyonları yeniden tarif edilmeli.

Mesela gol ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir enstantanede 10 kusurlu hareketten biri bile olsa, olay salt ceza sahası içinde geçti diye, penaltı düdüğü çalınması engelenmeli.

Gol pozisyonu olan durumlarda dahi penaltı düdüğü çalınmadan, gerekiyorsa video kayıtlardan yardım alınmalı. Bu iş basketbolda ve teniste gayet güzel işliyor. Futbolda niye olmasın ? Üstelik örnek verdiğim sporlarda kaydedilen skor sayısı çok daha fazla.

Yardımcı hakemler ile ilgili yapılabilecek düzenlemeler.

Yardımcı hakemlerin en büyük sorunu, çok uzun bir alanı kontrol etmek. (45-60 m arası) Topun bir ileri bir geri gittiği durumlarda çok fazla pozisyon kaçırıyorlar. Ofsayt ve çizgiyi geçen top durumlarında her zaman tam çizgide olmaları için şanslarının yardım etmesi gerekiyor.

Bu sorunun çözümü de her iki yarı sahanın tam ortasında ya da belirli bir ölçüsünde santra çizgisine paralel, yeni ofsayt çizgileri çizerek bulunabilir. Bu durumda ofsayt pozisyonu yarı saha çizgisinden değil de, yeni konulacak ofsayt çizgisinden başlar. Bu sayede yardımcı hakemlerin sorumluluk alanı azalır ve bu bölge üzerinde kontrolleri artar. Maçların en kritik anları olan son dakikalara da daha az yorgun olarak girerler. Hem bu vesile ile futbola da heyecan katılmış olur.

Milli Maç Etkileri

Uluslararası turnuvalar sadece 4 yılda bir yapılıyor. Her kıtanın kendi turnuvası ve Dünya kupası olduğu düşünülürse her iki yılda bir yaz döneminde (yani kulüp futbolunun tatil döneminde) büyük bir organizasyon var.

Buna ek olarak bu turnuvalara katılmak için 2 seneye yayılan eleme maçları ve hazırlık müsabakaları da düşünülürse milli takıma çağrılan futbolcular 2 sene içinde 15-25 milli maç oynuyorlar. Kendi takımlarında ise 2 yıllık aynı sürede yaklaşık 80-100 maça çıkıyorlar. Bu hesaba göre oynadıkları maçların yaklaşık yüzde yirmisi milli maçlar.

Bahsedilen seviyedeki adamların yıllık maaşları ise 3-5 milyon Eurodan başlıyor. Kendilerine ödenen bonservis ücretleri ise en düşüğünden 15 milyon €.

Her milli maç arası verildiğinde tüm kulüpler, kafalarını ellerinin arasına alıp, çaresizce sakatlık haberlerini bekliyor.

Hatta düşünün ki, hafta sonu lig maçı oynanacak bir teknik direktör Perşembe sabahına kadar maça hangi kadro ile çıkacağının hesabını yapamıyor.

İşte örnek: Asrın transferi Ronaldo milli maçtan sakat döndü. En az 1 ay yok.

Bazı oyuncuların milli maçtan sakat dönmesi bir takımın birkaç hafta boyunca aldığı neticelere etki edebildiği gibi bazı durumlarda bir yılın çalışması ve emeği de boşa gidiyor.

Yaz aylarında düzenlenen Avrupa ve Dünya Şampiyonaları sonrasında ise Avrupa'nın büyük liglerinde ciddi kaoslar yaşanıyor. İlk yarı boyunca garip, beklenmedik neticeler ve sıralamalar ile karşılaşabiliyoruz.

Futbol dünyası bu noktada bir karar vermeli. Kulüp futbolu mu yoksa ulusal futbol mu ?

Evet, hepimiz Dünya ve Avrupa şampiyonalarını seyretmeye bayılıyoruz. Üstelik kulüp futbolunun olmadığı yaz aylarında bizleri ne güzel avutuyor.

Ama bu sürecin bugüne kadar geldiği gibi devam edebilme şansını pek yüksek bulmuyorum.

Acil olarak ulusal futbol maç sayısı azaltılmalı.

Madem hem Dünya Kupası hem de her kıtanın kendi kupası var. Kıtaların kupalarında alınan dereceler, Dünya kupasına katılma vizesi olarak da kullanılabilir. (Yine basketbolu örnek göstereceğim)

Çok fazla ülke olan kıtalarda (örneğin Avrupa) birinci ve ikinci kategori oluşturulup, eleme maçlarının sayısı azaltılabilir.

4 yıl olan periyod 5 ya da 6 yıla çıkartılabilir.

* * * * *

Pek tabii ki bu kadar büyük ve hantallaşmış bir endüstrinin yukarıdaki önerileri ya da benzer önlemleri kısa ve orta vadede dikkate alabileceğini düşünmüyorum.

Ancak dikkat çektiğim sıkıntılar halen bugün yaşanmakta ve önümzdeki yıllarda giderek artacak.

Kulüpler ve uluslararası federasyonlar arasında yaşanacak olan kavgaların ve restleşmelerin büyüklüğüne bağlı olarak da çözüm arayışları gündeme gelecek.

 
Toplam blog
: 20
: 1772
Kayıt tarihi
: 03.10.09
 
 

1967 İstanbul doğumluyum. İnşaat Yüksek Mühendisiyim. Almanca ve İngilizce biliyorum. Evli ve 2 çocu..