Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '12

 
Kategori
Futbol
 

Futbolun psikolojik yönleri...

Futbolun psikolojik yönleri...
 

Futbolun seyir keyfi, her türden fanatizmin üzerinde olmalı bence.


Elbette psikoloji, hayatımızı önemli düzeyde etkileyen her olgu açısından olduğu kadar, futbol açısından da çok önemli.... Hatta psikolojinin " P " si, belki de futbolda alfabenin ilk harfi...

Çünkü futbol, adrenalini yüksek takım sporlarının, tüm Dünyada hem en yaygın, hem en sevilen, en çok yapılan modeli...

Futbolda, psikolojinin etkisi, teknik direktörün, öğrencilerine: " Bugün nasılsınız aslanlarım? " sorusuyla başlar; bırakın herhangi bir maçın bitmesini, sezonlar bittiğinde bile, azalmaksızın sürer, gider.

Belki de futbol, baştan sona psikolojik bir  " kim, kimi, nasıl alt edecek? " oyunudur.

Tribündeki seyirci " Ne olursa olsun, takımım kazansın. " şıkkına basar; sahip olduğu herşeyi...

Bir maçın belki de en kritik adamı, o maçın kaderini belirleyen adamı, maçın patronu olması gereken hakem " Ne yapsam, ne etsem de, kazasız, belasız bitirsem şu 90 dakikayı? " sorusunun doğru cevabına adar; tüm benliğini...

Teknik direktör: " Hem kendim, hem aslanlarım için, nasıl bir stratejiyle galip ayrılırım bu sahadan? " sorusuna cevap arar; her saniye değişen, yüzlerce gel gitiyle boğuşurken; ruhunun ve kalbinin...

Futbolcuysa, en ezilmiş, en yorgun, en ipin ucunda aktörüdür futbolun... Ve onun üzerindeki psikolojik baskı, hiçbir şeyle ölçülüp karşılaştırılamayacak kadar büyür de büyür; an ve an... Üstelik, bu oyunun şapkadan tavşan çıkaran sihirbazları! olmaları beklenirken...

Sırf, bu ağırlığı ne kadar kaldırabildikleriyle ilgilidir; antrenman ve maç oyuncusu olarak ayrılmaları da zaten....

Bir de bu evrensel oyunun, kumar demeye dilim varmıyor ama; bahis yönüyle ilgili olan, adrenalin bağımlıları vardır mesela... Onların bir bölümü için, yanlız takımının kazanması, bir bölümü içinse, ne olursa olsun, papeli bastığı takımın üstte kalması, önemlidir sadece. Nereden baktığına göre göre değişir; bu oyundan aldığı adrenalin düzeyi ve seyir keyfi; bağımlı bir bahisçinin...

Bu dünya güzeli oyunun, asıl ruhuna eren, esas keyfini çıkaranlarsa, işin sadece estetiğiyle, heyecanıyla, tamamen sportif yönüyle ilgilenenlerdir ki... Onlar, bu oyunun en sevdiğim aktörleri, en görünmez kahramanlarıdır aslında.

Çoğumuza göre, Dünya'nın en güzel sporu olan futbolun geleceği, tam da bu keyifçi grubun ellerindedir bana göre...

Çünkü tüm spor dallarını da olduğu gibi, futbolu da işte bu ruha, bu düşünce yapısına sahip olanlar, koruyup yüceltebilir sadece.

Çünkü her spor gibi, Futbol da, ondan keyif alanlar, sahada yapılanın en nihayetinde spor; oynananınsa, keyifli bir oyun olduğunu bilenler sayesinde, bireysel ve toplumsal görevlerini yerine getirebilir bence. Futbol ancak bu sayede, oynayana da, izleyene de vermesi gereken yaşam görüşünü, spor felsefesini verebilir kanımca.

Futbolu da, Dünya üzerindeki tüm sporları da ancak, fanatik gözlerle bakmadan, keyifle, yürekten severek yaşayanlar bir yerlere getirebilir.

Futbol, tarafı olan her insan grubu üzerinde, değişen oranlarda psikolojik etkilenme dereceleri yaratsa da... Bu güzel oyunun geleceği, en çok da, onun keyif veren yönlerinin arttırılabilmesine ve bu oyunu en çok da keyfi gelsin diye izleyenlerin hızla arttırılabilmesine bağlıdır bence.

Bu güzel oyunun geleceği, sahada oynananın, bir ölüm - kalım savaşı değil, keyfi çıkarılması gereken  bir seyir sporu olduğunu bilenlerin, onu candan bir biçimde sahiplenebilmesine bağlıdır bence.

Dilerim, geleceğin aydınlık insanları, 100 binlik stadları, bu oyunun en çok da keyif veren yönlerinin farkına vararak doldurur.

Not: Yazıda kulanılan görsel www.tamsaha.wordpress.com adresinden alınmıştır. 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..