Füze kalkanı=Türk-İran savaşı olabilir mi?

NATO’nun, Türkiye’de kurmayı tasarladığı ve bu ülkeyi İran’ın füzelerine karşı muhafaza etmeyi amaçladığını iddia ettiği Füze Kalkanı Projesi, bilakis Türkiye’yi de içine alacak bir felaketin parçası mı?

Bu soruyu akla getiren şüpheler, maalesef üyesi bulunduğumuz NATO’nun net olmayan tavrından kaynaklanıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kurulacak Füze Savunma Sistemi ile alakalı “Komuta mutlaka Türkiye’ye verilmeli” şartına karşı NATO Sözcüsü James Appathurai’nin “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar.” şeklinde verdiği yanıt şüphelerimizi derinleştirmekten öteye gitmemekte.

Bu ifadeden sonra şu sualin yanıtını Sayın Appathurai’den beklemek en tabii hakkımız.

Türkiye’nin kendi topraklarında olmasına rağmen denetiminde söz sahibi olmadığı Füze Kalkanı bünyesinde barınan silahların İran’a karşı yapılan olası bir operasyonda kullanılması durumunda bunun mesulü kim olacak?

Sayın Appathurai’nin bu suale vereceği yanıt eminim ki Türk Halkı'nın en büyük merak konusu.

Türkiye’nin İran ile ikili münasebetlerde son zamanlarda kat ettiği aşama mıdır? Yoksa bu projeyi sevgili Batı’lı dostlarımızın aklına getiren?

Bakın, İran’ın Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü Rahim Mihmanperest bu suale yanıt niteliğinde ki açıklamasında ne söylüyor:

“NATO adına ele alınmakta olan çalışma, Amerika Birleşik Devletleri’nin daha önce bölgeye yerleştirmek istediği, ancak başarısız olduğu plandır”

Proje ile alakalı “Bu maceranın arkasında şüpheli niyetler var” ve “İsrail’in çıkarlarını korumaya yönelik” gibi iddialar ortaya atan Mimanperest’in tespitleri Türkiye’nin aslında nasıl bir bataklığa çekilmek istendiğini kanıtlamıyor mu?

Bu proje, İsrail’in bölgede kendisine tehdit olarak gördüğü İran ile son hamleleriyle bu ülkenin ve Batı Âlemi’nin şimşeklerini üzerine çeken Türkiye’yi birbiriyle çatıştırmayı amaç edinen bir planının ortak parçasıdır.

Eğer bu kuşkularımız bir art niyetten ibaretse kurulacak Füze Kalkanı komutasının Türkiye’ye verilmesini reddeden Appathurai’den kuşkularımızı giderecek bir yanıtı kendisinden beklemek en tabii hakkımız değil mi?