Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '13

 
Kategori
İnançlar
 

Ğadir Humm Bayramı

Ğadir Humm Bayramı
 

Hz. Ali


Alevilerin Ğadir Humm Bayramı. Bu yaşa geldim böyle bir şeyin var olduğunu ilk defa dün gece öğrendim. TV de Meltem kanalını izlerken. Allah rahmet eylesin, Turgut Özal sayesinde devletin tekelci TV yayınından kurtulmuştuk. Şimdi siyasi veya dini her kesim kendi görüşlerini anlatabilecekleri TV kanallarına sahip olabiliyorlar, ne güzel. Kanaatimce, benim neslim (ve genelinde Cumhuriyet nesilleri), gerek okulda, gerek radyo ve TV de, gerekse toplumda hep, “bir Türk dünyaya bedeldir” felsefesi dahilinde ve neredeyse Osmanlı zamanında yapılan her şey kötüydü (Fatih, Yavuz, Kanuni hariç), Cumhuriyet döneminde yapılan her şey tapılası güzeldi, doğruydu felsefesi dahilinde bir beyin yıkama ameliyesine tabi tutulmuşlardı. Dini konularda da genel olarak Sünni mezhebinin doğru, Şii, Alevi gibi mezheplerin yanlış olduğu doğrultuda, daha çok da ne Şiiliğin, ne Aleviliğin ne olduğunu öğrenemeden yetiştirilmiştik.

Allah razı olsun bu TV kanalları sayesinde şimdi şimdi siyasi veya dini hemen her konuda doğru tarihimizi, doğru geçmişimizi, dini tarihi, gün be gün, biraz, biraz, daha çok öğrenebilme kabiliyetine kavuşuyoruz. Mesela ben Osmanlı sultanlarının Kanuni zamanına kadar ve belki daha bilmem hangi zamana kadar Bektaşi (veya Alevi) olduklarını bilmiyordum. Ne zamanki TV de Muhteşem Yüzyıl’ı seyrettim, şehzadelerin kılıç kuşanma merasimlerinde, Hz.Ali lehinde, Muaviye aleyhinde sözlerini işittim, ne zamanki o yeminlerde Bektaşi veya Alevi ritüellerinde ki klişe tabir ve ifadeleri işittim, o zaman Alevi olduklarını öğrendim. Ne zaman, neden ve nasıl Sünni mezhebine geçtiklerini ise hala bilmiyorum.

Dün akşam Meltem TV de Alevilik hakkında, spesifik olarak da “Gadir Humm” bayramı hakkında Bostancı Gösteri Merkezinde yapılan geniş bir konferansın naklen yayınını izledim. O kadar ilginçti ki bırakamadım, belki bir saat kadar izledim. Anladığım kadarıyla başkanlığını Prof. Dr. Haydar Baş’ın yaptığı hem siyasi hem de dini bir oluşum var, ve sanırım Meltem TV kanalı da onların. Benim için kendi görüşlerimin, inanışlarımın dışında hatta tersi siyasi veya dini görüşleri dinlemek hep ilginç olmuştur. Hayatta en korktuğum ve istemediğim şey, beyni yıkanmış ve objektif düşünemeyen bir insan haline gelmiş olmaktır.

Bu TV kanalları sayesinde her konuda olduğu gibi Alevilik konusunda da her gün bilgim biraz daha artıyor. Dün akşam öğrendiklerimi yazayım, doğru öğrenmiş miyim, varsa eksik veya yanlışlarımı takdir etmeyi ve düzeltmeyi de sizlere ve işin uzmanlarına bırakayım.

Bir: Aleviler Hz. Muhammed’den sonra Halife olarak tayin edilmenin Hz. Ali’nin hakkı olduğuna inanıyorlar ve bunun bizzat Hz. Muhammedin sözleriyle teyit edildiğini söylüyorlar. Bu bakımdan Hz. Ali’den evvel halife olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, ve Hz. Osman’ı pek sevmiyorlar, onları bir bakıma Hz. Ali’nin hakkını gasp etmiş kişiler olarak görüyorlar.

İki: Sünni mezhebi, o zamanki siyasi ve dini idareciler olan Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman ve bunların devamı olan Muaviye ve hatta onun oğlu Yezid’in olduğu bürokratik yapının ve devamının içinde olan bir yapı. Hz. Ali’nin çocukları yani Hz. Muhammed’in torunları,  Muaviye ve Yezid ile yaptıkları savaşta askeri olarak yenilince siyasi olarak da yenilmiş oldular ve o zamanki Arap ülkesinde ister istemez hem siyasi, hem bürokratik, hem dini ve kültürel anlamda bütün oluşumlar, bu arada Hanefi, Şafi, Hambeli, Maliki mezheplerinin liderleri onların hakimiyeti altında olan bir siyasi ve dini ortamda yetiştiler. Daha da önemlisi Müslümanlığın gelişmesi, genişlemesi ve dünyaya daha fazla yayılması ister istemez Hz. Ali’nin torunları ile yapılan savaşın galibi Muaviye, Yezid ve onların devamı olan idareciler zamanında oldu.

Üç : Muaviye ve Yezid’in haklı veya haksız olması, veya zalim olup olmadıkları tartışılabilir bir konudur, hatta hiç tartışmayıp kesin olarak zalim olduklarını bile söyleyebiliriz. Ancak, onların aynı zamanda askeri bir savaşın galibi oldukları da kesindir. Dolayısıyla siyasi ve askeri otorite olarak o tarihteki ve sonraki bütün siyasi ve askeri zaferler ve dini oluşumlar bu arada sunni mezhepler ancak onların hakim olduğu bir bürokratik ortamda olabilirdi ve öyle de olmuştur. Dolayısıyla Muaviye ve Yezid zalim olsalar bile, onlar ve onların devamı olan devirlerde ortaya çıkan sunni liderleri suçlamak ne derecede doğru olur bilmiyorum.

Dört : Anladığım kadarıyla Alevilerin içinde ki (onların inanışına göre) Hz. Ali’nin hakkını gasp eden Halifelere karşı olan burukluk, (belki kızgınlık) azalmamış, belki de tarihin sonraki dönemlerinde devam eden olaylar yüzünden (mesela Yavuz zamanındaki askeri savaşlar ve katliamlar) yüzünden artmış gibi görünüyor.

Beş : Hz. Muhammedin torunlarının şehid edilmiş olması elbette çok kötü, zalim bir olaydır ve şüphesiz ki affedilebilecek bir olay değildir. Ama bu olayın yüzyıllar sonra dahi milyonluk kitleler arasında bir küslük veya kızgınlık veya hınç veya düşmanlık sebebi olmaya devam etmesi de anlaşılır gibi değil. Bir an için daha sonraki dönemlerde de (mesela Şah İsmail veya Yavuz Sultan Selim zamanında) ve diğer bazı zamanlarda da mezhepsel sebeplerle Aleviler birçok haksızlığa ve hatta zulme uğramış olabilirler. Bu sebeplerle aradan geçen bu kadar yıl sonra bu olayların sebep olduğu negatif duyguları beslemenin ne Alevilere ne Sünnilere faydalı olmayacağı kanaatindeyim.

Altı : Günümüzde evrensel ilkeler var, insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi vs. Bu ilkeler çerçevesinde bugün içinde yaşadığımız ortamda Aleviler aleyhinde bazı hak ihlalleri, haksızlıklar varsa, tabii ki onların da en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir. Ama bu düzeltmeler yüzlerce sene evvelki olaylar veya haksızlıklarla ilişkili oldukları için veya o olayların bir düzeltmesi veya rövanşı olarak değil, bu günün evrensel ilkelerine uygunluk mülahazasıyla yapılmalıdır.

 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..