- Kategori
- Haber
Gaflet, dalalet ve hıyanet
Bugün ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün vefatının ve devrimlerinin, karşı devrimlerle yok edilmeye başlanmasının 70. yıl dönümüdür. Yani kimileri için “hüzün” kimileri için “neşe” zamanı. Kimliğine bakmadan dehası gereği geleceğini kurtardığı insanların, ardından Mustafa Kemal’e karşı “hıyanet”e başladığı gündür 10 Kasım. “Dalalet”in ve bizlerin “gaflet”inin de başlama noktası…
İşte 1938’den sonrasının tanımı: Gaflet, dalalet ve hıyanet. Türkiye’mizi çürütenlerin üç dayanağı…
Utanıyorum bunları söylemekten ama sahip çıkamadık, ne kendisine ne devrimlerine.
Peki çaresiz miydik? Hayır.
Yoksul muyduk? Hayır.
Bilgisiz miydik? Hayır.
Hiçbir bahanemiz yok, olamaz da. Çünkü onun bahanesi hiç olmadı. Zaten vatanı kurtaramamanın da bahanesi olamaz ya.
Ama yine de bazı bahanelerimiz vardı bizim: Rahatımızı bozmak istemiyorduk. Başımız da belaya girebilirdi. İşimizden olabilirdik. Eşimizden olabilirdik. Ve bunlara benzer yüzlerce “teferruatlarımız”…
Söz konusu “vatan”dı ama “teferruatlarımız” öncelikliydi. Biz buna çaresizlik dedik, yoksulluk dedik, bilgisizlik dedik. Bunlardan dolayı “dalalet” ve “hıyanet” sahiplerini göremedik dedik. Hiçbiri doğru değil. Bunun adı: Gaflet!
Bazılarının da başka bahaneleri vardı: Onlara göre kendi fikirleri hep Mustafa Kemal’in fikirlerinin üstündeydi. Atatürkçülük çizgisinden çıkarak başkalarının yörüngesine girmeye “siyaset” dediler. Türk Devrimi yeterli değildi onlar için, “post-modern” dünyanın inkılaplarıydı önemli olan. Ve yine yüzlerce “teferruat”…
Onlar yaptıklarına “çağdaşlık” dediler. “Modern” dünya ile bütün olmak dediler. “Doğru” olanı yapmaktı bu onlar için. Ama bunun adı: Dalalet!
En acısı da yaptıklarının, bile bile, göz göre göre, yok edilmesi oldu. Ve tabi ki onların da bahaneleri vardı: Artık “Kemalizm” bitmişti onlar için. Yeni “ideolojiler” gerekiyordu ülkemize. Ülkemizin ayakta durabilmesi için “yeni dünya düzenine” uymak zorundaydık. Bütün devrimlerimizi başkalarının çiğnemesine de “küreselleşme” adını verdiler. Fakat bunun adı: İhanet!
Hadi şimdi analım Mustafa Kemal’i “bahanelerimiz” ve “teferruatlarımız” ile. O da sadece, saat 9.05’de başlayan bir dakikalık saygı duruşunda.
Sonra mı? Lütfen düşünün bir kere “gafletimizin” nelere mal olduğunu.
Yada boşverin, oturun sıcak koltuklarınıza, bakın işinize…
10/11/2008
Tarık DOĞRU