Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '14

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray, Bursaspor'u sindirerek lidere mesaj gönderdi.

Bu sezona dair bazı takımların öyle iniş çıkışları var ki anlamak, bir standart içinde kalarak yorum yapmak çok kolay değil.

Ligin ikinci haftası; Bursa’daki maç öyle kıran kırana geçmişti ki Fatih Terim çıkıp, “Bursaspor’u Bursa’da yensinler de görelim” şeklinde açıklama yapma gereği duymuştu.

Sonra dördüncü hafta o yere göğe sığmayan takımı Fatih Terim’in demecine rağmen Beşiktaş gitmiş hem de Bursa’da top göstermeden yenmişti. Beşiktaş’ın bu futbolu Galatasaray’ın içine düştüğü o günlerdeki durum göz önünde bulundurulduğunda farklı bir derbi beklentisini doğurmuş ancak Beşiktaş için de Galatasaray maçı sonun başlangıcı gibi bir şey olmuştu.

Bursaspor’un Ocak ayı performansı ise özellikle dün akşamki maçın Galatasaray için hiç de kolay geçmeyeceği yönündeydi. Eskişehirspor’a karşı iki defa 4-1 ve 3-1’lik skorlarla alınan galibiyetler, Sivasspor’u 2-1’le geçmek, dikkat çekici sonuçlardı.

Her türlü sonuç vardı da kimsenin aklına herhalde 6-0’lık bu gösterişli galibiyet gelmezdi sanırım.

Galatasaray kaleye gönderdiği 12 şuttan altısını gole dönüştürüp yüksek bir isabet oranı tutturarak bu galibiyeti de hazırlamış oldu.

Hiç kuşkusuz Galatasaray fazlasıyla arzuluydu, motivasyon en üst seviyelerdeydi, kazanmak istiyordu ancak kimsenin aklında altı gollü sonuç yoktu.

Hele rakip Bursaspor gibi üst düzey bir takımken!

“Takım” derken Daum’un çıkardığı kadroyu biraz sorgulamak gerekiyor.

Geçen hafta Eskişehirspor’a karşı net bir galibiyet alan takımda Kazım ve Sercan yoktu. Bu iki oyuncunun en azından “takım” oyunuyla olan ilişkisinin fazlasıyla sorunlu olduğunun tespitini yapmalıyız.

Hadi oynadılar; Kazım’ın solda ne işi vardı?

Buna bir cevap olarak “Sabri’nin solda ne işi varsa Kazım’ın da benzer bir görevi olabilir” verilebilir, ancak aynı anlama gelmeyeceğini dün bir kere daha gördük. Sabri ne kadar görev adamıysa Kazım o kadar kendine vurgun takımla hiçbir ilişkisi olmayan bir… bir… bir… sporcu, futbolcu demek diğerleri için haksızlık olacaktır, ne olduğunu bulamadım.

Melo’nun ilk goldeki katkısı, performansı ne kadar futbolun içindeyse, Kazım’ın onun koridorunu açarak gösterdiği duyarsızlık bir o kadar sporun dışındadır.

Maalesef Kazım gibi oyunculara forma şansı vererek kenarda, kulübedeki diğer yedek futbolculara büyük haksızlık yapılıyor.

Dünkü maçı elbette sadece Kazım üzerinden yorumlayamayız. Ancak bir gerçeği de konuşmamız gerekiyor. 72 dakika sahada kalması da Daum’a sorulması gereken bir sorudur.

Sercan’ın varlığı da hem Sestak’ın, hem de Belluschi’nin oyun düzenini bozmuş gibiydi.

Evet, dün sahada Kazım gibi kendine vurgun duyarsız adamların yanında Melo gibi üst düzeyde performans gösteren futbol emekçileri vardı.

Belki de Bursaspor’un bütün gardını düşürerek daha ilk yarıda dört gollü bir skora neden olan etkenlerin başında Melo’nun yırtan, yok eden, sindiren mücadelesi yatıyordu.

Melo o kadar etkiliydi ki sağ kanattaki Eboue bile yere düşmeden bir maç tamamladı, hatta sağ ve sol ayaklarıyla yaptığı yaratıcı varyasyonla kaleciyi terse yatırıp gol bile attı.

Kuşkusuz futbolu orta alanda kazanıp rakip kaleye getirdiğinizde bir de sonuç almanız gerekiyor.

Burak (hatta Drogba) gibi bütün topları kaleciye teslim ederseniz mücadelenin, hırsın, arzunun bir anlamı kalmıyor. Goller atıldıkça da rakip sahneyi terk ediyor, siniyor ve teslim oluyor.

Hatta Taiwo ve Civelli gibi saçmalayarak rakibe pozisyon bile hazırlayabiliyor.

Dün sahada Sneijder yerine sadece Burak olsa ve bu şekilde kaçırmayı sürdürse belki de kenarda Mancini şekilden şekle girecek, taraftarlar da tribünlerde saç baş yolacaktı.

Ancak Sneijder gibi bütün topları çerçevenin golle buluşacak noktalarına gönderecek usta ayaklara sahip bir oyuncunuz olunca zor kolaya dönüşüveriyor.

Sneijder ve Selçuk’un gol vuruşları kusursuzdu. Seyir zevki verdi.

Sneijder Mancini ile giderek etkinliğini artıran bir oyuncu oldu. Sanırım Haziran ayında Brezilya’da çok farklı bir Sneijder izleyeceğiz. Hollanda benim İngiltere ile birlikte favori takımlarından biri olacaktır.

Öyle bir maç oldu ki Galatasaray’ı net olarak değerlendirmek de mümkün değildi; çünkü Bursaspor bir ölçü yaratamayacak kadar etkisiz kaldı.

Etkisizliğini Galatasaray’ın yüksek oyun biçimiyle açıklayabiliriz ancak yine de bunu sarı kırmızılıların sonraki maçlarda da tekrarlaması gerekecek; örneğin haftaya, bol pasla oynayan Eskişehirspor karşısındaki oyun bir ölçü verebilir bize.

Mancini sürekli kadro ve taktik değişiklikleri yaptığı için “işte şudur” demek de kolay olmuyor.

Ligin geçen hafta kaçmış gibi görünen gazı bu hafta oynanan maçlarla yeniden eski haline gelmiş oldu.

Heyecan üst düzeye taşındı.

Mancini doğru şeyler yapıyor ve şu an Galatasaray’ın en önemli şansı da bu. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..