Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '10

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray, ya da el sporcusuyla gerdeğe girmek

Galatasaray, ya da el sporcusuyla gerdeğe girmek
 

Bu lafım anlamışsınızdır bütün büyük geçinip, takımın dörtte üçünü oluşturan İstanbul takımlarınadır. Artık üç büyükler diyemiyoruz. “ Üç Büyük” lafı neredeyse tarih olmak üzere ondan ..

Futbol piyasasına bakınca ne görüyoruz; şunu söyleyelim; “yanlış politika her zaman Bağdat” tan döner. Ve de dönüyor…

Yapılan hesap neydi?

Arkadaş biz İstanbul takımıyız, paramız çok, ünümüz çok.. Bu ünü pekiştirmek için istediğimiz kadar ünlü futbolcuyu getirtir, takıma oturtur, ondan sonra gelsin birincilikler; şampiyonluklar… Aynı kafa bütün takımlarda sürüp gidiyor…

Öylesine futbolculara öylesine paralar ödendi ki, herhalde o futbolcular da, “Abi, ben neymişim be…” diye kendi kendilerine gülmüşlerdir.

Oluk oluk saçma sapan insanlara saçma sapan paralar ödendi. Hava alanlarında onları binlerce taraftar bağıra çağıra karşıladı.. Adamlar şaşakaldılar, hem de korktular..

Adamlar geldiler, bir iki maç gerçekten oynadılar.. Kendilerini gösterdiler.. Vay be dedirttiler.. Sonra onlar da Reina’nın yolunu öğrendiler.. Baktılar ki bütün eş dost orada; futbolcular orada, yöneticiler orada.. Vur patlasın, çal oynasın gidiyor.. Yahu Türkiye’de futbol buymuş.. Kimse kimseyi ciddiye almıyor, diyerek.. “Hancı sarhoş, köylü sarhoş…” havasında; “Her gün sarhoş, her gün bir hoş..” havasında, futbol ve futbolcu havasından sıyrıldılar… Ondan sonra Vur patlasın, çal oynasın…

Anladınız mı Galatasaray’a ne oldu; Fenerbahçe’ye; Beşiktaş’a ne oldu?

Takımlarda ne doğru dürüst bir futbol politikası, ne de futbolcu politikası var … Bir takım adamlar kendi kendilerine bazı kurallar koyuyor.. Onlar gidiyor, başka adamlar gelip bilmedikleri bir şeyi yönetmeye çalışıyorlar… Ala ala hey böyle gidiyor..

Aslında yurt çapında yapılan yanlışlıklar var.

1. Türk toplumu spordan uzak yaşıyor:

Beden eğitimi yada spor diyelim, Atatürk’ün “sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur..” anlayışıyla yapılmıyor. Spor deyince futbolu anlıyoruz. Oysa milyonlarca Türk genci beden eğitim, spor kavramlarından uzak yaşıyor. Bunun intikamını, maçlara gittiğinde takımlara ettiği küfürlerle çıkarıyor. Ne spordan, ne futboldan bir şey anlamıyor ki.. Ortada görünen üç beş profesyonel takım ise kendi aralarında top çevirip duruyorlar fakat bunun insanlara yararı yok.. Zararı ise geniş kütleleri pasifleştiriyor..

2. Futbolun alt tabanına önem verilmiyor:

Bir profesyonel futbol takımının alt yapısı diyince, Yıldızlar, Jünyorlar, Genç takımı anlaşılır. Bunlar Avrupa takımlarında futboldan çok iyi anlayan, gerçekten okullu, akademisyen insanların eline verilir ve küçükten itibaren yetiştirilir.
Biz de de büyük takımların alt yapıları vardır ama genellikle bunları çalıştıranlar “Alaylı”dırlar. Gerçekten profesyonel, akademik insanlar değildirler. Profesyonel insanlar olmayınca, yetiştirdikleri insanların ne olacağı, biraz o insanların gençlerin kaderine kalmaktadır.

Yoksa, biliyoruz ki Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe bir çok kentte alt yapı takımları oluşturdular, çalıştırıyorlar. Ben Edirne’de bu takımların çalışmalarına şahit oldum.. Çok iyi niyetle çalışıyorlardı. Ama onların öğrendikleri, hocalarının bilgi ve beceri düzeyleriyle sınırlıydı.

Bana göre, dışardan takımın başına bir “Hoca” getirtilecekse, bu asıl profesyonel takımın değil, alt yapı takımlarının başına getirtilmelidir. Çünkü onların daha çok ihtiyaçları. Var.

3.Atletizme önem verlmiyor.

Her sporun temelinde atletizm yatar. Her sporcu biraz da iyi yetişmiş bir atlet olmalıdır. Şimdi dikkat edilirse Brezilya tipi cambazlığa, tekniğe dayanan hiç de tercih edilmiyor. Neden? Çünkü böyle takımlar sürekli, doksan dakika sürekli koşan, yorulmayan, gücü yüksek Aprupa takımları karşısında hep pes ediyorlar da onun için.

Gençlerin gücü yükseltilmelidir. Tabii bu da, iyi beslenme.. Bakım sorunlarını ortaya çıkarmaktadır…

Ama “atletizm” hepten ölü.. Bu Avrupa’da dünyada aldığımız derecelerden de belli.. Bir iki derece alabiliyorsak, ayıp olmasın diye, Habeşistan’dan devşirdiğimiz Milli Sporcularımız sayesinde oluyor. Bu da ayıptır. Atletizm konusunda ise kim ne yapacağını kimse bilmemektedir.. Futbolda ise sporcularımız çok çabuk yoruluyor, Avrupa takımları karşısında ikinci yarıyı çıkaramıyorlar.. Nefesleri kesiliyor.. Bitiyorlar.. Çünkü güçleri yok..

4. Okulda spor önemsenmiyor.

Çocuklar “Sınav” çalışmaktan, ne beden eğitime önem veriyorlar, ne de beden eğitimi dersine giriyorlar… Okullardan doğru dürüst beden eğitimi dersi yapıldığı bile kuşkulu…Çoğu uydurmasyon bir rapor alıp, bu derslerden kaçıyorlar. Zaten haftada 1-2 saatlik beden eğitimi dersinden ne olacak..

Hani, “Sağlam kafa sağlam vücutta …” idi.. Her halde bizim yöneticilerimiz bunu “sağlam kafa sağlam fizikçide…!” diye değiştirmişlerdir.

Okullarda, “Beden eğitimi” , “Spor” diye yapılan her şey göstermelik.. Ne Beden eğitimi öğretmenlerini tatmin ediyor.. Ne velileri, ne de öğrencileri.. Ama velilerin sanki umurundaydı, çocuklarının sağlam, dayanıklı olması… Onlar sadece çocuklarının “Sınavda” başarılı olmasını istiyorlar.. Bu arada çocukların beden sağlığı ve ruh sağlığı elden gidiyormuş, ona hiç aldırış etmiyorlar..Herkes pis bir yarışın içinde koşup duruyor… Herkes bir yere koşuyor, kimse nereye gittiğini bilmiyor. Sanki tam bir Kemal Sunal filmi; komik ama dramatik.. Çünkü kaybeden, başta öğrenciler olmak üzere, hepimiz kaybediyoruz. Ama bunun farkında olan kimse yok… Okul da doğru dürüst beden eğitimi, spor olmayınca , bunun sonucu olarak, futbol da olmuyor.

5. Futbol da ciddiyet yok.

Futbolun bazı ciddi girdileri vardır. Bu girdilerden hiç birine dikkat edilmiyor. Edilmeyince , sonuç ala ala heyy.. Komik bir oyun çıkıyor ortaya.. Ne doğru dürüst taktik var; ne strateji var; ne laftan anlayan futbolcu var, ne de sözünü dinleten Yönetici var… Herkes koşuyor…

Biz de ortaokulda iken, ders aralarında kağıttan bir top yapar, okulun koridorlarında veya dışarıda, vur Allah vur.. Top oynardık.. Bu futbolun, bizim oynadığmız futboldan farkı ne… Lütfen ciddi olalım. Bilim çağında, bu kadar ciddiyetsizlikten uzak futbol oynanmaz.

Neyse bazı şeyleri böylece sayıp geçelim... Unutmayalım ki, milyonlarca dolar vererek, yetimlerin rızıklarından keserek aldığımız, getirttiğimiz o futbolcuların her biri ciddi bir takımın alt yapısından yetişmişlerdir.. Ondan sonra bize geliyorlar, ve hali pür melalimizi görerek gülüyorlar.. Ondan sonra, onlar da, bizim “Dan dun” futbolumuzu oynamaya başlıyorlar. Daha sonra sakatlanma numaralarına yatıp, memleketlerine kaçıyorlar.. Daha sonra oyundan atılmanın yollarını öğreniyorlar… Ve sonunda Türkiye’de futbolun kitabını yazıp gidiyorlar..

Takımlardaki yabancı futbolcu sayısını federasyon durmadan artırıyor. Takımın yarısı yabancı olsun, tümü yabancı olsun.. Bunun nerede gurur duyulacak yanı.. Ne kadar aptalca bir davranış. Hiç mi kendimize güvenimiz yok.. Bol bol yabancı futbolcu..bunu bütün takımlar yapıyorlar…

Takımların tüm oyuncularını diğer ülkelerden getirttiğimiz oyunculardan yaparsak ne yazar.. Bu yüzden Anadolu takımları, İstanbul takımlarına ders vermeye başladılar.. Çünkü çoğu Anadolu takımı gerçeği gördü. Kendi alt yapılarını iyi değerlendirmeye başladı. Antreman yöntemlerini geliştirmeye başladılar. Şimdi daha bilimsel çalışıyorlar… Bu yüzden onlar iyi, doğru, diri, güzel futbol oynarken; İstanbul takımları onları seyretmeye başladı.. Seyretsinler bakalım, eninde sonunda bari bir şeyler öğrenmeye başlarlar.

Allahtan futbolden çok daha başarılı olduğumuz bir alan var. Voleybol..

Bütün takımlarımız, yöneticilerimiz, voleybolde Fenerbahçe Kızlar takımının aldığı “DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU” ndan dersler almalıdır.. Bu , sporda azmin, kazanma isteğinin sonucudur. Bu maçlar ve bu süreç bir ders gibi okullarda okutulmalı, gösterilmelidir.. Bu sonucu bir Galatasaraylı olarak ne kadar kutlasak azdır.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..