Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '09

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray Beşiktaşı ağırladı:3-0

Galatasaray Beşiktaşı ağırladı:3-0
 

Bir Ali Sami Yen klasiği olduğunu düşündüğüm maça hızlı başlama ve rakibi sürklase etme özelliği ile Galatasaray daha oyunun başından açılımını yaptı. Henüz ilk 5 dakika dolmamış, Beşiktaşlı futbolcular sahadaki yerlerini almamışlarken, Arda Turan imzalı ve Mustafa Sarp mühürlü gol ile skorboardda yüzümüzü güldüren tablo oluşuvermişti. Keyifli bir derbi izleyeceğimizi düşünerek koltuklarımıza kaykıldık ve başladık seyir etmeye.

Fakat “o da ne?” dedirtecek kadar ve hatta “yok artık” dedirtecek kadar hızlı bir değişim oluverdi. Az önce sahada olanlar başka takımın futbolcusuydu da, yerini şimdikilere bırakmıştı sanki. Dakikalar ilerledikçe ne Galatasaray ne de Beşiktaş tarafında hareketlilik görülmüyordu. Oldukça yavan, tatsız-tuzsuz bir maça dönüvermişti. Sürekli top kaybı ve organize atak yoksunluğuna kreatif ve heyecan verici hamleler eksikliği de ilave olunca maçın seyir zevki kuzey kutbunda buzlu kola içmek ile aynı zevke dönüştü…

Beşiktaş geride olması hasebiyle biraz daha canlı görünüyor gibiydi, kah Yusuf ile, kah Serdar ile ısırmaya çalışıyor ancak yetersiz ve etkisiz bir Nihat ile pozisyona girmekte zorlanıyordu. Galatasaray nasıl olsa öndeyim psikolojisinde ağırdan alıyor; son haftaların yıldızları Arda Turan, Keita ve Kewell sanki prangalarla sahaya çıkmış gibiydiler. Milan Baroş biraz çabalıyor ancak o da kalabalık defans arasında bir şey yapamıyordu. Zaman zaman kanatlardan gelen toplar (her iki takım için de) tehlikeli ataklara dönüşüyordu.

Galatasaray paslaşamıyor, oyun kuramıyor, oyunu açamıyor, baskıyı kuramıyordu. Kaptırdığı topları almakta da zorlanıyor ve daha fazla efor sarf etmek zorunda kalıyordu. Orta sahada daha diri duran Beşiktaş ortaya hakim bir görüntüdeydi bu dakikalarda…

İkinci yarıda belki hareketlenirler, maça zevk gelir diye düşündük. Beşiktaş biraz daha çabalamaya başlamış, akın akın yükleniyor, fırsat kolluyordu. Serdar ile pozisyonlara da girdi. İşte bu sırada yani Beşiktaşın yoğun ataklarla Galatasaray’ı bunalttığı dakikalarda gelen Galatasaray golü maçın sonucunu adeta ilan ediyordu. Zira Beşiktaş üstün olduğu anda bile golü yiyince artık daha fazla üsteleyecek mecal bulamayacaktı.

Galatasaray bulduğu fırsatları daha iyi değerlendirmiş olmanın keyfini sürebilirdi artık. Nitekim öyle de oldu. Rijkaard tam Milan Baros’u çıkarıp yerine Nonda’yı alacaktı, ancak ikinci golü Baros atınca (Sergen Yalçın’ın kulakları çınlasın, hala Varoş mu diyor acaba?:)))) değişiklikten vazgeçti. Orta sahaya Barış’ı alarak sistemi 4-2-3-1’den 4-3-3’e çevirdi. Mantıklı ve akıllı bir hamleydi.

Maçın sonlarında gardı düşmüş bir Beşiktaş vardı ve Milan Baros ikinci golünü de atarak skoru 3-0’a getirdi. Golden sonra Mustafa Denizli’nin tebessümü ekranlara yansıyordu. “Ne olacak bu Beşiktaş’ın hali” der gibiydi sanki. Çünkü 5 haftada liderden 9 puan geriye düşmüştü. Gerçi lig uzundu ama yine de tasalanmak gerekirdi.

Skora baktığımızda maç zevkli ve heyecanlı geçmiş gibi görünüyor. Ancak oynanan futbolu hesaba katarsak hiç de öyle değildi. Daha zevkli bir derbi bekliyorduk. Belli ki Milli Takım’da oynayan futbolcular yorgunluklarını atamamışlar. Bu da milletçe rahatımıza düşkünlüğümüzü gösteriyor. Zira Avrupada takımlar haftada iki maç oynayarak sürekli zinde duruyorlar. Bizimkiler üst üste birkaç maç oynayınca yorgunlar… Bunu aşmamız gerek artık.

Arda Turan beklenen oyunu oynamadı. Elbette her hafta harikalar yaratması gerekmiyor. Ara sıra kötü oynama lüksleri de olmalı. Kaldı ki kötü oynayan Arda bir gole asistlik yaptı. Bizimki de tok satıcı hali gibi. Hep iyi olsunlar istiyoruz :))) Kewell çalıştı, pozisyonlara girdi, etkiliydi. Keita ilk hamlelerde iyiydi ancak devamını getiremedi. Elano’yu değerlendirecek pozisyon izleyemedik, keza Caner’i de.

Hakemler iyiydi. Ofsaytlarda başarılıydılar. Yalnız ikinci yarıda bir pozisyonda ilkin Ernst'in eline çarpan topa devam dedi, sonra da kaleci Leo Franco’nun ceza sahası dışındaki elle müdahalesinde düdük çalamadı. İlk pozisyonda Ernst’in eline çarpan top kendisine avantaj sağladığı için el vermeliydi, zaten bunu çalmadığından devamındaki eli de çalamadı (bence). Bunu dışında bariz hatası yoktu. Sarı kartlar yerindeydi.

Maçın üçlüsü: Milan Baros – Sabri – Rüştü (bugün bizim kontenjandan oynadı :)))
Maçın güçlüsü: Adnan Polat (stat ihalesi de tamamdır, başkanın keyfi gıcır)
Maçın geyiği: Kartallar nerden uçar? (BJK kazansaydı gazete başlıkları hazırdı di mi)
Maçın özeleştirisi: Favori olmak yetmez, altını doldurmak lazım. Nasıl olsa kazanırız diye gevşek durmak kaybetmeye de yol açabilirdi.

Murat HACIOĞLU
12 Eylül 2009 Cumartesi
http://foto.fanatik.com.tr/test/423x238/fft1mm710703.jpg http://www.hurriyet.com.tr/_np/8087/8798087.jpg

http://galeri.milliyet.com.tr/2009/9/12Galatasaray3_Besiktas0/10.jpg

http://galeri.milliyet.com.tr/2009/9/12Galatasaray3_Besiktas0/31.jpg

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..