Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '13

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray'da "kuvvetler" bileşkesi

Galatasaray’da geçen sezonun devre arasından itibaren göze çarpan bir “kuvvetler ayrılığı” vardı.

Bir tarafta Fatih Terim ve Ünal Aysal’ın idari anlamda başını çektiği, diğer tarafta da futbol takımının içinde yer alan bölünme, ayrışma veya parçalanmalar söz konusuydu.

Bunu sezon başından Fatih Terim’in görevden alınışına kadar çok daha net bir şekilde gözlemledik.

Fatih Terim kısa bir süre sonra takım içindeki bazı futbolcularla da ayrılmaya başladı.

Burak, Sneijder, Eboue, Riera gibi çok önemli futbolcularla arasında mesafe varmış gibi sürekli imalarla ve mesajlarla hareket ediliyordu.

Bu durum 6-1’lik Real Madrid maçına dönüştü.

Hiç kuşkusuz yönetimin “Fatih Terim iyi kötü teknik direktör” detayına girmeden müdahalede bulunduğu yer burasıydı.

Doğru yaklaşım veya iradi karar burada devreye girdi ve sorunun göbeğini kesiverdi.

Dün sahada ne gördük?

Galatasaray’da bir kuvvetler birliği, bütünleşmesi, bileşkesi yeniden sağlandı ya da böylesi bir sürecin en önemli aşamaları geçti.

Galatasaray Avrupa’da zaten çok farklı bir top oynuyor. Yabancı oyuncular performanslarının sınırlarını zorlar pozisyona getiriyorlar ve sonuç da alınıyor.

Aynı şeyi ligimiz için söylemek çok kolay değil; çünkü burada kafaları karıştıran çok etken var.

Sneijder, Fatih Terim döneminin kuvvetler ayrılığındaki temel sorundu. Takımda taktiksel değişikliğe de neden olmuştu.

Mancini’nin gelişiyle birlikte özel bir Sneijder rehabilitasyon paketi devreye girdi; hafta sonu oynanan lig maçından sonra bu konuya ait detayları tartışmıştık.  

Dünkü maçta Galatasaray 4-2-3-1 dizilişiyle sahadaydı ve Sneijder ilerideki üçlünün ortasında yer aldı. Merkez görevi özellikle Bruma ve Eboue ile olan yakınlaşmasına neden oldu. Onlar birbirlerine yaklaştıkça uyum ve senkronizasyon geldi ve dünkü gollerde bunu izledik.

Bir diğer problem sağ kanattaydı; Eboue de son zamanlarda düşen bir performansla oynuyordu. Dün sahanın yıldızı ve asist unsuru olmasında yeni döneme ait umudun büyük payı olmalıdır.

İlk yarı Galatasaray sahada Burak yokmuş gibi oynadı. Ancak Burak bunu faydaya dönüştürdü, topsuz koşularla arkadaşlarına boş alanlar yarattı. Denilebilir ki bu taktiğin bir parçasıydı; öyle olmadığını Burak'ın hal ve davranışlarından anlayabiliriz. 

Gol sonralarında takımın sevincine hüzünlü bir şekilde katıldı, zaman zaman uzaktan izledi ya da diplomatik bir kutlama ile yetindi. (Bknz. Drogba'nın golü)

Burada Galatasaray taraftarı devreye girdi ve Burak’a destek oldu. Taraftarın bu tavrı kuşkusuz ikinci yarı bütün takımın Burak üzerinden oynamasını sağladı.

İki net pozisyona girdi ki geçen sezonlarda bildiğimiz Burak için leblebi çekirdek kıvamındaydı; atamadı.

Hafta içinde işyerinde bir arkadaşımla, ligdeki maçta hakemin son atağı oynatmadığı bölümü tartışırken şöyle bir yorum yapmıştım; “ya hakem devam ettirseydi de Burak o golü kaçırsaydı?” kuşkusuz futbolu böyle değerlendirmek doğru değil, biz işin başka noktalarına dikkat çekmek istiyoruz.

Dün işte Burak bununla yüzleşti, bütün Galatasaraylıları da yüzleştirdi. Belki de hakem bilmeden iyi bir şey de yapmış olabilir? Kim bilir?

Ancak görünen o ki Galatasaray’da olması gereken rehabilitasyon süreci başlatılmış ve takım halinde buna uygun davranıyorlar.

Galatasaray - Kopenhag

Mancini’nin da zaten bu süreçte başka şansı yok.

 

Şunu hemen not edelim; kuvvetler ayrılığı bütün süreçlerin olmazsa olmazıdır ve bunu ilerleyen zamanlarda Mancini’de de göreceğiz.

Şimdi bütünleşmeden başka şansı yok Galatasaray’ın.

Galatasaray’ın en önemli sorunu fizik kondisyon üzerinde yoğunlaşacak önümüzdeki günlerde; net olarak görüyoruz ki 60 dakikalık bir takım durumunda. Mancini bunu çözebilir mi, devre arasına kadar sabredebilir mi, bekleyip takip edeceğiz.

Bruma hala kapalı bir kutu gibi duruyor; gerçekten bu yatırıma değer mi, cevapsız bir soru.

Selçuk İnan Melo’nun tandemi oldu. Zaman içinde yeteneklerinden bir şeyler kaybeder mi, futbolu başka bir şeye mi dönüşür, yine sabredip göreceğiz.

Galatasaray’ın dün yediği gol Şampiyonlar Ligi klasmanın çok altındaydı. Bu ve daha basit gollerin yenmesini Muslera engelliyor ki bu savunma hattının zafiyetlerini ortaya koyuyor.

Futbolda temel gerçek goldür ve dün bunu bir kere daha gördük. Gol olduğunda futbol güzelleşiyor, takımlar rahatlıyor. Erken gol çok daha farklı bir şeye dönüştürüyor.

Galatasaray deplasmandaki maçı da kazanırsa Juventus maçı çok keyifli bir final olacak. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..