Galatasaray’da beklenen gelişme

Galatasaray’da beklenen oldu ve Teknik Direktör Mustafa Denizli ile anlaşıldı. Öncelikli temennim Türk futboluna ve Galatasaray’a hayırlı olması.

Hamza Hamzaoğlu’nun gönderilişini de, gönderiliş şeklini de yanlış bulduğumu bir kez daha belirtmek istiyorum. Ancak şu da bir gerçek ki, Hamzaoğlu’ndan sonra akla ilk gelen isim de Mustafa Denizli’dir.

Mustafa Denizli aslen Beşiktaşlıdır. Bunu da defalarca deklare etmiştir. Ancak profesyonel futbolda elbette bunların hiçbir önemi yoktur. Aynen Trabzonsporlu Şenol Güneş’in şu anda Beşiktaş’ı çalıştırması gibi.

Mustafa Denizli, Sayın Mehmet Demirkol’un da ifade ettiği gibi futbolumuzdaki en pragmatik insandır. Galatasaray ile anlaştıktan sonra basın önünde yaptığı açıklamalar da buram buram pragmatizm kokmaktadır.

Sayın Denizli’nin bu basın açıklamasında elbette çok doğru tespitleri vardır. Örneğin futbolculuğunun son dönemlerinde Galatasaray’da oynaması, teknik direktörlük hayatında parantezi Galatasaray’da açması ve Türk futboluna ilk Avrupa zaferlerini sarı- kırmızılı camia altında yaşatması bilinen gerçeklerdir.

Sayın Mustafa Denizli üç büyük takımı da çalıştırıp şampiyon yapmış efsane bir isimdir. Fakat en son Beşiktaş’ta iken rahatsızlığını öne sürerek teknik direktörlüğü bırakmış, daha sonra PTT 1. Lig’de kısa bir Rize macerası yaşayıp Karadeniz temsilcisini Süper Lig’e çıkartmıştır. Bu arada İran seferlerini de unutmamak gerekir.

Sayın Denizli’nin yaptığı açıklamalardan parantezi de Galatasaray’da kapatmak istediği anlaşılmaktadır. Yani başladığı yerde emekli olmak istediğinin sinyalini vermiştir. Elbette bu isteği alacağı sonuçlar ve başarılara bağlıdır.

Fakat ‘’ kariyerimi riske atacaksam bu camia kesinlikle Galatasaray’dır ‘’ ve ‘’ parantezi kapatacağım yer de burasıdır ‘’ açıklamaları mutlaka Beşiktaş taraftarlarında bir burukluk ve kırgınlık yaratmıştır. Çünkü aynı Mustafa Denizli, neredeyse her defasında nasıl Beşiktaşlı olduğunu gözyaşları içerisinde anlatmıştır.

Mustafa Denizli’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki Atletico Madrid maçında takımın başında olmayacak olması da pragmatizmin en güzel örneğidir. Çünkü olası bir kötü sonuçla işe başlamayı istememektedir. O nedenle topu Tafferel’e atmıştır. Burada tek gerçekçi bahane Sayın Denizli’nin henüz ekibini kurmaması olabilir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, Mancini Galatasaray’a imza attıktan iki gün sonra Şampiyonlar Ligi’nde Juventus maçına takımın başında çıkmış ve bu hareketiyle de takdir toplamıştır.

Bu yazıyı Mustafa Denizli’yi kötülemek amacıyla kaleme almadım. Tek amacım durum tespiti yapıp sesli düşünmek. Yoksa açık konuşmak gerekirse Sayın Denizli’nin Galatasaray’da başarılı olmasını çok isterim. Bunu hem kendi saygın kariyeri, hem Galatasaray, hem de Türk futbolunun Avrupa’da temsili açısından isterim.

Ancak alınacak olası kötü sonuçlarda yukarıda yazdıklarım Sayın Denizli’nin önüne gelecek ve tartışılacaktır. Yani Mustafa Denizli aslında ciddi bir risk de almıştır. Bu açıdan ‘’ Başkanla devre arası transferini görüşmedik ‘’ açıklamasının pek de gerçeği yansıttığına inanmıyorum.

Mustafa Denizli’nin olumlu bir hareketi de yardımcı ekibiyle ilgili hem Fatih Terim’den hem de Hamza Hamzaoğlu’ndan bilgi ve görüş alacağını açıklamasıdır. Bu, Türk futbolunda görmeye alışık olduğumuz bir davranış değildir.

Sonuç olarak Mustafa Denizli’nin kendisini garantiye almadan böyle bir işe soyunacağına inanmıyorum. O nedenle devre arasına kadar elindeki kadroyu en verimli şekilde kullanmaya çalışacak, devre arasında ise mutlaka transfer isteyecektir. Bence bu sözü de almıştır. Fakat Galatasaray’ın o anki ekonomik durumu bu sözlerin yerine getirilmesine olanak sağlayacak mıdır, bilemiyorum. İşte o zaman futbol kamuoyu daha farklı konuları konuşmaya başlayabilir.

Elbette olacakları merak ediyoruz. Şu an için gelişmeleri izlemekten başka seçeneğimiz yok. Bakalım bir kahramanlık hikayesi mi, yoksa sonu hüsranla biten bir macera mı izleyeceğiz?

tolgaersari@hotmail.com

https://twitter.com/tolgaersari

https://www.facebook.com/tolgaersari