Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Galatasaray'da gidecek ve kalacaklar

Galatasaray'da gidecek ve kalacaklar
 

Galatasaray içinde bulunduğu kongre-yönetim krizi nedeniyle eline geçirdiği çok önemli bir fırsatı heba ediyor, kullanamıyor. Önümüzdeki sene futbol takımının yapılandırılmasında hiçbir şekilde görev almayacak ya da etkin bir pozisyonda bulunmayacak emektar teknik direktör Bülent Ünder’in yerinde yeni sezonun teknik patronu bulunuyor olsaydı muhtemelen takımını böylesine hazırlık niteliği taşıyan maçların içinde farklı rotasyonlarla kurgulardı.

Geçen sene Şenol Güneş’in yaptığı çok doğru ve yerindeydi. Bugün Trabzonspor'un bulunduğu yeri hatırlatmamıza gerek bile yok. Arşivlerimizde bununla ilgili notlar bulunmaktadır.

Bülent Ünder’in bunu yapmadığını iddia etmiyorum, Ancak her yiğidin yoğurt yemesinin çok farklı olduğunu sürekli tecrübe ediyoruz.

Bülent Hoca sanki her hafta olabildiğince farklı tercihler kullanarak herkesin oynamasına dikkat ediyor. Bu tercihler ister istemez önümüzdeki sezon takımın başına geçecek teknik adamın eline maç kaseti hazırlıyor düşüncesini doğuruyor. Belki de emektar hoca bir yerlerden kâğıda yazılmış kadroların sahaya çıkmasının resmiyetini sağlıyor.

Bilemiyoruz.

Galatasaray’ı Kasımpaşa karşısında izlerken insan “tam dişine göre takım bulmuş” hissine kapılıyor. Ancak bir taraftan da Galatasaray’ın bu pozisyonda neden olduğunun ipuçlarını yakalıyorsunuz. Özellikle kalesindeki problemin ne kadar belirleyici olduğunu yediği golde bir kere daha hatırlıyorsunuz.

Beşiktaş ve Galatasaray bu sezon kalelerini teslim ettikleri oyuncuların istikrarı yakalamaması yüzünden çok puanlar kaybetti. Aykut’un zamansız kalesini terk etmesiyle takım arkadaşının hamle üstünlüğünü yok etti. Bir anlamda markajı Çağlar’a yaptı. Boşta kalan topu da Dimitrov rahatlıkla kaleye gönderdi. Diyelim ki o pozisyonda Çağlarla Aykut çarpışmadı; Dimitrov Aykut’un üzerinden de aşırabilirdi topu. Örnek vermek gerekirse Volkan Demirel rakip forvetle baş başa kaldığı durumlarda kalesini hemen terk etmiyor. Altı pas üzerinde bekleyerek oyuncunun hamlesine göre hareket ediyor.

Culio dün çok çalıştı. Sert şutlar çekti. Önümüzdeki sezon planlamasının içinde olmasının faydalı olacağını düşünenlerdenim.

Stancu da sanki kendisini göstermek için ekstra gayrette bulundu. Ancak Culio için yazdıklarımı tekrar etmede zorluk çekiyorum.

Gökhan Gönül kendisini nasıl geliştirdiyse Sabri bambaşka bir yola saptı. Rakip kaleyi gördüğü an hiç düşünmeden şutunu çekiyor, belki defansif anlamda da önemli katkı yapıyor ancak hücumda aynı şeyleri söylemek çok zor. Bazen öylesine top kayıpları ve garip ortalar yapıyor ki insan saçını başını yolası geliyor. Ancak hala bu takımın bütün enerjisini Sabri taşıyor ve Galatasaray’da ona her zaman forma olmalıdır.

Biraz da Servet Çetin’den konuşalım. Fenerbahçe’de Lugano ne ifade ediyorsa Galatasaray’da da Servet tam karşılığıdır. Servet’in Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra Sivasspor-Galatasaray çizgisinin bambaşka bir futbolculuk dönemi olduğu bir gerçektir. Belki de aynı çizgiyi Burak Yılmaz’ın da izlemiş olduğunu eklemeliyiz. Her iki futbolcu da Fenerbahçe’de oynarken kariyerlerinin en dip noktasına inmişler ancak kalitelerinin bu olmadığına direnerek gerçek futbolcu kimliklerini ortaya koymuşlardır. Galatasaray’da Servet hep kritik gollere imza attı.

Servet bu takımın omurgası olmayı sürdürüyor. Yeni sezonda mutlaka takımda kalmalıdır. Ancak aynı şeyi Gökhan Zan için söylemek kolay değil.

Çağlar ve Yekta çok olumsuz bir dönemde Galatasaray forması giydiler. Bu sezon onların futbollarını test etmek için yeterli değildir.

Gol demişken dünkü maçta çok ilginç bir pozisyon oldu. Galatasaray’ın kazandığı penaltı sırasında aynı zamanda bir gol vuruşu da geldi. Ancak hakem önce penaltı kararı verdiği için golü geçersiz saydı. Oysa 1989 yılında Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmasında Erman Toroğlu aynı şekilde önce penaltı düdüğü çalmış ancak pozisyonun devamı gol olduğu için avantaj kuralını uygulayarak golü vermişti. 1970’li yıllarda Pazar geceleri futbol kuralarının anlatıldığı programlar olurdu ve onlardan birinde bu penaltı-gol avantaj kuralının golden yana kullanıldığının anlatıldığını hatırlıyorum.

Bu iki olay bende penaltı düdüğüne rağmen aynı anda gol olursa avantajın golden yana kullanılması gerektiği yönünde bir bilgi oluşturmuştu. Ancak maçı izlerken twitter’dan Sn. Muhittin Boşat ile yaptığımız küçük sohbette hakemin düdüğü çaldığı andan itibaren oyunun durduğu yönünde bilgiyi öğrenmiş ya da düzeltmiş oldum.

Böylelikle iki üç aydır bir arkadaşımla yaptığım iddialaşmayı kaybettiğim anlamına geliyordu. Aynı zamanda 22 sene önceki hatalı bir kararı bize hatırlatıyordu.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..