Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '10

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray’da kaleci sorunu nasıl çözülür. Leo Franco ne olacak!

Galatasaray’da kaleci sorunu nasıl çözülür. Leo Franco ne olacak!
 

Galatasaray’da kaleci sorunu nasıl çözülür diye sorunca “Galatasaray’da kaleci sorunu mu var?” diye ikinci bir sorunun peşinden gelmesi kaçınılmaz. Tıpkı “Arda’nın değeri kaç milyon avrodur?” sorusuyla beraber akla “Arda satılacak mı?” sorusunun gelmesi gibi.

Denizlispor maçına değin Galatasaray’da belirgin bir kaleci problem yoktu. Daha doğrusu köy görünmediğinden kılavuzsuz yol alınamıyordu. Son Denizli maçı artık köyün göründüğünün ve kılavuza hacet kalmadığının apaçık delili oldu.

Muhtemelen devre arası transfer döneminde estirilen fırtına ve o fırtına esnasında “fikir fırtınası” ile sayılan isimler içerisinde Leo Franco’nun da adının geçmiş olması yangını körükleyen bir faktör olmuş. Ya da bize göre öyle diyelim.

En başa dönüldüğünde bu takıma kaleci lazım mı sorusunu sormak gerek. Daha doğrusu bu takıma yabancı bir kaleci lazım mı? O zaman her şey arapsaçına döneceği gibi bir anlamı da olmaz. Eskiye dönmeyip bugünden bahsedelim. Leo Franco gönderilmeli miydi?

Bir futbolcuya “seni göndermek istiyoruz” imasını verdiğinizde artık pimi çekilmiş nur topu gibi bir bombaya kavuşmuşsunuz demektir. Hele ki bu kaleci ise durum daha da vahimdir, el bombasından ziyade adını bilmediğim o güçlü patlayıcılardan biri haline geliverir. Nitekim Denizli’de bunu herkes gördü.

Takımda fazlalıkmış hissine kapılan Franco bir anda gitmek istedi. Garip ve aykırı olan gitmeyi istediği vakitte maç oynanıyor olması ve hayret ki kendilerinin kalede bulunması idi. Yoksa bize karışmak düşmez, gitmek isteyen gider kardeş.

Maçın bitmesine daha dakikalar varken –bence- haksız yere sarı kart görmesi de onu haklı çıkartmıyor ne yazık ki. Sarı kartı yemişsin, ne diye “haydi şimdi eller havaya” moduna giriyorsun? Hem o şarkı demode oldu, hem de sahibi o arenayı terk etti. Hakem ağabeymiz sana kafayı takmış belli ki, daha ilk yavaş hareketini sarıyla cezalandırıverdi. Oysa aynı hakem kardeş Engin nam oyuncunun Lucas Neill’e tırpan atışını HD kalitesinde seyretmiş ama Kırmızıyı gösterme zahmetine girmemişti. Olsun sen ne diye hakeme kafa tutuyorsun. O kırmızıyı sana gösterse haklı, alkışladın çünkü! Alkışlanacak bir hakem vardıysa biz de alkışlasaydık.

Neyse demem o ki bir zamanlar olmayan bir sorunsalımız oldu, artık nur topu gibi midir kartopu gibi midir bilemem. Daha söylenecek çok şey var, yeri geldikçe söyleriz evelallah.

Murat HACIOĞLU

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..